kapat

18.05.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
BABA'NIN ÇOK ÖZEL ANILARI (6)
Dava üstüne dava
Demirel yasaklı olduğu dönemde 'konuştuğu için' hakkında açılan davalarla uğraşmak zorunda kalmıştı

Tarih 18 Ekim 1986... Günlerden Cumartesi. Demirel ile Güniz Sokak 31'de buluştuk. "Öğleye kadar" konuştuk.

Konu "siyasetçi-mahkeme ilişkileri" idi.

Demirel "aynen" şöyle demişti:

- 1979 ara seçim kampanyasında "güneş battıktan sonra" konuşmuşum...

1980'den sonra "bu suçtan" yargılanıyorum...

Yedi yıl geçmiş aradan... İşin yoksa mahkeme, mahkeme dolaş... Siyasetçi-mahkeme ilişkisi sürdükçe, hangi demokrasiden bahsedeceksin?

***

Tarih 6 Mayıs 2000...

Yine "Cumartesi."

Bu defa "GAP uçağındayız."

Cumhurbaşkanı Demirel'e "14 yıl öncesini... Eski davalarını... Siyasetçi-mahkeme ilişkilerini" hatırlatıyoruz.

"Tepkisi" şöyle:

- Evet, hakkımda 10-12 kadar "güneş battı davası" vardı... Mahkemelere taşındık... Sonra "neden konuştun davaları" başladı.

- Hangi konuşmalarınız için?

- 1986'da ara seçim vardı... Ben de yasaklıydım... Yasaklı olduğum halde, yurdu dolaştım... Konuştum... Hakkımda 85 dava açıldı.

- Sonra?

- Köksal Toptan, İbrahim Vecdi Aksakal, Ali Şevki Erek ve Yaşar Topçu beni savundular... Hepsinden de aklandık.

***

Demirel "güneş battı"dan... "Neden konuştun"dan beraat etti.

Siyasete "yeniden başladı."

Başbakanlığa... Çankaya'ya kadar çıktı.

Ancak...

"Siyasetçi-mahkeme ilişkisi" hâlâ sürüyor.

Bu konu, demokrasimizin "yumuşak karnı... Yarası."

Ve bu kez Çankaya'ya bir "hukukçu" çıkıyor.

Dileriz ki bu "yeni dönemde" siyasetçi-mahkeme ilişkileri konusunda "sağlıklı bir düzenlemeye" gidilir.

Asfalta karşı patika
Ünlü siyasetçi Osman Bölükbaşı, Demirel'e yakınmıştı: 'İhsan Sabri Bey'in ömrü asfaltta geçti, bize ise Arnavut kaldırımı kaldı'

Yasaklı yıllarda bir gece...

Anadolu Kulübü'nde, eski milletvekillerinden birinin çocuğu evleniyor. Gecede, Osman Bölükbaşı da var. Bölükbaşı neşeli...

Sık, sık espri yapıyor. Demirel ise durgun. Bazan konuşuyor, bazan Bölükbaşı'yı dinliyor. Osman Bey:

- Süleyman Bey, bu gece sizin konuşmanız... Sözünüz, sohbetiniz... Biraz zor... Biraz tatsız.

Demirel:

- Neden?

Bölükbaşı:

- Biz içki içiyoruz, siz ise su... İçenin yanında, içmeyenin konuşması zor olur...

Atlının yanında, yaya giden adam gibi.

Davetlilerden biri Bölükbaşı'ya yaklaşıp, şöyle dedi:

- Siz siyasi hayatınız boyunca bir fazilet mücadelesi verdiniz.

Osman Bey güldü:

- Bu memlekette fazilet mücadelesi yapanlar, daha sonra sefalet mücadelesi verirler.

***

Ve İhsan Sabri Çağlayangil geldi.

"Sohbete" o da katıldı.

Demirel:

- İhsan Sabri Bey de çok mücadele verdi... Zorlukların içinden çıkıp, geldi.

Bölükbaşı atıldı:

- Sayın Demirel, Sayın Demirel!.. İhsan Sabri Bey'in ömrü asfaltta geçti... Bize ise... Felek, ancak Arnavut kaldırımını layık gördü.

İslamköy'den esen yeller

DYP'nin başında Yıldırım Avcı vardı. "Yasaklı Demirel" ise partiyi "uzaktan kumanda ile" yönetiyordu. Bir gün, Demirel'in evine "dört hukukçu" geldi:

Köksal Toptan, Ali Şevki Erek, İbrahim Vecdi Aksakal ve Yaşar Topçu. Dediler ki:

- Yıldırım Bey'in başı bu defa fena halde dertte.

Demirel "neden" diye sordu. Köksal Toptan anlatmaya başladı:

- Bir mitingde konuşmuş... Ve konuşmasını "şu sözlerle" bitirmiş... "İslamköy'den esen yeller... Bu meydana selam söyler.

Baba "ne var bunda" diye sorunca... Ali Şevki Erek yanıt verdi:

- İslamköy demekle sizi kastediyor... Sizi kastedince de... DYP kapatılan bir partinin devamı oluyor... Yani... Savcılık diyor ki... Bu suçtur... Dava açıldı bile.

Demirel bize döndü:

- Görüyorsun... Nelerle uğraşıyoruz.

Dedik ki:

- Bu işin çaresi var!

"Hepsi birden" sordular:

- Nedir?

- Efendim... Bundan sonra Yıldırım Bey, konuşmasının sonunda "İslamköy" demesin... "Güniz Sokak'tan esen yeller... Hepinize selam söyler" desin.

Demirel başladı gülmeye:

- Sen Yıldırım Bey'in dostu musun, düşmanı mı?.. İslamköy'e tahammül edemeyenler... Bir de Güniz Sokağı duydular mı... Düşün gerisini.

İbrahim Vecdi Aksakal "günün esprisini" patlattı: "Bu defa Yıldırım Bey idamla yargılanır."

Deprem çadırı gibi parti

Yasak kalkmış, Demirel aktif politikaya dönmüştü. "Gelen, giden" birden arttı. Yıllardır arayıp, sormayanlar da geliyorlardı."Demirel'i terk eden... Başka partilere" gidenler de. Bazı arkadaşları bir gün Demirel'i uyardılar:

- Efendim... Onlarla konuşmasanız.

- Niçin?

- Onlar, sizin en zor gününüzde ANAP'a kaydolmuşlardı da.

Demirel birden sinirlendi:

- Sizi dinleyecek olsam... Bu evde ben bir Hayrettin Gökdemir'le kalırım... Bir de Turgut Yılmaz Güven'le... Kardeşim, siyasette derleyip, toparlamak esastır... Kucaklayacaksın... Özal'ı gitmiş, bakmayacaksın... Şimdi bize geliyor mu?.. Sen ona bak.

***

Adanalı Halit Dağlı'nın bir fıkrası var... Demirel de "şununla konuşma... Bunu partiye alma" diyenlere... "O fıkrayı" anlatırdı:

Köylünün kızı çirkinmiş. Evde kalmış. Günün birinde kızı, köşker (ayakkabı tamircisi) istemiş. Köylü de "Allah yazdıysa olsun" demiş. Kızını, köşkerle evlendirmiş. Daha sonra, kahvede, kızın babasına takılmışlar:

- O güzelim kız, köşkere verilir miydi?

Köylü sinirlenmiş:

- Kunduracı istedi de vermedik mi?

Demirel de derdi ki:

- Biz seçime katıldık da... Oy istedik de... Halk vermedi mi?.. Yıllardır biz yoktuk... Seçmen de birine oy verecekti. Şimdi biz varız... Oyunu biz alırız... Düne takılıp kalmayın.

***

Bir gün Demirel'e soruldu:

- ANAP'lıları... Milliyetçi Demokrasi Partilileri neden alıyorsunuz?

Demirel'in yanıtı şöyle oldu:

- 12 Eylül bir depremdi... Depremde ev yıkıldı... Herkes deprem çadırına koştu... ANAP da, MDP de deprem çadırı... Şimdi evi yeniden yaptık... Herkes evine dönüyor... Bunda yadırganacak ne var?

GERİSİ KOLAY
"Yasaklar" 1987'de kalktı. Ve kalkar kalkmaz da seçime gidildi.

Demirel'in ifadesiyle "baskın seçime."

Yine de kolları sıvadı... Dağ, tepe dolaşmaya başladı. Gezilerden birinde, halka "sizi sıkıntıdan kurtaracağım" diye hitabedince... Bir genç sordu:

- Bizi sıkıntıdan çıkaracağınız nereden belli?

Demirel anında cevabı patlattı:

- Amcana, dayına, anana, babana sor.

Meydan bir anda kahkahaya boğuldu.

***

DYP "59 milletvekilliği" kazandı. "Üçüncü... Sonuncu parti" oldu. Seçimin ertesi günü Demirel'i ziyaret ettik. "Geçmiş olsun" dedik. Demirel tepki gösterdi:

- Geçmiş olsun deme... Beni tebrik et.

- Ama sadece 59... Üçüncüsünüz...

- Olaya öyle bakma.

- Ya nasıl bakayım?

- Turgut Bey kendisi için en müsait takvimde seçim yaptı... Buna rağmen biz barajı aştık... 59 milletvekilliğine ulaştık... Önemli olan bir köprü başı tutmamızdı... Artık gerisi kolay, çorap söküğü gibi gelir.

- Gerçekten gelir mi?.. Nasıl gelir?

- Unutma, bir alaboranın içinden çıktık... Elimizde TRT yok... Devlet imkanları yok... Bütün şartlar aleyhimize... Yangından ancak bunu kurtarabildik... Artık gerisi kolay.

Gerçekten de "gerisi kolay geldi."

YAVUZ DONAT HAZIRLADI


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır