Yol üstünde mekân seçtik kabaný..
Türkbükü denilen koya bakan Maça Kýzý otelinde üçüncü günümüzü idrak ediyoruz.. Yazdýðýmýz yazýlar sayesinde personelden müþteriye kadar otelde kim varsa akraba gibi olduk.. Vukžat yok, aksine durumlarýmýzda iyileþme var..
Maça Kýzý Oteli hallerimize dair yazdýðým o yazýdan sonra kendimce odadan çýkmama kararý almýþtým..
Öyle ya! Atýp tuttuk, mal sahibi sinirlenmezse bile personelden birinin cinnet getireceði tutar.. Hava da cinnetlenmeye müsait..
Kendi kendine "Bu sersemi otelimizin mükemmelliði konusunda ikna etmem lazým.." deyip üzerime hamle eder..
O da olmadý.. Otel müþterilerinden birinin siniri oynar.. "Ne demek istiyorsun arkadaþ, biz buraya geldiysek enayiliðimizden mi geldik?" deyip icraat yapmaya kalkar.. Ayýkla pirincin taþýný..
Zaten Ercan Arýklý da tembih etti.. Gerçi otelin ortaklarýndan Ayla Haným arkadaþý ama yine de tedbir tedbirdir..
- "Ýstersen kahvaltýný odaya istet.. Ben bir havayý yoklayayým.." dedi.. Biz de sýkýyönetim ortamýnýn kabadayýlarý gibi gözden kaybolmayý yeðledik..
Ýki ihtimal var..
Belki de fazla evhamlandýk.. Neden derseniz, odadan çýktýðým andan beri herkesin yüzü gülüyordu.. Patronlardan Ayla Haným geldi kutladý.. Yazýyý kesip barýn kolonlarýndan birine asmýþlar..
Oteli, Fevzi Çakmak Paþamýz'ýn Boðaz'ýn iki yakasýna yaptýðý tahkimattan esinlenerek inþa eden Orhan Bey geldi kutladý.. Personelden kime rastladýysam geldi kutladý..
Hoþgörünün bu kadarý insaný kýllandýrýyor ama bir yandan da sebebini düþünüyorum..
Herhalde otelin inþaatý baþladýðýndan beri ilgili kim varsa birþeylerin ters gittiðini seziyordu.. Nezaketlerinden birbirlerine söyleyemiyorlardý.. Sanki ben yazýnca hepsi birden rahatladý..
Bu arada yöneticilerle bol bol konuþma fýrsatý bulduk.. Iþýklandýrmanýn yetersizliði konusundaki þikâyetlerime hak verdiler.. Zaten ikinci gün bir düþme vukžatýna tanýk olmuþtuk..
Ercan ile odalarýmýza dönüyorduk ki bayýrýn en üstünde kurulmuþ Lobi'den giren üç genç müþteri ile karþýlaþtýk.. Ýkisi haným.. Selamlaþýp birbirimize iyi geceler diledik..
Biz odaya doðru týrmanma halindeyiz, onlarýn odalarý aþaðýda bir yerlerde.. Ýçimden "Ne kadar þanslýlar.. Yokuþ aþaðý gidecekler.." diye geçirmeme kalmadý.. Arkamýzdan;
- "Ay.. Ay.. Ay.." þeklinde sahyalar yükseldi..
Bir de düþme efekti.. Plaf! Baktýk ki kýzcaðýzlardan biri merdivenlerden paldýr küldür yuvarlanmýþ.. Bereket kýrýk mýrýk olmadý.. Ertesi gün bu olayý da nakledince, otel yönetimi nezdinde haklýlýk oranýmýz bir kat daha arttý..
***
Anladýðým kadarý ile otel inþa edilirken iki fikir çarpýþmýþ.. Taraf durumundakilerin bir kýsmý "Þu merdivenleri ýþýklandýralým da baþýmýza iþ almayalým.." fikrini savunmuþ..
Karþý taraf "ortamý soft tutma.." yanlýsý olduðundan buna þiddetle itiraz etmiþ.. Otel yetkililerinden öðrendim bu "ortamý soft tutma" deyimini.. Karartmanýn teknik adý oluyor..
Üstelik "soft ortamý" savunanlar, doðuþtan çevreci olduklarý için "doðal selection" yanlýsý sayýlýrlar..
Bunun da Türkçe meali "doðal eleme"..
Temsil belgesel çekimi için ormana gittin, orada bir yavru ceylaný zýplayýp hoplarken görüntülemeye baþladýn.. O sýrada bir aslanýn saldýracaðýný görüyorsun..
"Doðal selection" yanlýsý olduðundan;
- "Ulan iki el silah sýkayým da aslaný kaçýrayým.." diyemiyorsun..
