kapat

10.06.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )


Ferruh Doğan da kaydı gitti, inanamıyorum...

Yahu dostlarım darma duman oldum, bizim Ferruh Doğan kopuvermiş dünyadan; sabah kalkınca gazetelerde gördüm...

Uzun süre geçemedim yazı makinesinin başına...

Hıfzı Topuz tanıştırmıştı bana Ferruh Doğan'ı; henüz karikatürlerinin yayımlanmaya başlamadığı çok genç bir yaştaydı...

Ve gerçekten karikatürleri, nerdeyse "minimalizm"e öncülük edecek bir sadelikteydi...

Ölüm gerçeğini unutarak yaşamının çaresizliğinde, gonklar sık çalmaya başladı... Nerdeyse ilk gençliklerini bildiğim dostlar, peşpeşe kopmaya başladılar hayat ağacının dallarından...

Ölüme karşı yürekli durmak gerektiği yaşlardayız... Ama dostların tek tek kayboluşları, ölüm korkusunu aşan çimdikler atıyor insanın yüreğine...

27 Mayıs 1960, sabaha karşı saat 4'de, telefon çalmıştı.

Ferruh:

- Hemen radyoyu aç, ihtilal oldu, diyordu.

Geçenlerde son karşılaştığımızda da, genel bir hayat özetlemesi içinde:

- Bilemiyorum iyi mi yaşadık, kötü mü, demiştim..

Bana biraz sararmış gibi görünen yüzüyle, inançlı inançlı:

- İnan çok iyi yaşadık biz, diyordu.

İyi yaşamak, emir almadan, emir vermeden sadece sevdiği işle uğraşmak anlamında değerlendirildiğinde, doğru söylüyordu belki de...

Üstelik, ikimizin de "keşke"si yoktu... Keşke şunu yapmasaydım, keşke bunu yapsaydım gibi, bir pişmanlık fırınının dışında uğraşmıştık kendi gönül ve beyin bahçelerimizle...

Başka şeyler yazmak üstüne kurgunlanmıştım yataktan kalkarken... Mirgün Cabas ile Banu Güven'in NTV'deki "24 saat" programında, "Namus cinayetleri" getirilmişti gündeme..

İstenmeyen ilişkilere girdiği öfkesi yahut kuşkusuyla, öldürülen gencecik kızlar, yahut kadınlar...

Elbet erkekler cezalandırıyordu kadınları; törelere göre. Yargı erki dışında...

Para konularında her türlü yalanın söylenip, her türlü hileciliğin yapılması, "namus"u hiç lekelemiyordu nedense...

Ama gencecik kızlar, kadınlar, kazara istenmeyen bir ilişkiye girmişse.. Üstelik de yoksulsalar ve hiç bir olanakları yoksa...

Dan dan dan... Namus cinayeti efendim...

Her türlü hukuk bilincinden yoksun; "düello" yerine, "pusu kurma" geleneğinden uzantılı ve sadece güçsüz kadınlara karşı çalışan tuhaf bir namus anlayışı... Daha doğrusu erkek egemenliğinin kendisine karşı çıkmaya kalkmış güçsüz kadınlardan öç alması ve göz korkutması..

Gerçek bir şövalye ise zora düşmüş bir insanın yanında durur. Onu öldürmeye kalkmaz..

Tabii şövalye, pusu da kurmaz, düello daveti yapar sadece.

Yazık ki, böyle bir gelenekten gelmiyoruz biz...

Ferruh'un ölümü beni karmakarışık etti... Yoksa TV'lerde, hukukla ilgili konuların gündeme getirilmesi, yeni bir dönemin, yeni bir işareti olarak görünmüştü gözüme..

Hukuk da, en az ekonomi kadar önemlidir ve hukuk dinamiğinin her an taze tutulması gerekir toplumun bilincinde..

Bana:

- Boş ver mi, diyorsunuz...

Kimbilir, haklısınız belki de...

Zaten yaklaşıyoruz, Dünya'ya da, Türkiye'ye de boş vereceğimiz günlere..

Kaybettiğimiz dostlarla yeniden buluştuğumuzda, yaşarken hiç bir şeye boş vermemiş olmanın tadını çıkaracağız...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır