kapat

12.06.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
DİLEK KANTOĞLU'NUN YAZI DİZİSİ-2
Bıçakla temizlenen 'aile namusu'
Bircan Güreş, Elazığ'dan kaçıp İstanbul'a geldi. Koca baskısı olmadan kızı Gül ile birlikte kendi hayatını yaşamak istiyordu

Ancak ölüm peşlerindeydi. "Aile" kararını vermişti. Bircan'ın oğulları, Murat ve Ferhat namuslarını cinayetle temizleyecekti!

BİRCAN bir anneydi. Kızı Gül ile birlikte İstanbul'a sığınmıştı... Sevmeyen kocadan ve Elazığ'dan kaçmıştı. Ama ölüm onu ve kızını evde, sıcak uykuda yakaladı. Ölüm ona, öz oğulları Ferhat ve Murat Güreş'ten geldi. Bıçakların defalarca inip kalkışıyla ve kana bulanışıyla, hoyratça işlenen çifte cinayetin üstüne bir de "kötü kadın" yaftası yapıştırıldı. Onlar artık sadece bedenleri değil ruhları bile cezalandırılan iki kadındı...

Bircan Güreş 3 çocuk anası bir kadındı. Sevgiyı bulamadığı eşinden, daha fazla dayanacak gücü kalmadığı için kaçan bir kadın... Yanında 15 yaşındaki kızı Gül vardı; terkettiği Elazığ'da ise eşi Mehmet ve iki oğlu Ferhat ile Murat Güreş.

ÖZGÜR BİR YAŞAM İÇİN
Oğulları burnunda tütüyordu ama yapacak birşey kalmamıştı. Biraz daha kalsa, kızı da onun kaderini paylaşacak; ezilmiş, sindirilmiş, kişiliksiz bırakılmış bir kadın müsveddesi haline gelecekti. O da sevmeyi, sevilmeyi öğrenemeden, genç kızlığını yaşayamadan "evinin kadını" oluverecekti. Ne de olsa töre böyle emrederdi.

İşte bu şartlarda yerleştiler Küçükçekmece'deki evlerine. Yeni ve "özgür" bir yaşam kurmaktı tek istekleri. İnsan oldukları hissetmekti tüm hayalleri.

Ve ne acıdır ki, ana-kız kendi savaşlarına öylesine dalmışlardı ki, peşlerindeki iki gölgeyi farkedemediler. Bir gece yatak odalarına süzülen ve canlarını alan o iki gölgeyi göremediler, kaçıp kurtulamadılar. Onlar ki, Bircan'ın öz oğulları, Gül'ün de ağabeyleriydi. Ellerinde, ayın ışığı altında parıldayanlar ise bıçakları...

Bıçaklar, Bircan ile Gül'ün vücuduna defalarca saplanıp çıktı. Sıcak yatakları kanlarıyla ıslandı. Ferhat (16) ve Murat (19) Güreş anneleriyle kızkardeşlerinin cesedini arkalarında bırakarak "gururlu" düştüler yola.

Elazığ'a döndüklerinde ilk durakları polisti. İşledikleri çifte cinayeti anlatırken soğukkanlı, bir o kadar da umursamaz haldeydiler. Hiç mi hiç çekinmediler, arkalarındaki iki cesede "kötü kadın" yaftasını yapıştırmaktan. Onların açısından yalnız yaşayan iki kadın, yoldan sapmış demekti.

SOĞUKKANLI KATİLLER
"Başka erkeklerle düşüp kalkıyorlardı" onlara göre. Tutanaklara, bir daha hiç silinmemecesine yazıldı suçlamaları: "Annemizle kızkardeşimiz erkeklerle birlikte oluyordu. İçki içip eve geç geliyordu. Onları öldürdük. Namusumuzu temizledik."

Şimdi iki kardeş yargı önünde. İstenen ceza da idam. Belki onlar da birçok "töre katili" gibi "ağır tahrik" diyerek savunacaklar kendilerini. Belki de birkaç yıl içinde çıkacaklar cezaevinden!

YARIN
Aile meclisi Urfa'da toplanmış ve bir karar almıştı. Buna göre kızları Urfalı Hanse Kaynak, karnındaki bebeğiyle birlikte bir traktörün altında ezilecekti!


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır