3 meselemiz: Trafik yumurta, insan!..
"Türkiye'nin en önemli üç meselesi ne" diye düşünecek olursanız ve ben de size "Trafik, insan, yumurta" cevabını verecek olursam desteksiz atmış olmam.
Meclis -af dahil- Türkiye'nin bütün sorunlarını askıya alıp tatile çıktığında bile -özel izinle- çalışan üç komisyon var:
* Trafik Araştırma Komisyonu
* İnsan Hakları Komisyonu
* Yumurta Üreticilerinin Sorunlarını Araştırma Komisyonu
Trafik Komisyonu'na akan şikayetlerde birinci sırayı taksiler alıyor. Turistlerden de şikayet geliyor, onların derdi de bizim memlekette klimalı taksi bulamayıp sıcaktan patlamaları (Bir İngiliz çift, "Takside klima yoktu, camları açtık, bizi rüzgar çarptı, tatile geldik hasta olduk" diye yakınmış).
Trafik Komisyonu'nun neden gerekli olduğu üzerinde gevezelik yapmayacağım, hepimiz biliyoruz.
***
İnsan Hakları Komisyonu, karakol denetlemelerini sürdürüyor, temaslar yapıyor. İnsan hakları meselesinde Meclis tatil yapmıyor. Bu konuda da fazla söze gerek yok...
***
Yumurta Komisyonu ne oluyor?
Bir kere yumurta üreticilerini tebrik etmek gerek, öyle bir baskı yapmışlar ki, Meclis yumurtayı -trafik ve insan hakları yanı sıra- tatil kapsamı dışına almış.
Yumurta üreticilerinin dertleri doktorlardan yana...
Diyorlar ki: "Doktorlar yumurta kolesterolü artırıyor diye yumurtayı yasak ediyorlar, millet yumurta yeme alışkanlığından vazgeçti. Oysa yumurta kolesterole neden olmak meselesinde çoktan aklandı, yumurta sağlığa zararlı değil faydalıdır."
Konunun uzmanı olmaktan uzağım ama bu konu Time dergisinde çıktı, Omega-3'lü denen bir yumurta türü var... Ama tıbbın bu denli geliştiği, beslenme uzmanlarının bu kadar yoğun çalıştığı bir dönemde bari bir konuda aydınlanmamıza yardımcı olsun bu çalışma...
Hepimiz bir yanından tutalım bari bu yaz sonuna kadar yumurtayı kimler yemeli, kimler yememeli şu işi çözelim... Beslenme uzmanı doktorları tartışmaya davet ediyorum!
Post zeka!
Dün, "İşin sırrı buymuş" adlı yazıda "Bill Gates, Microsoft'un ilk 17 yılı boyunca bir kez bile Washington'a gitmemiş" bilgisini vermiştim... E-postadan bir yorum geldi (maalesef imzasız), şöyle diyor: "Sayın Birsel, biz de 17 yıl boyunca Washington'a gitmedik ama bir Bill Gates olamadık. Bunu nasıl açıklayacaksınız?"
Liderler ve sporları
Mesut Yılmaz'ın voleybol becerisini izledik.
Başbakan Ecevit de Kıbrıs'ta ping pong oynamıştı.
Recai Kutan penaltı atışları yapıyor, gençliğinde güreşi sevdiği biliniyor.
Devlet Bahçeli de güreş seviyor ama görüntülemek mümkün olmadı.
Altan Öymen yürüyor.
Sayın Cumhurbaşkanı da yürüyor, görüntülendi.
Tansu Çiller de aslında yüzmeyi seviyor ama sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer, aile içi çekilen tatil resimleri banyo edilmek üzere Amerika'da bir süpermarketin 1 saatte banyo makinesine yollanıyor.
Fıkra
Adam ciple dağ bayır dolaşmış, sağanak yağmurda yorgunluktan perişan, bir ev görmüş, kapısını çalmış. Genç, güzel bir kadın açmış...
* Hanımefendi, kusura bakmayın, ben karayollarında şantiye şefiyim. Yolumu kaybettim. Bir bardak su rica edebilir miyim?
- Elbette buyrun, sadece su değil, yorgunsunuzdur, yemek vereyim...
* Sağ olun, elinize sağlık, çok iyi geldi.
- Kocamı kaybedeli yıllar oluyor. Bu evde tek başıma oturuyorum işte. İsterseniz akşam da kalın, ben de özledim sohbet etmeyi.
* Çok teşekkür ederim, gece burada konaklayayım o zaman...
- Elbette, size rakı da hazırlayayım. Ben de bir kadeh alırım, şunun şurasında dağ başında bir erkek, bir kadınız. Ne isterseniz çekinmeyin söyleyin.
* Aslında ben içmesem, yarın erken iş var.
- Bir kadehten bir şey çıkmaz canım. Bana da sıcak bastı, daha rahat bir şeyler giyip geleyim...
* Hanımefendi iyisi mi ben odama gidip yatayım...
- Başka bir şey istemediğinize emin misiniz?
* Evet.
Ertesi sabah kahvaltı sofrasında...
- Şimdi kendinizi toplamışsınızdır, güzel de kahvaltı ettiniz... Şunun şurasında baş başa bir kadın bir erkeğiz, keyif çayı yanında başka bir şey arzu eder misiniz?
* Bir sigara içip yola koyulayım.
Kadın adamı kapıdan yolcu ederken adamın gözü girişteki kümese takılır, dayanamaz, sorar:
* Hanımefendi sizin kümeste bir tavuk üç horoz var. Bir tavuğa üç horoz fazla değil mi?
Kadından cevap gelir:
- Aman siz görünüşe aldırmayın. Onlardan biri horoz, diğer ikisi şantiye şefi!