kapat

18.05.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CENGİZ ÇANDAR(ccandar@sabah.com.tr )


Sezer ve iki "yüzyıl"...

Türkiye'nin tepe noktası, Çankaya'da 24 saattir bu ülkenin hiç tanımadığı türden bir Cumhurbaşkanı oturuyor. Türkiye'nin hiç tanımadığı türden bir Cumhurbaşkanı'nın Çankaya'da oturmaya başlamasından daha ferahlatıcı, ülkenin geleceğine ilişkin, insanı umutlandıran pek az şey olabilir...

Ahmet Necdet Sezer, 77. yaşını süren Türkiye Cumhuriyeti'nin "asker" veya "politikacı" kökenli olmayan ilk Cumhurbaşkanı. Aynı şekilde, Türkiye'nin, daha önce de defalarca vurguladığımız gibi "hukukçu" kökenli ilk Cumhurbaşkanı. Bu olgunun, 2000 yılının Türkiye'si açısından özel bir önemi söz konusu...

Cumhurbaşkanı'nın Meclis Genel Kurulu'nda önceki gün yemin ettikten sonra yaptığı teşekkür konuşması, gayet ilginç biçimde, iki Türkiye'yi; iki ayrı tarih” dönemi yansıtıyordu. Kendisi bunun ne kadar bilincinde olarak o konuşmayı yaptı, bilinmez ama, bu böyleydi.

Sezer'in teşekkür konuşmasının iki yönünden, iki yanından ilki 20. yüzyıla ait olanıydı; ikincisi ise 21. yüzyıl Türkiye'sinin acil ihtiyacına ayrılmıştı. Atatürk ve laiklik sözcüklerine yer verdiği bölüm, Türkiye'nin 20. yüzyılı ile ilgiliydi. "Demokrasinin temelini oluşturan laiklik ilkesi olmadan özgürlükten ve demokrasiden söz edilemez. Din kurallarıyla devlet ve toplum yaşamı düzenlenemez" cümleleri, devraldığımız dönemin özellikleriyle izah edilebilir. Kendisinden önceki hiçbir Cumhurbaşkanı'nın yemin töreni konuşmasında, bu ifade tarzını bulmak mümkün değildir. Niçin? Onlar bu konuda farklı düşündükleri için mi?

Hayır. Onların Cumhurbaşkanı seçildikleri veya oldukları dönemlerde, Türkiye, bir "laiklik-dincilik" cinsinden hayli zorlanmış bir kutuplaşma içine sürüklenmiş değildi. Dolayısıyla, böyle bir vurgu ihtiyacı da söz konusu değildi. Bu vurgu, ayrıca, Türkiye'de devlet katındaki güçler dengesini de belli ölçülerde yansıtıyor. Aksi halde, böyle bir vurguyu yapmazdı.

Yapmazdı, zira "laiklik" kavramının yorumu ve Türkiye'de uygulama biçimi zaten yoğun ve yaygın tartışma konusu. Kaldı ki, hiçbir siyasal bilim metni, "demokrasinin temelini laiklik ilkesi oluşturur" diye yazmaz. Bu, Türkiye'de demokrasiyle fazla ilgisi olmayan köşe yazarlarının icat ettiği bir hükümdür. Ama, demokrasi teorileri arasında bir yeri yok.

Yeni Cumhurbaşkanı'nın yeni sıfatıyla ilk konuşmasının, 20. yüzyıl Türkiye'si ile ilgili ikinci vurgusu ise "Cumhurbaşkanlığının karar ve işlemlerinin değişmez yol göstericisi ve esin kaynağı, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkilâpları ile O'nun aydınlanma ve çağdaşlaşma programının esasları olacaktır" şeklindeki sözlerde yansıdı. Bütün bunlar, içi doldurulmamış ve "yönetici elit"in keyf” yoruma tabi tuttuğu ve yıllardır arkasına gizlendiği kavramlardan oluşuyor. Bu sözcükler itiraz konusu değil. İçlerinin nasıl doldurulduğu belirsiz.

Cumhurbaşkanı Sezer'in uluslararası basın ve kamuoyunda yankılanan sözleri ise, bu basmakalıp cümleler değil. 21. yüzyıl Türkiye'si açısından umut uyandıran, uluslararası kamuoyu tarafından selâmlanan sözleri geleceğe yönelik olanlar. Hukuka, hukuk devletine, hukukun üstünlüğüne, yolsuzlukla mücadeleye yaptığı vurgular...

"Siyasal yaşamımızın dokusuna, çağdaş demokrasiyi, devlet yapımızın dokusuna da hukuk devleti ilkesini yerleştirmek görevimizi daha fazla geciktirmemeliyiz. Polis devletini çağrıştıran yapı ve uygulamaları terketmeden çağdaş toplumun gereksinmelerini karşılayamayız."

Bu sözleri bir Cumhurbaşkanı'ndan ilk kez duyuyoruz ve hem de şu sırada...

"Devlet toplumda hukuku egemen kılmalıdır... Kimse hukukun üstünde değildir. Hukukun üstünlüğü herkesi bağlamalı..."

Yeni Cumhurbaşkanı'ndan heyecan duymamız için yeterli sebep, işte bu sözlerde, bu vurguda... Ve, Cumhurbaşkanlığı katındaki şu yeni kavrayıştan da heyecan duyuyoruz: "Kendi içinde kapalı kalması olanaksız olan ülkemizin Avrupa Birliği'nin benimsediği uygarlık değerleriyle bütünleşmesi zorunludur. Hukuk devleti ve demokrasi konusundaki başarılarımız çağdaş uluslar toplumundaki saygınlığımızı da artıracaktır."

Sezer, Türkiye'nin önüne, 21. yüzyıl Türkiye'sine, geleceğe gözünü diktiği anda, işte bunları söylüyor.

Ahmet Necdet Sezer, yolun açık olsun...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır