KEMAL Sunal, Taksim Sıraselviler'de, Arif Keskiner'in lakabı nedeniyle 'Çiçek Bar' olarak bilinen Sinema Sevenler Derneği'nin müdavimiydi. Her akşam oraya gelir, girişte sol köşedeki 'rezerve' masada otururdu. Garson Sanlı bakardı ona. Barmen Mehmet de huyunu iyi bilirdi:
"Sekiz yıl öncesine kadar her akşam iki duble Ballantines viski içerdi. Gitmeden önce bana seslenir, 'Mehmet bir yolluk gönder' derdi. Sekiz yıl önce birdenbire içkiyi bıraktı. Doktorun yasakladığını söyledi. Her gelişinde önüne içi su dolu bir tekila bardağı koyardık. Masadaki arkadaşlarına böylece içkilerinde eşlik ederdi. Bir gün Sanlı ona numara yaptı. Bardağa tekila koyup götürdü. Su diye içti. Soluğu tuvalette aldı."
Sunal'ın ölümünden garson Sanlı çok etkilendi: "Cumartesi akşamı yine buradaydı. Muhabbetli bir geceden sonra arkadaşlarına, 'Yarın Hisar'da buluşmak üzere' diyerek ayrıldı. Hisar'daki Kale Çay Bahçesi'nde okey oynarlardı. Tarık Akan, Ercan Yazgan, Zeki Öktem, Kemal Ercan, Murat Yıldız..."
Kemal Sunal'ın kendi tabiriyle 100. derecede yakınlıktaki arkadaşlarından Murat Yıldız, ünlü aktörün son okey partisinin karesindeydi:
"Okeyde öyle şanslıydı ki, iki elde bir okey dışarı yapardı. Hiç kaybetmezdi. Eğer kaybederse, dünyada bir değişiklik olacağına inanırdık. Okeyi göstermenin üstüne koyar, 'dışarı de mi' derdi."
Pazartesi akşamı Çiçek Bar'daydım. Bir hüzün vardı masalarda... Mehmet'in içki servisi yaptığı tezgahta. Yine köşedeydi Kemal Sunal. Masasında bir tabak kiraz bir bardak su ve tekilası duruyordu. Bir de kırmızı bir karanfil. Arkasındaki duvara yapıştırılmış film afişlerinden bardaki dostlarına bakıyordu. Yine bildik dişlek gülüşüyle. Ya da kendi deyimiyle 'pişmiş kelle' gibi. Bu arada şunu belirtelim, Kemal Sunal'ı filmlerinin dışında hiçbir zaman kimse böyle gülerken görmedi. Gerçek yaşamında yine şakacı, espriliydi ama ciddi bir yüz ifadesiyle...
Şaşırmamak elde değildi. Kemal Sunal, röportaj yapıyor hem de yarım saat. Arasıra gözgöze geliyoruz. Bana eliyle "bekle" işareti yaptı. Sonunda sıra bana geldi. "Kemal Bey, size ne oldu böyle? Siz röportaj yapmazdınız."
Şu cevabı verdi: "Yarın-bir gün ölüp gideceğim. Arkamdan eşşoleşşek demiyeseniz diye istediğiniz kadar röportaj yapıyorum. Sonra siz arkamdan 'Eşşoleşşek bir röportaj yapmadan öldü gitti' dersiniz."
Mehmet ÇALIŞKAN