Euronun ardından süpriz şekilde gelen dolar cinsi dış borçlanma, yüzde 40'a vuran faizi yeniden yüzde 35'lere indirdi. 500 milyon euroluk tahvil satışının bedeli ayın 13'ünde, 750 milyon dolarlık tahvilinki de 15'inde Hazine'nin hesabına girecek. Dünya Bankası'ndan gelecek 375 milyon dolarla birlikte, Hazine önemli ölçüde rahatlayacak.
Bu dövizlerin bir kısmı Haziran ayındaki 875 milyon dolarlık dış borç ödemelerine gitse de, Merkez Bankası'nın piyasadaki likiditeyi artıracak miktarda TL pompalaması mümkün olacak.
Tebliğe göre bankalar yurtdışındeki iştiraklerini de kapsayacak sekilde açık pozisyonlarını Haziran sonuna kadar sermaye tabanlarına oranla yüzde 20'ye çekmek zorundalar. Açık pozisyon bu rasyoyu aşarsa, 6 ay içinde bu oranı tutturacak kadar bir sermaye artırımına gitmek durumundalar.
Amaç, bankacılık sisteminin fazlasıyla ihtiyaç duyduğu özkaynağı artırmak. Kur riskinde "yorganı ayağa göre uzatmak".
Açık pozisyonun 1999 sonu itibariyle açıklanan 13.3 milyar doların ne kadar üzerine çıktığı bir bilmece. Yeni düzene geçildiğinde ortada bir pozisyon aşımı varsa, patronların elini cebine sokup bankaların sermayelerini artırması gerekiyor.
Ancak piyasada fazla bir sıkıntı yok. Bankaların dövizde net satıcı olması, rasyoların tutturulmuş olduğu gibi bir kanı uyandırsa da, durumun öyle olmadığını herkes biliyor.
Önümüzdeki günlere ait beklenti şöyle: Ay sonunda dövize talep gelecek. Bu dövizle açık pozisyonların en azından "görünen" kısmı kapatılacak. 1 Temmuz'da da dövizler geri satılacak.
Bu durumda önümüzdeki haftadan itibaren TL faizlerinde rahatlama, ay sonuna doğru da sıkışma görebiliriz. Temmuz başından itibaren de bir sonraki bilanço dönemine kadar açık pozisyon sıkıntısının aşılabileceği anlaşılıyor.
Nadin TAŞCIOĞLU