Bir toplantı, iki zıt karar
Geçen haftanın hareketliliği içinde bizce en önemli olay, koalisyon ortaklarının hafta ortasında yaptıkları toplantıda aldığı kararlar oldu.
Liderler bir yandan tasarruf mevduatına uygulanmakta olan sınırsız güvenceyi aşamalı olarak azaltma yönünde karar alırken diğer yandan da offshore bankalarda parası bulunan vatandaşların kayıplarının 20 milyar liraya kadar olan kısmının ödenmesine karar verdiler. Her ikisini de tek tek ele alıp uzun uzadıya tartışmak mümkün. Ancak biz bunların özünde taban tabana zıt olduğundan bahsetmek istiyoruz.
Önce bir kavramı açıklayalım. Bu, Türkçeye "ahlaki risk" olarak çevirebileceğimiz (İngilizcesi "moral hazard") kavramı. Örnek vererek açıklayacak olursak, mevduatta sınırsız güvencenin banka yöneticilerini ve tasarruf sahiplerini dikkatli davranmaktan uzaklaştırması sözkonusu. Sınırsız güvenceye dayanarak kişilerin paralarını yatırırken özenli davranmamalarından, bankaların ise bundan destek alarak kendilerine çekidüzen verme ihtiyacını hissetmemesinden bahsediyoruz. İkinci bir örnek ise hükümetlerin sürekli vergi ve imar gibi konularda af çıkararak kurallara uymamayı zamanla teşvik etmelerinin yarattığı ahlaki risk.
Liderlerin aldığı iki karara baktığımızda mevduattaki güvencenin sınırlandırılmasının, mali sistemdeki "ahlaki risk" faktörünü azaltmaya yönelik olduğunu görüyoruz. Tasarruf sahiplerine, "bundan sonra paranızı nereye yatırdığınıza dikkat edin" mesajı veriliyor. Offshore mevduat sahiplerinin zararlarının tazmin edilmesi ise bunun tam tersi çünkü verilen mesaj, tasarruf sahipleri paralarını değerlendirirken ne kadar özensiz davransa da zararlarının devlet tarafından karşılanma olasılığının yüksek olduğunu gösteriyor. İşin garip tarafı, özü itibariyle bu kadar zıt iki karar da aynı toplantıda aynı liderler tarafından alınıyor. Offshore mevduat sahiplerine Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'ndan ödeme yapılması için yasal değişiklik yapılacak olması ise arada kaynayan çok önemli bir ayrıntı. Offshore bankalar tanım gereği Türkiye'de kurulu değiller ve oralardaki mevduat için de Fon'a prim ödenmiş değil. Dolayısıyla, böyle bir ödemenin Fon'da bir karşılığı da yok. Konuyu gündelik hayata yaklaştıran bir örnek verirsek bu, hayat sigortalarına ödenen primlerin devlet tarafından, üstelik kasko sigortası da olmayan araç sahiplerinin hasarlarının karşılanmasına yönlendirilmesi gibi bir şey. Yani kararın özü de yanlış finansman için düşünülen kaynak da.
Diğer alanlardaki gelişmeler pozitifti
* Geçen hafta Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri'nin yeniden yapılandırılmasına yönelik yasa Meclis'te kabul edildi. Böylece, gecikmeli de olsa, niyet mektubundaki taahhütlerden birisi daha yerine gelmiş oldu.
* Vakıfbank'ın hisselerinin çoğunluğunun özelleştirilmesi konusunda koalisyon içinde görüş birliğine varıldığını belirten bir açıklama ise Bakan Yalova tarafından yapıldı. Hükümetin bu yönde irade beyan etmesi ve kamuya ait diğer üç ticari bankanın belli bir vadede özelleştirilmesine yönelik bir plan ortaya koyması Dünya Bankası tarafından sağlanacak büyükçe bir kredinin ön koşulları durumunda.
* Hazine, Mayıs ayının ortalarında yapmayı planladığı, ancak uluslararası piyasaların elverişli olmaması nedeniyle ertelediği, Euro cinsinden yurtdışı tahvil ihracını geçen hafta başlattı. Satıştan sağlanacak 500 milyon Euro tutarındaki gelirin 13 Haziran'da ulaşması ve iç piyasadaki likiditeyi bir ölçüde rahatlatması bekleniyor.
*Hazine'nin Mayıs ayında nakit bazında bütçede 957 trilyonluk bir faiz dışı fazla oluştuğunu açıklaması da olumlu bir haberdi.
*Geçen Cuma günü IMF heyetinin incelemesinin sonuçlarının özetlediği basın toplantısında yapılan açıklamalardan olumlu ya da olumsuz yönde bir sürpriz çıkmadı. Heyet Başkanı Cottarelli, buğday fiyatları ve memur maaş zamlarının enflasyon hedefine uygun olması, Türk Telekom'un hisse satışında hızlı davranılması ve Fon'daki bankalar konusundaki kararın çabuklaştırılmasına yönelik ikazlarını yineledi.
Enflasyon düşüyor ama...
Gerek tüketici, gerekse toptan eşya fiyatlarında mayısta gerçekleşen artışlar önceki dört aydakilerden daha düşük seviyelerde. Dolayısıyla, enflasyondaki düşme eğilimi devam ediyor. Ancak dikkat çekici birkaç gelişme daha var. Bir tanesi, tüketici fiyatlarındaki artışın bu yıl ilk defa toptan eşya fiyatlarını geçmiş olması. İç taleple birlikte tüketici enflasyonunun gelecek aylarda da toptan eşyadakine göre daha yüksek olmalısını bekliyoruz. İkinci bir gelişme, özel imalat sanayi enflasyonunun düşme eğiliminin Mayıs'ta tersine dönmesi. Maliyet tarafında bunu açıklayacak bir gelişme görülmediğine göre bunu da talep canlılığı ile açıklama eğilimindeyiz. Bu teşhisimiz doğru ise yılın kalan bölümünde talep canlanmasının enflasyon (ve cari işlemler dengesi) üzerindeki olumsuz etkilerini tartışacağız demektir.
Bu haftanın önemli olayları
* Hükümetin buğday ve diğer hububat destekleme fiyatlarını geçen hafta açıklayamaması bu konudaki sıkıntının sürdüğü yönünde bir işaret olarak alınabilir. İlan edilecek buğday fiyatının geçen yıla göre enflasyon hedefinden çok fazla artması mali piyasalarca olumsuz algılanacak.
* ANAP lideri Yılmaz'ın Yüce Divan'a gönderilmesi yönündeki komisyon kararında MHP'li milletvekillerinin olumlu oy kullanmalarının koalisyonu etkileyip etkilemediği de izlenecek olaylar arasında.
* Bu haftanın en önemli verisi ise Perşembe günü açıklanacak Nisan ayı sanayi üretim indeksi. Daha önceki bir yazımızda belirttiğimiz üzere, geçen yılın Nisan ayında indeks yüksek bir değer aldığı için bu hafta açıklanacak yıllık değişim oranının küçük bir rakam ya da biraz negatif olması şaşırtmamalı.
Daha önce bu sütunlarda özetlediğimiz göstergeler Nisan ayında iktisadi faaliyetin en az önceki aylar kadar yüksek olduğuna işaret ediyordu.
Yurtdışı piyasalarda ibre dönüyor
* ABD'de işsizlik verilerinin beklenenden daha yüksek çıkması yıllardır süren hızlı büyümenin soğumakta olduğu yönünde bir işaret olarak algılandı. Bu durum, ABD Merkez Bankası'nın Haziran sonunda yapılacak toplantıda yeni bir faiz artışı yapma olasılığını azaltıyor.
* Avrupa'da ise iki gelişme dikkat çekici: Birincisi, imalat sanayiinde büyüme hızı ABD'deki düzeye ulaşmış durumda; ikincisi, zayıf Euro, yüksek petrol fiyatları ve hızlanan büyümenin etkisiyle Avrupa'da enflasyon tedirginliğini artırıyor. Bu gözlemlerin bir sonucu olarak, Avrupa Merkez Bankası'nın bu haftaki toplantısında faizleri 0.25 puan artırma olasılığı güçlendi. Böylece ekonominin yavaşlatılması pahasına enflasyonun yükselme eğiliminin kırılması hedefleniyor.
Tabii faiz artış olasılığının ABD'de zayıflayıp Avrupa'da artması Euro'yu ABD doları karşısında güçlendirecek bir gelişme. Nitekim, geçen Cuma günü Euro/ABD doları paritesi uzun bir süredir ilk defa 0.94 seviyesinin üzerine çıktı. Bundan sonra ne olacağı yine büyük ölçüde verilere bağlı.
EMİN ÖZTÜRK
|