kapat

29.07.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Limasollu
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Çobanlar çağ atladı
Bir yıl önce çobanlık yapıyorlardı. Yoksul ve yorgundular. Derken terör durdu. Umut ışığı belirdi. İşte o ışığa doğru yürüyüp Güneydoğu'daki büyük değişime ayak uydurarak yeni bir hayata başlayan üç çobanın öyküsü

Onlar yüzyıllar boyu göçebe yaşadılar. Dağları mesken tutmuşlardı. Sürülerini Güneydoğu'nun uçsuz bucaksız ovalarında güdüyor, kıl çadırlarda yaşıyorlardı. Yoksul ve özgürdüler.

Sonra PKK geldi. Mayın geldi. Meralara sıkışıp kaldılar. Terörle geçen yıllar içinde sürüleri giderek küçüldü. Yüz baş hayvana dek düştü. Yok olma noktasına gelmişlerdi.

Derken Apo yakalandı, terör bitti. Sürüler büyümeye başladı. Ancak bu arada yaşam biçimleri de değişiyordu. Evet hâlâ başbakanın adını bile bilmiyorlardı ama oralara dek uzanan modern dünyaya adapte olmaya başlamışlardı. Okuma yazmaları olmadığı için ehliyet alamıyorlardı ama bu onların yaylalarda araba yarıştırmasına engel değildi. Jeneratörle çalıştırdıkları buzdolabından kana kana soğuk su içiyorlardı.

İşte onlardan üç örnek öykü. Daha düne kadar çobandılar; koyun güderlerdi. Ancak müthiş değişime ayak uydurup meslek değiştirdiler.

'Eskiden koyun güderdim, şimdi tekne yönetiyorum'
Kurak geçen Güneydoğu yazında sürüler Hazar Gölü kıyısında sulanır. Sıcaklar bastırdığında çoban Gökhan Özen (25) Hazar'ın kıyısına gelirdi. Bir yıl önce her seferkinden farklı bir manzara Gökhan'ı etkilemişti. Gölde dev tekne vardı. İlk kez görüyordu bu kadar büyük bir "kayığı".

Nasıl oluyordu da batmıyordu? Sürüsünü unutup soluğu teknenin yanında almıştı. Batıdan bir eksiğimiz kalmasın diyen işadamı Yaşar Ekmekci'nin 25 milyara alıp kamyonla göle getirdiği tekneye vurulmuştu Gökhan. O sırada kendisini yepyeni bir hayatın beklediğinin farkında da değildi.

BEŞ TEKNE GELİYOR
Tekneye miço olarak girmişti. Uyanıktı. Kısa sürede kullanmayı öğrenmişti. Dağlardan kurtulmuştu, gölün mavi sularında hemşerilerini gezdiriyordu artık. Ve çoban yerine artık "kaptan" diyorlardı ona...

Çobanlara sadece çocuklar özeniyordu. Bir kaptana ise hemen herkes özenirdi.

Gökhan, Güneydoğu'ya yeni bir soluk getiren mesleğinden gurur duyuyordu. Geçer akçeydi onun işi. Hem artık yeni kaptanlar da yetiştirmesi gerekiyordu. Çünkü Hazar'da çalışmak üzere önümüzdeki yıl teslim edilecek olan beş yeni tekne için sipariş verilmişti.

'Benim en iyi talebelerim subaylar...'
KaracadaĞ'In (Diyarbakır) göçebelerinden Mehmet Sait Ağan (33) karın tepesinde dolanıp duran çelik telleri ilk gördüğünde çok şaşırmıştı. Bir gün Diyarbakır Vali'si Mehmet Sait Ağan'ı yanına çağırdı ve "Burası senden sorulur artık" dedi. Çoban Mehmet kayak merkezinin bekçisi olmuştu.

Hayatı bir anda değişmişti. Günlerce yaz kış demeden sürülerin peşinden koşturan Mehmet, artık şömine başında kolasını yudumluyor ve yuvarlak pencerenin ardından yağan karı seyrediyordu.

Skilerle tanıştı Mehmet. Düşe kalka kaymayı öğrendi. Bir yıl içinde usta bir kayakçı olmuştu. Kendisinden ders almak isteyenler bile vardı. Bekçi Mehmet bir terfi daha aldı hayatta: Kayak hocası olmuştu!

En iyi talebeleri subaylardı. Eskiden çekinerek yanlarına gittiği rütbeliler artık ona "hocam" diyordu. Çevrede yaşayan ailelerin de hayatı etkilenmişti. Kadınların ördüğü "otantik" yün eldiven ve kazaklar turistlerce kapışılıyordu.

Bir çift koyun 15 bin lira ederken, eldiven ve kazaktan oluşan "takım" 40-50 milyona gidiyordu. Mehmet Sait, "Kış göçebe için zor günler demektir," diye anlatıyor, "Karla birlikte korkunç soğuklar canımızdan bezdirir. Ama artık kar yağsın diye bekliyoruz..."

Motoru bozuk kamyon milyarlar kazandırıyor
Sürüsünü satıp "Harap Hatçe" adını verdiği bozuk bir kamyon almış Ramazan. Çalışan bir kamyonun ardına takılıp Kuzey Irak'tan ucuz mazot getiriyor

Ramazan Tekin (22) rengarenk TIR'lara, kamyonlara bakar, iç geçirirdi.

Bir gün Türk kamyonlarının sınır boyunda dizildiğini görüp şoförlere sordu:

"N'oluyor hemşerim?.."
Şöförler anlattı: Kamyonu olanın Kuzey Irak'tan petrol getirmesine izin çıkmıştı.

İşte o an Ramazan'ın kafasında bir ampul yanmıştı. Kararını çabuk verdi: 100 koyununu toptan 400 milyona satıp külüstür bir kamyon aldı. Adını "Harap Hatçe" koydu.

Aslında kamyon bir "dekor"dan ibaretti. Önemli olan plakaydı. Bir zincirle hareket edebilen bir kamyona bağlanıp Kuzey Irak'a gidiliyor ve damperdeki depo ucuz mazotla dolduruluyordu. Sonra Türkiye'de uygun fiyata satılıyordu.

AİLESİ KARŞIYDI
Ailesi atalarının izinden gitmediği için çok kızmıştı ona. Ama Ramazan'nın ayda net 1 milyar 200 milyon lira kazanması şaşkına çevirmişti tüm çevresini. Bu arada devlet kısıtlama getirmişti: 50 bin kamyonluk kota yarıya düşecekti. Ramazan ilk 25 bin kamyondan birine sahip olduğu için şanslıydı. Malı daha da değer kazanmıştı.

"Taka" da olsa Kuzey Irak sırasına girebildiği için motoru çalışmayan bu kamyon şimdi 10 milyar lira ediyordu.

Bengüç ÖZERDEM


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır