kapat

14.07.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
iku
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


"Kabahat Dışişlerinde değil!.."

Prof. Dr. Aygen Toruner, Yüksek Mimar.. Kanada Quebec'te yaşıyor. Laval Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi öğretim üyesi..

İlginç bir mektup aldım.. Niye ilginç.. Okuyunca anlayacaksınız..

***

Dışişleriyle ilgili yorum ve izlenimlerinize eklenecek küçük bir anekdot da benden.

1976 yılında, öğretim üyesi olarak çalıştığım, Kanada'daki Laval Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nde Türkiye'yi tanıtmaya ve sevdirmeye yönelik bir yurtdışı eğitim programının (Study abroad program) kurucusu olarak, 20 öğrencimizin 4 ay süreyle Türkiye'de Türk mimarlık okullarında eğitim görmesinin hoş olacağını düşündük. Gerekli oturma iznini alabilmek için, Ottawa Büyükelçiliği'ne başvurdum. Her öğrencinin, her birinde fotoğrafları olan 5 form doldurması gerekti. İlki Eylül 1977'de gerçekleşecek bu programın gerekli izinlerinin alınması için 10 ay kadar bir süre vardı, içimiz rahattı.

Tahmin edersiniz, bu izinler hiç gelmedi ve biz de kalktık turist gibi geldik Türkiye'ye. Son derece başarılı, sonuçları heyecan verici ve bugün de hala süregelmekte olan bu programın sonunda, Türkiye'den ayrılmadan önce, Ankara Dışişleri Bakanlığı'ndaki yakın dostlarımı selamlamaya gittim. Kültür Daire Başkanı olan dostum, beni görünce, "Ah Aygenciğim, sana karşı ne kadar mahcubuz, ne yazık ki bazı aksilikler ve MİT ile Emniyet Genel Müdürlüğü'nün zıtlaşmaları yüzünden senin programa izin çıkmadı, ne yazık ki gelemiyeceksiniz" demez mi?

Ben de gülerek, "Sen üzülme dostum, ben veda etmeye geldim. Biz programımızı uyguladık, bitirdik bile, yarın Kanada'ya dönüyoruz, bundan sonra da her yıl sizden hiç izin istemeden gelecek, Türkiye'yi karış karış gezeceğiz, haberiniz bile olmayacak" dedim ve de ayrıldım. O zamandan beridir, öyle yapmakta ve programımızı onlara rağmen sürdürmekteyiz.

4 Ermeni yönetici için resmi müracat yapılmayıp, adamlar turist gibi girselerdi Türkiye'ye, kimselerin ruhu bile duymazdı inanın bana.

Kabahat Dışişleri'nden izin isteyenlerde..

Çok mu insafsızım.

Hiç sanmıyorum, çünkü bu hikayenin devamı var. Bir gün anlatırım onu da?!

Sevgi ve saygılarımla.

***

"İlginç" derken haksız mıymışım?..

Cevap verdiklerim, vermediklerim..

Medyada "Hıncal" takıntılı ruh hastaları var. Aşağılık komplekslerinden bir türlü kurtulamayanlar var. Bana söverek benimle ayni düzeye ulaşacakları hayali içinde yaşayanlar var.

Bunları kolayca ayırd edebilirsiniz.

Çünkü iki günde bir kaleme aldıkları yazılarında fikir yoktur. Hıncal'ın fikirlerine karşı fikir ileri sürmezler. "Hayır öyle değil, böyle" demezler..

"Hıncal böyle böyle demiş" derler ve ardından Hıncal'a söverler.

Yazıyı sonuna kadar okur, karşı fikrin kırıntılarını bulamazsınız. Çünkü dedim ya, fikirleri yoktur.

Bu hasta tiplerin adlarına köşemde rastlamazsınız. Olmayan fikirlerine yanıt vermem zaten söz konusu değildir. Beni polemiğe zorlayıp gündeme girme, şöhret olma heveslerine alet olmam..

Bunları niye yazdım..

Yığınla e-mail geliyor.. Hakkımda yazan bir yığın kişiye niye yanıt vermediğimi soran okuyucuların sayısı son günlerde hızla arttı da ondan..

Sevgili dostlarım,
Birine yanıt vermiyorsam, bilin ki değmez de ondan.. Verecek cevabımın olmadığından değil.. Paçavralarla uğraşırsam, bu gazeteyi de paçavra yerine koymuş olurum.

Yalnız, Sevgili Kazım'a bir küçük notum var..

Ya dili sürçtü, ya da istemediği bir ifadeyi kaleme aldı. Öyle düşünüyorum.

Gelişim Spor'u ilkesiz ve taraflı yönettiğimi yazmış, bir başka konudaki tartışmamız arasında..

Kazım Kanat merakla okuduğum, sevdiğim ve saydığım bir meslekdaşım. Bu yüzden üzüldüm.. Mertçe yazdığı pek çok yazının altına gönül imzası koymuşumdur. Fikren ayrıldığımızda da, sevgi ve saygı sınırları içinde tartıştık hep.. Üzüntüm ondan..

Bak Kazım,

Gelişim Spor bu ülkede yayınlanmış, en ilkeli ve en tarafsız spor yayınıydı. Bunu hep iddia ederim. Kapanma sebebi de buydu zaten. Tiraj için kimselere ödün vermediği için tiraj kaybetti.

Sen tersini iddia ediyorsun.

Ve bu iddian sadece beni değil, o dergiyi, dağıttığım yetkilerle herbiri enaz benim kadar sorumlu olarak çıkaran, o pırıl pırıl genç kadroyu da yaralar.

İşte dergi koleksiyonları, Kazım!..

Bir, tek bir ilkesiz ya da taraflı yayınını göster bana, bir daha ebediyyen spor yazısı yazmayayım.

Gösteremezsen Kazım, o zaman bana ve genç arkadaşlarıma, bir özür borçlusun demektir.

Yanaklarından öperim.

312!..

312 sayılı yasa kesin olarak kalmalıdır..

Bu fikre varmak için yasayı, gerekçelerini ve uygulamayı araştırmak da gerekmez..

Atatürk Cumhuriyeti düşmanlığı ortak paydasında birleşen, "Hele bu Cumhuriyeti el birliği ile bir yıkalım da, yerine ne kuracağımızı sonra tartışırız" diyen şeriatçılarla, numaracı cumhuriyetçiler omuz omuza verip "Demokrat" maskesi altında, bir yasaya saldırıyorlarsa eğer, bilin ki "Türkiye Cumhuriyeti'nin ilelebed payidar olması" için o yasa şarttır.

Hasan Celal Güzel gibi Erbakan'dan on defa daha çağdaş, on defa daha uygar bir parti lideri hapse girerse normal..

"Kanlı mı olur, kansız mı bilmem" diyen takiyeci girerse ayıp olurmuş!..

Sevsinler bu samimi(!) demokratları..

(!) Sevsinler, çifte de değil, her adama göre ayrı standartlı yüzsüzleri..

Parantez!..

Efendim, konu tırnak içinde tırnak.. Biri birşey anlatıyorsa, anlattığını tırnak içinde veririz.. Peki o anlatan da, birinden birşey naklediyorsa..

Anlaşmazlık burada.. Bizim gazete başta, bazı yayın organları bu ikincisi için parantez kullanıyorlardı.

Parantez başka birşey.. Başka görevi var.. Cümleye ilave bilgi katmak istiyorsanız, parantez açarsınız. Sadece o zaman.. Parantezin doğru kullanılıp kullanılmadığının sağlaması kolaydır.. Parantez ve içini silip atarsanız, geriye daima anlamlı ve tam bir cümle kalır.. Kalmıyorsa, cümle yapısı bozuluyor ve anlamsızlaşıyorsa, kullanım yanlıştır.

"Bu satırların yazarı Hıncal Uluç (1939) Mülkiye mezunudur."

"Bu satırların yazarı Hıncal Uluç (ki Mülkiye mezunudur) 1939'da doğmuştur."

Her iki cümlede de kaldırın atın parantezi, geriye tam ve anlamlı bir cümle kalır..

Şimdi, bizim gazete, parantezi bu anlamda kullanıyor doğru.. Bir de tırnak içinde tırnak diye kullanıyor, yanlış.. Örnek:

Selahattin Duman anlatıyor.

"Geçen gün Hıncal'a rastladım. Bana (Hava ne sıcak) dedi.."

Kaldırın parantezi ve içini..

"Geçen gün Hıncal'a rastladım. Bana, dedi.."

Oldu mu?.. Olmadı.. Olmaz.. Gramer olarak eksik ve yanlış, anlam olarak.. Anlamsız..

Tırnak içinde tırnak yerine, tek tırnak kullanılır, dilimizde ve dünya dillerinde..

"Geçen gün Hıncal'a rastladım, bana `Hava ne sıcak' dedi.."

Doğru yazılım budur.

Bunu yıllar önce nerdeyse kampanya gibi yazdım. Bab-ı Ali'de pek çok gazete düzeltti. Kendi gazetem düzeltmedi, bir türlü.. Daha doğrusu kimi düzeltti, kimi düzeltmedi, yazım birliği de kalmadı..

Geçenlerde anladım ki, bu uygulama bize, gazetenin ilk genel yayın müdürü Rahmi Turan'dan miras..

Rahmi gerçekten çok sevdiğim, gözü pek bir gazete çıkarıyor şimdi.. Gözcü.. Parantez uygulaması aynen onun gazetesinde var. Hem de nasıl var..

Benim bir yazımdan alıntı yapmışlardı geçenlerde.. Bütün tek tırnakları atmışlar, yerine parantez koymuşlar.. Düşünün, parantezle savaşan adamın yazısında parantez var..

Olacak şey mi?..

Oluyor.. Ben de sevgili Tayfun Müdürümüzden dilekte bulunuyorum.. Bu gazete de, haberlerinde tek tip uygulamaya dönsün.. Yazarlar, kendi sorumluluklarını taşırlar. Onlar dokunulmaz. Ama gazetenin haber yazımında ilkelerin titizlikle uygulanması çok önemlidir.

Gözcü'deki yanlış uygulama mı?..

O gazetenin bir dil jandarması var, etrafla alay edecek kadar küstah.. Sıkıyorsa, bu parantez uygulamasını eleştirsin de düzelttirsin bakalım..

TEBESSÜM
Fıkra Yıldırım Tuna'dan

"Seks hayatın nasıl?" diye sormuş arkadaşı..

"Berbat, kendimi zayıflama bisikleti gibi hissediyorum.." diye cevap vermiş kadın..

"Nasıl yani..?"

"Kocam üzerimde ter içinde kalıyor ama

hiçbir yere gidemiyoruz.."

BİZİM DUVAR
ANAP ile MHP arasındaki kriz laikliğin tarifini de değiştirdi. Yeni tarif şöyle: "Hükümet işleriyle Meclis işlerini birbirine karıştırmamak lazım..

Hakan & Utku

SEVDİĞİM LAFLAR
Kitap ruhun ilacıdır.

Japon Atasözü

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır