Sıcaklar geçici, ibişlik kalıcı ve bulaşıcı. İbişlik bizi geriliğe, hantallığa, pörsümüye, yerinde çakılıp kalmaya mahkum ediyor.
Bir burun cımbızı almalı...
Bütün toplumdaki...
Bütün kurumlardaki...
Bütün üniversitelerdeki...
Bütün ibişlikleri, burun içindeki ve dışındaki gereksiz, çirkin, mikroplu, cerahatli kılları çeker gibi çekmeli...
Ülkemizin ilerlemesini...
İstiyor muyuz?
Elbette...
O zaman...
İbişliklere savaş açmalı!
Pırlanta, çağdaş, ileri, bilim işleyen, bilim konuşan, bilim üreten, ülkeye bilim yayan kurum olsun diye 18 yıl önce kurulmuş İzmir'in 9 Eylül Üniversitesi'ndeki son ibişlikleri bulup, bulup çıkartmalı, halkın anlamasına imkân verecek şekilde yazmalı.
Yazmaya çalışıyorum.
Hava sıcak biliyorum.
Ama seçkin dikkatinizi verin. Vermeye değer. Uçup giden bizim vergilerimizden toplanan paralardır. Ve yok olup kavrulan çağdaş olsun diye kurulmuş üniversitelerimizin geleceğidir. 9 Eylül Üniversitesi. 18 yıl önce kuruldu. 18 yılda temel öğretim kadrosu; yâni profesörler, doçentler, yardımcı doçentler toplamı 650'ye çıktı. Sonra büyük soruşturmalar döneminde 110 profesör üniversiteden ayrıldı ve kadro 550'ye indi.
18 yılda 550 öğretim üyesiyle yetinen 9 Eylül Üniversitesi'nin kadrosu son bir yılda 1038'e çıktı. İzmir'de 40 yıl önce kurulan Ege Üniversitesi'nin de öğretim kadrosu yaklaşık olarak aynı. Okutulan öğrenci de 9 Eylül'de 29 bin 300 genç, Ege Üniversitesi'nde de daha fazla.
9 Eylül'ün..
Bütçesi de 55 trilyon lira.
55 trilyon 90 milyon dolar.
Bu kadar parayı harcama, istediği yere yönlendirme, istediği kadroyu alma, yeni fakülte açma, yeni bina dikme yetkisi hepsi rektörün tasarrufunda. YÖK sisteminden ötürü rektörler padişah gibi... Büyük yetkileri var fakat sorumlulukları yok gibi... Rektörlere bu hak kanunla verilmiş. 9 Eylül Üniversitesi'nin Rektörü Prof. Fethi İdiman ve onun arkadaşı, ülküdaşı, yandaşı aynı çizginin insanı Prof. Emin Alıcı, 4 yıl önce birlikte yönetime geldiler. 9 Eylül'ü demokratik bir üniversite, şeffaf, saydam bir yönetim, bilime ve ülkeye hizmet eden bir kurum yapmaya söz verdiler.
Öğretim üyelerinin...
Oylarını istediler.
Ve büyük destek gördüler.
Prof. İdiman rektör seçildi.
Prof. Alıcı Tıp dekanı oldu.
Tıp Dekanı Prof. Alıcı, Rektör İdiman'ın gözü kulağı oldu. Birlikte çalışmaya başladılar. Prof. Alıcı, Tıp fakültesinde "Hoca merkezli eğitimden, öğrenci merkezli aktif öğretime" geçiren modeli de uygulamaya koydu. Öğretim üyesi kadrosu da şişmeye başladı. Rektör izin vermese dekan bunu yapamazdı. Ancak bir yıl önce rektör İdiman, dekan Alıcı'nın üniversiteye yerleştirdiği kadroları seçimlerde kendisi için oy potansiyeli olarak kullanacağı kuşkusuna düştü. Prof. Emin Alıcı, 9 ay önce yapılan Tıp Fakültesi dekanlık seçiminde 170 öğretim üyesinin 102'sinin oyunu almasına rağmen Rektör İdiman, onu seçmedi.
Demokrat olacağız...
Saydam olacağız...
Bilimin takipçisi olacağız...
Diye yola çıkan iki profesör birbirine düştü. Rektör İdiman, Hukuk Fakültesi Dekanlık seçimlerinde en yüksek oyu olmasına rağmen Prof. Zevkliler'i de kendisinden yana değil diye seçmedi. Seçime katılmayan bir başka profesörü dekan yaptı. Anestezi, radyoloji, nöroloji ana bilim dalları başkanlarını seçimle değil atamayla yerleştirdi. Rektör İdiman, son bir yıl içinde 207 yeni yardımcı doçenti daha kadroya aldı. Böylece 4 yıl içinde toplam öğretim kadrosu 650'den 1038'e, oy hakkı olan yardımcı doçent sayısı da 400'e çıktı. Ve aşırı kadrolaşmayı önce birlikte hareket eden sonra birbirine düşen rektör ile dekan yaptı. Seçimler oldu ve bu kadrolaşmayı yapan İdiman 389 oy, Alıcı da 449 oy olmak üzere toplam oyların yüzde 84'ünü aldılar.
Fakat YÖK...
Bu iki ismin üstünü çizdi.
YÖK, Cumhurbaşkanı'na 9 Eylül'e rektör olarak onaylasın diye sadece 142 oy alabilen Prof. Faik Sarıoğlu'nu önerdi. 4 yıl boyunca 9 Eylül'deki aşırı kadrolaşma, kamplaşma sayısız mektupla kendisine bilidirilen YÖK ve onun başkanı hiç bir şey yapmadı. Üniversitedeki bu ibişleşmenin önünü kesmedi.
Şimdi isim çiziyor.
Niçin bunu yapıyor?
Cımbızladığımda...
Şu iddiaya rastlıyorum.
Sadece 142 oy alan Faik Sarıoğlu, aslında MHP'nin desteklediği bir adaydır ve Kemal Gürüz, bu fırsattan yararlanarak MHP'ye bir barış çiçeği uzatmak istiyor.
Doğru mu bilmiyorum?
Cevap bekliyorum.
Cımbızı çalıştırmayı düşünüyorum...
Konu önmelidir, dikkat isterim.