Yıllardır Türkiye'nin en güzel kadını olarak gösterilen, güzelliği konusunda sürekli birileriyle kıyaslanan, üstelik çoğu kez "Evet, Türkiye'nin en güzel kadını benim" diyen Hülya Avşar'ın artık 'güzellik' takıntısı yok... Ancak röportaj için buluştuğumuzda, bir gece önce DYP'nin gecesinde sahne aldığını söyleyince ilk soru doğal olarak yine güzellikle ilgili oldu. Çünkü o gece güzellikte birbirlerine rakip olarak gösterilen DYP Genel Başkanı Tansu Çiller ile ilk kez karşılaşmışlardı.
* Nasıl bir elektrik aldın Tansu Çiller'den?
"Tansu Hanım son derece kendine güveniyor, karşısındaki insana da bakışlarıyla, davranış tarzıyla cesaret ve güven veriyor. Şarkılarımı söylerken gözünü benden hiç ayırmadı. Kendisi bunun farkında değildi belki ama ben onu hep gördüm. Güleryüzle beni seyretti."
* Kendi kimliklerinizi unutarak tamamiyle kadınca duygularla birbirinize bakmış olabilir misiniz? "Hangimiz daha güzeliz?" gibi...
"Tansu Hanım beni çok beğendi. Gözlerinden okudum. Programın finalinde yanına gittiğimde 'her zamanki gibi yine çok güzelsiniz' dedi. Tansu Hanım'ın insana sıcak gelen çok farklı bir havası var. Bence güzelliği kadar zekası da çok önemli. İnsanların beni de çok güzel görmelerinin nedeni sanırım tamamiyle zekamı kullanış tarzım."
*'Zekam güzelliğimden daha önemli' duygusunu ne zaman hissettin?
"Bunu ben hissetmedim, hissettirdiler. Ama tabii ki içimde bir şeyler varmış. Verdiğim her karar sonunda memnun kalıyorum. Demek ki zekamı ve aklımı iyi kullanıyorum."
* Yani akıl olmasaydı, güzellik bir yere kadar götürürdü. O zaman da bugünkü Hülya olmazdı diyorsun.
"Kesinlikle olmazdı. Güzel kadın sözünü çok duydum. Ama güzellik artık beni ilgilendirmiyor. Bu kelimeyi duymaktan bıktım. İnsan böyle bir şeyden bıkar mı? Ben bıktım. Çünkü bu saatten sonra zeka güzelliği arıyorum. Beni güzelliğimle değil zekamla takdir eden insanlardan keyif alıyorum. 'Ben ondan güzelim, ben bundam güzelim' meseleleri son derece basit geliyor."
* Ama işi gırgıra vurup her zaman bu tartışmaların içine giriyor, birkaç kelime söylüyorsun...
"Kişilik olarak böyleyim. Gırgır geçmeyi, eğlenmeyi çok severim. 'Ben herkesten çok daha güzelim' derken-bunu tabii çok inanarak söylüyorum- aslında bunun aksini düşünen ya da bana hasetçe bakan insanları sinirlendirmek, kızdırmak için yapıyorum. Ve oltaya da takılmıyor değiller. (Gülüyor) Sonra da oturup gülüyorum."
* Seni kıskananları hemen hisseder misin?
"Bu konuda hiçbir şey gözümden kaçmaz. Bir insan kahkahalarla gülse de gözbebeğindeki ifadeyi asla benden saklayamaz. Kıskançlık duyguları hiçbir zaman rahatsız etmiyor çünkü herşeyi o kadar emeğimle kazanıyorum ki, nazar değeceğine asla inanmıyorum. Allah bana bu özellikleri vermiş. Buna kimse engel olamaz."
* Hayatında herşeyin bu kadar düzgün olması seni korkutmuyor mu?
"En büyük korkum bu. Ama şuna inanıyorum. Bunu yaşayan sayılı insanlar vardır dünyada. Ben de bu şansa ulaşan insanlardan biriyim. Bir süre bu böyle gidecek. Bundan eminim. İşimi, evimi oturtmuş durumdayım. Herşey çok yolunda. Kendimi artık bir iş kadını olarak görüyorum. Daha doğrusu kendimi bir holding gibi görüyorum."
* Ben seni bir kez ağlarken gördüm. Doğumdan sonra hastaneden çıkarken. Onun dışında hep gülen bir yüz var. Ağlar mısın, yoksa bunu bir zayıflık olarak mı görürsün?
"Ağlamayı zayıflık olarak görüyorum. Ağlasam da insanların önünde ağlamam. Gülmeyi çok seviyorum, gırgır geçmeyi çok seviyorum. Muzırlık yapmayı çok seviyorum."
* Çok sinirliysen nasıl deşarj oluyorsun?
"Bağırırım. (Gülüyor) Çok iyi bağırırım."
* Hangi sesle?
"İnanılmaz bağırırım. Ama bu saniyeler içinde gerçekleşir. Sinirlendiğim- de mutlaka koşu bantına binerim."
* Eşinle kavgaların olur mu? Sonra nasıl barışırsınız?
"Bir tartışmanın sonunda ikimiz de kayboluruz ortadan. Ya o evden çıkar gider ya da ayrı odalarda oturup televizyon seyrederiz. Ama 2-3 saat sonra hiçbir şey olmamış gibi konuşuruz."
* Zehra'nın babasında yarattığı en önemli değişim nedir sence? Senin başaramadığın neyi başardı Zehra?
"Artık Kaya eve geliyor. (Kahkahalarla gülüyor Hülya.) Tabii bu işin esprisi. Normalde Kaya hiçbir zaman 5'lerde 6'larda eve gelmez. Artık geliyor. Ama bu kötü oldu. Ben de alışık değilim Kaya'nın erken saatlerde eve gelmesine. Herşey allak bullak oluyor."
* İkinci bebek?
"Bazen istiyorum, bazen istemiyorum. Çok kararsızım bu konuda. Zehra için istiyorum."
*Her yere yetişen bir insansın. Süper kadın olmanın reçetesi nedir?
"Bunun reçetesi insan gibi yaşamak, insan olduğunun farkına varmak diye düşünüyorum. Yıllarca film çekerken sabah 7'de evden çıkıp ertesi sabah 7'de eve geldim. Artık pes yani. Bu insan gibi yaşamak değil. Herşey acayip paralar kazanmak da değil. Ama bu kararı verene kadar bir 10 küsur sene geçti. Ve kendime dedim ki; Biraz yaşayacağım."
* IQ'nu ölçtürdün mü?
"Ben EQ'nun yani duygusal zekanın daha önemli olduğuna inanıyorum. Herşeyim duygularıma bağlı benim. Mesela içimden bir şey yükselirse o işi yapıyorum. Eğer yerçekimi yokmuş gibi bir duyguya kapılıyorsam, ayaklarım yerden kesiliyorsa o işin güzel olacağına inanıyorum ve yapıyorum."
* Politikayı düşünür müsün? Gerçi bu pek senin ayaklarını yerden kesecek bir durum değil. Çünkü orada çok fazla sen gibi olamazsın herhalde...
"Politikada istikrar yok. Bana versinler 15 sene, 'sen başbakan olacaksın' desinler (Gülüyor) istediklerimi yapabilirim. Zaten 15 senenin sonunda o koltuktan kimse beni indiremez."
* Güç olarak ilgini çekiyor mu politika?
"Asla çekmiyor. Çünkü bu değişen koltuklarda insanların ruhen kötü durumlarda olduklarını görüyorum."
* Süleyman Demirel görevini yeni Cumhurbaşkanı'na teslim edip Güniz Sokak'a dönerken neler düşündün?
"Televizyonda izledim, üzüldüm. Gözlerim doldu. Belki beni kırmayıp okulumu açtığından dolayı Sayın Demirel'e daha fazla sempati duyuyor olabilirim. Ama şu anki durumun da yanlış olduğuna inanmıyorum. Demirel gücün ne kadar önemli olduğunu biliyor ki, 'Güniz Sokağa tekrar dönerim' gibi demeçler verdi. Yani 'Cumhurbaşkanlığım bitiyor ama ben her zaman varım, her zaman da olacağım.' dedi."
* Her zaman olmak önemli mi?
"Her zaman olamazsın. Ama her zaman olup olmamak senin elinde olmalı. İplerin başkalarına bağlı olmayacak. Politika bana göre böyle bir şey. Ben o tarz bir insan değilim. Ama bana Türkiye'nin geleceği için 15 sene verirlerse tamam." (Kahkahalarla gülüyor.)
* O zaman tenis oynayamazsın, tenis oynarken o mini eteğini ya da şortunu giyemezsin...
"Tenis de oynarım, eteğimi de giyerim. Bu ayıp bir şey değil ki... Yapmama izin vermeseler de yaparım. Bu konularda asla kimseye ödün vermem."
* Ben seçilmiş bir insanım diyor musun? Bir model, bir örnek...
"(Gülüyor) Bak bunun üzerine bir sigara yakarım."
* Sigara içiyor musun?
"Yok. İşte böyle zaman zaman. Keyiflenince... Zaman zaman, başka mesleklerde olsam acaba aynı karizmayı taşır mıydım diye düşündüğümde de aynı şeyleri hissediyorum. Galiba Allah bir şeyler vermiş bana. Biliyorum ki, bana kesinlikle bir özellik, bir farklılık vermiş. Ben sekreter de olabilirdim ama sonunda genel müdür ya da holding sahibi olurdum. Hiçbir zaman ikinci ya da üçüncü sırada kalmazdım."
Şengül BALIK SIRTI