Yine Mustafa Kemal
Büyük Atatürk, her hadise ile biraz daha yüceliyor.
Suriye diktatörü Hafız Esad Hakk'ın rahmetine kavuştu.
Suriye halkı büyük bir belâdan, bölge coğrafyası ise bir terör tilkisinden kurtuldu.
Esad, 30 yıldır, ülkesini demir yumrukla yönetiyordu.
Durdum ve düşündüm.
Esad'a değil, Atatürk'e dua ettim.
Topu topu 19 yılda, Türkiye'ye ve Türk insanına yaptığı iyilikler için...
Dünyada hiçbir babanın, evlâtlarına istese bile yapma fırsatı bulamayacağı kadar çok iyilik...
Devrimler, reformlar, inkılâplar, değişimler, dönüşümler ve evrimler...
Atatürk'ün 70 yıl önceden yaptığı dönüşümlerin, bugünkü demokrasimizin; Meclis'imizin ve medenileşmemizin altında imzası duruyor.
Mürekkebi asla kurumamış vaziyette...
Sivil kargaşa ve kaoslar sebebiyle, birkaç kez yönetime el koymuş Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, her defasında milletin önüne seçim sandığını koyarak kışlasına dönmeyi bilmesinde bile, Mustafa Kemal'in demokrasi inancı hakim olmuştur.
Harp Okuları'mızın "üniversiteleştirilmesi" projesinde de askerin "modern zihniyetini" hissetmek, bizi yine Mustafa Kemal'e götürmektedir.
Profesyonel askerlik ile doktor, doçent ve profesörlerin akamedik ehliyetlerinin bir potada erimesi, Türkiye'nin ilerleyen yüzünü aydınlatmaktadır.
Her vesile ile Mustafa Kemal'i anıp, O'na şükran duymak ne kadar güzel bir duygu...
Suriye, diktatör Esad'ın yerine "yeni sultan" olarak oğlunu geçirmeye hazırlanırken, bizler içinde yaşadığımız sivilizasyonu Atatürk'e borçlu olduğumuzu düşünüyor ve bununla bahtiyar oluyoruz.
Rüşvet
İşadamlarının yüzde 70'i rüşveti "normal" karşılıyormuş. Sen vermezsen, o almazsa karanlıklar nasıl çıkar aydınlığa?..
Beddua
Kadıköy nikah memuru Necati Bey, 22 yılda 323 bin çifti evlendirmiş... Bunların yüzde kaçından beddua aldı kimbilir?..
Televizyon
Çocuklar televizyon esiri oluyormuş... Taksim'de sallandıracaksın birkaç televizyoncuyu, bak nasıl her şey düzeliyor!..
Hukuksuzluk
Türkbank, yüzde 85 hissesine personelin sahip olduğu bir kurumdu.
Bank-Si-Sen'den yapılan açıklamada, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na geçtikten sonra, personel hisselerinin yüzde 6'ya düştüğü bildiriliyor. Personelin hisseler üzerindeki "mülkiyet"inin yüzde 85'ten yüzde 6'ya düşürülmüş olmasını anlamak ve kabul etmek mümkün değildir.
Bunun, bir kişinin elindeki tapulu araziyi veya evi zorla almaktan ne farkı var?.. Devletin böyle bir hukuksuzluk yapmasına göz yumulamaz.
Rüşvetçilik
Ankara Sanayi Odası'nın anketine göre, işadamların yüzde 70'i rüşvetsiz iş dönmediğini söyledi. Tabii ki devlette!..
Rüşvet çürümüşlüğü ahlâkımızı örseliyor, hepimizi hasta ediyor.
Toplumsal açıdan ise, otoyollarda tekerlekleri dönen lüks otomobillerin; bulvarların üzerinde yükselen büyük apartman dairelerinin; deniz kenarındaki yazlıkların ve restoranlarda ödenen ağır faturaların altında daima bir miktar rüşvet bulunduğunu düşünmek, hepimizi hasta etmeye yeter de artar bile...
"Sosyal müşteki"yim
Ülkenin bütün hukukçularına seslenmek istiyorum.
Bilhassa, ünlü "ceza"cı Sulhi Dönmezer hocama...
Beni birkaç cümle ile aydınlatırsa çok sevinirim:
Biliyoruz ki, ceza yoksa suç da yoktur.
Fakat, öyle eylemlere tanık oluyoruz ki, cezasız kalması insanı deli ediyor.
Geçenlerde bir genç kız, aile bireyleri tarafından viyadükten atılarak öldürüldü. Sebep ne olursa olsun... Bu suç, cinayettir. Cezası da vardır.
Ama başka bir suç daha var diye düşünüyorum.
Hunharca bir cinayete toplumu zorla tanık etmek!..
Sırf aynı ülkede yaşıyoruz diye, böyle bir canavarlığa tanık olmak zorunda mıyız, hepimiz?
Bu eylem; öteki insanların rahatsız edilmeden yaşama hak ve özgürlüğüne açık bir saldırı ve tecavüz değil midir?
Ve bu tecavüzün de, bağımsız bir cezası olması gerekmiyor mu?
Lütfen beni aydınlatır mısınız, sevgili hocalarım?