kapat

10.06.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Benim Feministlerim..

Ben yazıyorum.. Duygu "Hıncal iyi yazmış" diyor.. Yahu bir kere de siz yazsanıza.. Eliniz armut mu topluyor.. Gene bir hafta bekledim, gene feministlerden, sivil feminist örgütlerden ses yok..

Kocası kadını eşek sudan gelinceye kadar dövmüş.. Kadın da "Efendim kocamdır döver, vurduğu yerde de gül biter" diyeceğine, feministler cümleye kadın haklarını öğrettiler ya.. Savcıya gitmiş, şikayete..

Sonuç.. Savcı kocayı serbest bırakıp, kadını tutuklatmış. Bütün gazeteler yazdı.. Televizyonlar söyledi.. Feministlerden tık yok.. Kadınları tahrik edin, edin.. Sonra da Timurlenk'e filleri şikayete yollanan Hoca gibi yapayalnız bırakın.. Hadi ordan, tatlı su feministleri sizi..

Benim yarım kadar sahiplenseniz haksızlığa uğrayan kadınlara.. Efendim, dayak atan koca anında serbest kalınca, dayağı yediği ile kalan kadın, öfke ile söylenmiş, savcıya, "Nasıl bırakırsın, falan" gibilerden.. Halden anlayıp hoş göreceğine, kızmış savcı, bu ülkede kadın dövmek serbest, ama savcıya söylenmek yasak olduğu için..(Hakemler de böyledir. rakibin ayağını kır mesele yok. Hakeme dönüp ellerini salla, kırmızı kart!..) Bay Savcı harika da bir gerekçe açıklamış:

"Serbest bıraksam, sağda solda 'Bakın savcıya sövdüm, ama serbest kaldım' diye hava atardı.."

"Karımı eşek sudan gelinceye kadar dövdüm. Savcı kılını bile kıpırdatmadı" diye hava atmanın daha da mümkün olduğunu aklına bile getirmeden.. Böyle feministler, böyle savcıları fena halde hakkediyorlar aslında..

Çin işkencesi dedikleri..
Dünyanın en dayanılmaz işkencesi olduğunu söylerler, Çin işkencesinin.. Öyle olağanüstü aletler gerektirmez. Tarihin en minimal işkencesidir. Dibi sızdıran bir teneke kutu. Adamı yere öyle bir bağlarlarmış ki, kılını kıpırdatamazmış. Sonra bu delik kutuyu tepesine asarlarmış adamın.. Damlalar birer birer alnına damlarmış.

Bir.. On.. Yüz.. Beş bin.. Dayananı yazmamış tarih.. Ama biz dayandık.

AKM'de, 28. İstanbul Kültür Sanat Festivalinin, açılış törenine süs olsun diye konan o sıradan Aya İrini konserini saymazsak, ertesi gece AKM'deki ilk etkinliğinde bir başka tür Çin işkencesine tahammül ettik.. Minimalleri boyunlarının altında kalsın..

4 tane nota hepsi..
Dana dan, tık tık.. Dana dan tık tık.. Dana dan tık tık.. 35 dakika tekrar.. Tam 35 dakika.. Efendim bembeyaz tuvali duvara asıp "Minimal tablo" diye geri zekalılara 3 milyon dolara satarsan, üç nota ile niye müzik olmasın?.. Bakın bu minimal sanat insanlardaki aşağılık komplekslerini tedavi için ruh doktorları tarafından icad edilmişse anlarım.

Ben de 3 milyon dolarlık tablo yapabilir, ben de AKM'de hem de İstanbul Müzik Festivalinde konser verecek kadar piyano çalarım.. Demek ben de büyük sanatçıyım.. AKM'yi dolduranlar bu büyük işkenceye tahammül edemediklerini, tam üç kez alkışlarla protesto ederek gösterdiler ama, sahnedekiler tınmadı..

Kim mi bu sahnedekiler..
Piyano Sirki adları.. Bunlar da Sirkin Palyaçoları olmalılar herhalde..

Programda "6 piyanistin birlikte, klasik müzikten caza, Afrika perkusyon stilinden pop, rock ve doğaçlama müziğe ve besteciliğe değin.." diye öyle insanı çeken laflar var ki..

1984 Los Angeles Oyunlarının açılışında 120 piyanoyu ayni anda, stadda izlemiştik. Ondan sonra en fazla iki piyano gördüm. Pekinel Kardeşler..

Altı piyanonun coşkusu.. Caz.. Rock.. Klasik.. Nasıl koştum, ama nasıl koştum..

Aaa.. Altı piyano yok.. Altı klavye var, elektronik Japon icadı.. Ben altı akustik piyanonun sesini, tüm doğallıkları ile beklerken, kulağıma, Necdet Altınçizme ses düzeninin dev hoparlörlerinden çıkan değiştirilmiş, mikse edilmiş sesler gelmez mi?..

Sesler diye lafın gelişi yazdım. Öyle fazla ses yok.. Öteki notalar ziyan olmasın diye, üç nota ile bitirmişler işi..

Ah Sezen ah.. Benim sesimin nasıl iflah olmaz bir rezillik olduğunu ifade etmek için "Hıncal sana iki notalık bir şarkı yazacağım" derdin. Tembellik etmeyip yazsaydın, şimdi ikimiz Minimalist Müziğin icad edicileri olarak dünya çapında ünlüydük. Ahmet Ertegün bile dayanamaz, Türk olduğumuz halde, bize plak yapardı..

Ah Ravel ah.. Senin o muhteşem Bolero'na, içindeki tekrarlar yüzünden "Müziksiz müzik" demişlerdi zamanın eleştirmenleri.. O bolero, bugünkü minimal müziğin yanında, Bach'ın Passion'u gibi kalır..

BİZİM DUVAR
Kim demiş Ay'da kimse yok diye.. İğne atsan yere düşmüyor orada be..

Hakan & Utku

Tecelli'den Abuzittin'e mektuplar
Abuzittin'ciğim,

Levent Kırca'nın hırsızı yine hırsızlık yaparken yakalanmış. Milliyet'deki Peynir Gemisi'nde Gani Müjde kardeşim, "Haberi okuyunca kan beynime sıçradı. Bu adam ne zaman yargılandı ne zaman beraat etti de yeniden soyguna çıktı?" diyor. Ganiciğim, bu memlekette bırak hırsızı, adam adamı öldürüyor.. İçeri girip çıkıyor bi başkasını daha öldürüyor.. Gene girip çıkıyor bi daha öldürüyor.. Artık emekliliği gelinceye kadar kaç kişiyi daha öldüreceğini sen var hesap et. Geçenlerde İzmir Emniyet Müdürü Hasan Yücesan açıkladı.. İzmir'de çoğu hırsız 52 bin sabıkalıdan sadece iki bini cezaevindeymiş. "Her eve bir polis diksek gene de hırsızlığı önlemek çok zor" diyor. Bu İzmir'deki durum. Daha İstanbul'u var Ankara'sı var Bursa'sı var..

Devlet baba milleti hırsızlarla katillere emanet etmiş. Ama iş devletin babalarına gelince değişiyor.. Zırhlı arabalar, helikopterler, komandolar, korumalar.. Yalnız koruma arabalarının bakım ve benzin parası yılda 300 milyar liraymış. Biz, katillerle hırsızlara katillere emanet edilenler, "Aman devlet babalarımıza bi şey olmasın" diye bi de cepten para ödüyoruz..

Babayı (Cumbabayı değil, şimdiki normal Babayı) kaç polis koruyormuş biliyor musun, tam 38! Kimbilir neler yaptı ki şimdi dört manga adamın koruması gerekiyor!? Ben sana başka şeyler yazacaktım ama laf Süleyman Beye gelince Yavuz Donat'ın geçen haftaki yazısını hatırladım.. Güniz 31'de Demirel'i şimdiye kadar 3000 kişi ziyaret etmiş. Baba hep dinlemedeymiş. Vatandaşın nabzını ölçüyormuş. Yavuz sormuş: "Siz ne zaman konuşacaksınız? " Cevabın inceliğine ve derinliğine bak Abuzittinciğim: "..mucipsiz icap olmaz!" Yani, Süleyman Beyin konuşması için, konuşmasını gerektiren durum ortaya çıkmalı.. Laf güzel de, tam Yavuz bunları yazarken, Wong adlı bir Amerikalı (Nasıl oluyorsa) alim, ışığın hızını 300 misli arttırmış. Arttırmış da ne olmuş.. Şimdi ortada bir zifiri karanlık bir boru var. İki ucu delik. Bir delikten ışığı verecekler, öbür delikten çıkışına bakacaklar. Ama bu Wong'un 300 misli hızlı ışığı ne yapmış biliyor musunuz?.

Hızlı ışık daha öndeki delikten girmeden, arkadaki delikten çıkmış. Böylece bilinen tüm fizik, hatta bilinen herşey iflas etmiş. Demek ki birşeyin bitmesi için başlaması şart değil. Başlamadan da bitebilir. Yani önce ölebilir, sonra doğabiliriz. Önce sonuç olur, sonra sebebler ortaya çıkar.

Önce icabını yaparsınız, mucipler ardından gelir, diye kanıtlayınca Wong, Baba'nın felsefesi de ayni gün iflas edivermiş, Einstein'inki gibi..

Neyse, bunlar ince işler, Abuzittin'ciğim. Benim anlayamadığım bi şey var.. Süleyman Bey'in Yavuz'a dediğine göre kendisini 16 günde 3000 kişi ziyaret etmiş. Hürriyet'e de, "Her gün saat 11.00 le 13.00 arasını" misafirlerine ayırdığını söylemişti. Kaba hesapla adam başı 24 saniye düşüyor. Vatandaş, Süleyman beyin elini öpecek, belki yanaklarından da öpmek isteyecek.. Süleyman bey vatandaşın nabzını ölçmek için adamın bileğini tutacak.. Bu arada karşılıklı bi iki nezaket lafı edecekler.. Peki birader Baba bütün bunları nasıl oluyor da 24 saniyeye sığdırıyor, düşünüyorum düşünüyorum bulamıyorum.. Abuzittinciğim daha etraflıca düşüneyim diye mektubuma burada son verirken münasip yerlerinden öperim şekerim.

Kardeşin Güneş.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır