Polis polis olsa! Ne Çakıcı kalır! Ne Nuriş!

Polis örgütü 170 bin kişi... 170 bin polis kadrosunun çoğunluğu, namuslu, dürüst, haksever, adaletten yana, halkın yanında insanlar. Üstelik başlarında Sadettin Tantan gibi iyi, cesur, dürüst olduğu söylenen bir İçişleri Bakanı var. Polis çok formunda. Daha ne olsun?

Polis polis olsa...

Ne Çakıcı kalır...

Ne Nuriş...

Çakıcı ile Nuriş içerdeler. Ama adamları gündüz öğle saatlerinde İstanbul'un ortasında Karagümrük'de, Yenikapı'da vuruşuyorlar. Birbirlerini yaralayıp, öldürüyorlar. Birbirlerini yaralayıp öldürürken de köftecinin, park değnekçisinin canını alıyorlar.

Büyük cüret...

Büyük cesaret...

Büyük meydan okuma...

Çakıcı bu cüreti nereden buluyor? Nuriş, bu cesareti nereden alıyor?

Polis polis olsa...

Çakıcı'da bu cüret...

Nuriş'te bu cesaret...

Olabilir mi...

170 bin kişilik polis teşkilatının, 20 bin kişisi İstanbul'da... Emmiyet Müdürleri ve onların yardımcıları, komiserler ve onların yardımcıları. İyi öğrenim görmüş, kurstan, seminerden, eğitimden geçirilmiş insanlar. Karakolları, zırhlı arabaları, otomobilleri, ellerinde tomsonları, bellerinde silahları, arkalarında kanunlar, savcılar, hakimler, bütün toplum 65 milyon insan... 65 milyon insan polisin arkasında, polisin destekçisi...

Fakat Nuriş çekinmiyor.

Çakıcı tınmıyor...

Poliste afra...

Poliste tafra...

Poliste korkutma...

Vatandaş polise saygılı.

Fakat Nuriş çekinmiyor.

Çakıcı da tınmıyor.

***

Meydan okuyorlar...

Polis polis olsa...

Bunların cüretini....

Bunların cesaretini....

Söndürmez mi?

Bunların dişlerini...

Kerpetenle çekmez mi?

Omuriliklerinden....

Su almaz mı?

Kerpetenle diş çekmek, omurilikten su almak insan haklarına aykırı, mafya-çete kurma hakkına karşı olur. Evet olur. Hafızası kuvvetli olanlar anlatıyorlar: Ankara Valisi Nevzat Tandoğan, kentte ayakabasının arkasına basmış, gömleğininin üç düğmesini açmış, elinde tesbih, dudağında bebek patiği büyüklüğünde bıyık, kafasında yana yatırılmış kasket afilli afilli yürüyen ne kadar adam varsa alıyormuş karakola... Birkaç saatlik terapiden geçiriyormuş...

Ne afilli kalıyormuş...

Ne kabadayı... Ne serseri...

***

Evet şimdi insan hakları var ve öyle karakol terapisi çete ve mafya kurma hakkına aykırı oluyor. Fakat şimdi de gelişmiş yasalar, infaz kanunları, cezaevlerinde çift kapılı, dört kilitli odalalar var.

Polis polis olsa...

Adalet Bakanı...

Adalet Bakanı olsa...

İçişleri Bakanı...

İçişleri Bakanı olsa....

MİT, MİT olsa...

Jandarma, Jandarma olsa...

Hakimler, hakim olsa...

Avukatlar, avukat...

Çakıcı'da bu cüret...

Nuriş'de bu cesaret...

Olabilir mi?

Gazetimiz SABAH'ın birinci sayfasındaki fotoğraflara bir bakın: Nuriş'in ya da Çakıcı'nın kendileri ya da beyin takımından en iyi adamları Hapishanelerde kral odası gibi görkemli mekanlar döşüyorlar. Duvarlarda acem halısı taklidi halılar... Yerde yağcıbedir halılar... 30 kanallı televizyonlar... Cep telefonları... Buzdolapları... Klima taktırılmış püfür püfür odalar... Padişah yatağına benzer, diktörtgen kafes raylar üzerinde çok pahalı kumaşlarla çevrilmiş ve özel yatak odası haline getirilmiş köşeler. Karyolalar, kuş tüyü yatak, kaz tüyü yorgan, puf minderler...

Gardiyanlar hizmetkar...

Hapishane müdürleri sekreter.

Böyle bir hapishane konforu içinde yatıyor Çakıcılar, Nurişler, Ağcalar, şunlar, bunlar...

Çok basit bir soru soruyorum.

Üç yaşında çocuk anlar.

Polis polis olsa...

Adalet Bakanı, bakan olsa...

İçişleri Bakanı bakan olsa...

MİT, MİT olsa...

Jandarma, jandarma olsa...

Çakıcı'da bu cüret, Nuriş'te bu cesaret olabilir mi?

Cevap bekliyorum...