Eðer nefsini tutamayýp doðaya müdahale edersen hem bilim adamlarýnca aþaðýlanýrsýn.. Hem de týrtýlýndan tosbaðasýna kadar, ne kadar orman mahlžkatý varsa gözlerinde iki paralýk olursun..
Paralar peþin..
Otelin inþaat mantýðýnda tarif ettiðim "doðal selection" görüþü aðýr bastýðýndan ortam "soft" tutulmuþ.. Müþteriyi kendi haline býrakmýþlar.. Düþüp kafasýný patlatan olursa doða yasalarý iþlemiþ oluyor.. Geride kalanlarýn içi rahatlýyor..
Bu doðanýn "Zayýflar kaybeder, koalisyon devam eder.." yasasý..
Eðer, tatilin sonuna kadar saðlam kalýrsan ne âlâ.. Bu kez de "Güçlüler kazanýr" kuralý haklý çýkýyor.. Bu arada reception her iki durumda da kârlý çýkmanýn çaresini bulmuþ..
- "Doðal hayat uygulamasý müþterinin baþýný yerse paramýz yanar.." diye düþündüklerinden oda ücretini peþin alýyor, sonra seni kendi haline býrakýyorlar..
Yöneticilerden yüz bulup otele dair eleþtirilerimizi söyledik.. Nezaketle dinlediler.. Özellikle açýk büfe kahvaltýnýn yapýldýðý mekana dair tesbitlerimizi dikkate aldýlar..
Akþam yemeklerinin de yenildiði bu mekân gerçek anlamda bir mimari deha örneði.. Kahvaltý masalarýnýn etrafýna "güneþi kessin.." diye yüksek direkli gölgelikler koymuþlar..
Lakin gölgeleri masalara düþmüyor.. Peyzaj mimarý artýk bu iþi nasýl becermiþse? Bence mimarlýk okullarýnda ders diye okutulacak bir durum çýkmýþ ortaya..
Nasýl ki Mimar Sinan'ýn yaptýðý camilerdeki kolonsuz kubbelerinin statik hesabý çözülemiyor.. Bizim kahvaltý mekânýndaki þemsiyeler ile güneþ arasýndaki ters iliþki de çözülemiyor..
Alýn bu kahvaltý mekânýnýn planýný.. Dünyanýn dört bir yanýndaki mimarlýk öðrencilerine gösterin..
Þemsiyelerden düþen gölgelerin nasýl olup da masalara denk gelmediðini "ev ödevi" olarak araþtýrsýnlar..
***
Haaa! Hiç mi iyi þey yok, diyeceksiniz.. Var elbette.. Personel müthiþ gayretli.. Manzara olaðanüstü güzel, restorandaki yemekler leziz.. Hatta "Room Service" yani geceleri hizmet veren "Oda Servisi" bile var..
Ayrýca benden baþka herkes hayatýndan memnun.. Osman Çarmýklý kedi olsaydý keyiften kuyruðunu sallardý.. Ömer Karaca'yý izliyorum, çok mutlu..
Mudo motor ile karþý sahillere adam taþýyýp cirosunu geliþtiriyor.. O da keyifli.. Yol arkadaþým Ercan Arýklý bile deðiþti.. Otel yönetimi arkamýzdan "Seksen koyun aldým onbeþi toklu.. Yine de beðenmedi iki götü boklu.." þeklinde konuþmasýn diye hayatýndan memnunmuþ taklidi yapmaya baþladý..
Bir tek ben "Misafiriz köyünüze, uyamadýk huyunuza.." hallerindeyim.. Sersemliðimizden pantolonumuzu tamir edip kurtaran Aysel Haným'ý bile dünkü yazýda Ayten yaptýk..
O yüzden otelin durumuna dair þehadetimizin geçerliliði yok ama yine de anlatayým..
Son gece sabaha karþý üçte otele dönmüþtüm.. Kahvaltý mekanýndaki bara uðradým.. Ýki genç garson hala görev baþýndalar.. "Çocuklar içecek sýcak bir þeyiniz var mý?" diye sordum.. Kapanmýþlar..
- "Peki otelde Room Service var mý?" dedim..
Garsonlardan biri gururla "Var abi.." dedi.. Ben tam "Ýyi öyleyse kahve isterim.." diyecektim ki lafý aðzýma týkadý:
- "Var ama gündüzleri çalýþýyor.."
Kafam iyice karýþtý.. "Peki çay yok, kahve yok, siz ne diye barda sabaha kadar nöbet tutuyorsunuz?" diye soracak oldum, vazgeçtim.. Cevabý belli bir soruyu sormak olacaktý bu..
Barda nöbet tutan çocuklarýn görevi, müþteriden birileri gelip birþey isteyecek olursa "Kapalýyýz.." demekmiþ..