Basında MİT ajanları-3
Belli tarihi dönemlerin ürünü olarak ortaya çıkan kimi kurumlar, o tarihi dönem bittiği; kendilerini yaratan koşullar ortadan kalktığı halde, uzun süre koflaşmış bir halde ayakta kalmaya devam edebilirler.
Taa ki, birileri çıkıp onların içi boş korkuluklar olduğunu, ya da yaşanan dönemin temel değerleriyle çeliştiğini söyleyene kadar...
Sanırım, gizli servisler bugünün dünyasında böyle bir süreç yaşıyor.
Dolayısıyla bizim MİT tartışmasına bir de bu açıdan bakmamız, MİT'in kaderini, dünyadaki diğer gizli servislerin kaderiyle bir arada değerlendirmemiz gerekiyor.
***
Belki farkındayız, belki değiliz ama, dünya artık "devlet sırrı" denilen kavramın toptan mahkum edilip siyasi literatürden kovuluşunun eşiğine geldi dayandı. Devletlerin "kendi menfaatlerini korumak için" gizli servisler kurması, başka ülkelerin sınırları içinde fink atması, gizli operasyonlar yapması ve bunları hem kendi halkından hem de dünya halklarından gizlemesi dönemi, ulus devlet dönemine özgü bir uygulamaydı.
Soğuk Savaş yıllarında doruğuna ulaşan gizli servis faaliyetleri özellikle duvarın yıkılışından ve iki bloklu dünyanın çöküşünden sonra ciddi olarak sorgulanmaya başlandı. Glasnost'un gizli servislere ilişmeden; o karanlık yıllarda efsanevi güçlere ulaşan bütün o gizli servisleri etkilemeden yaşanması düşünülemezdi elbette.
Globalleşme dediğimiz süreç, birçok şeyin yanı sıra, ulus devletin, diğer ulus devletlerle uzlaşma menfaatleri olduğu anlayışını da eskitip, küreselleşen dünyada ulus devletlerin ortak menfaat kavramını güçlendirdi. Açıklık ve şeffaflık, uluslararası ilişkilerde yükselen değer haline geldi.
Bugün dünya halkları uzun tarihi tecrübeleriyle, devletlerin halklarından gizli tutup da halkın yararına yaptığı hiçbir iş olamayacağını anlama noktasındalar. Globalleşme süreci ilerleyip gizli servislerin kirli çamaşırları ortaya döküldükçe bu bilinç pekişiyor. KGB denilen dehşet örgütünün marifetleri artık bütün dünya tarafından biliniyor. Amerikan toplumu, Amerikan Dış İşleri Bakanlığı'nın Şili'deki darbe, İran'daki operasyon, ya da İran-Irak Savaşı'na ilişkin özeleştirilerini dinlerken, aynı zamanda CIA'nın misyonunu bir kez daha sorguluyor.
İşte bütün bu gelişmeler sonucu, 21. yüzyılın bilgi toplumuna göre yeniden şekillenen devletlerine baktığımızda, gizli servislere yer olmayacağını görebiliyoruz.
"Bütün gizli servisler lağvedilsin!" Bu, globalleşme çağının önemli sloganlarından biri olacaktır.
Gizli servislerin lağvı ve devletlerin tam şeffaflaşması, nükleer silahların yasaklanması kadar önemli bir sorundur ve bütün dünya vatandaşlarının sorunudur.
***
Ünlü fütürist Alvin Toffler, "Yeni Güçler Yeni Şoklar" adlı kitabının "Casuslar Pazarı" bölümüne şöyle başlar:
"Amerika'nın en komik mizahçılarından Art Buchwald bir zamanlar Doğu Berlin'deki Kafe Mozart'ta bir casuslar toplantısı hayal etmişti. Toplantıda John le Carre'nin ünlü hayali karakteri George Smiley de vardı. Buchwald, Smiley'e şöyle bir soru soruyordu: "Varşova Paktı'nın kuzey koridorunun savunma planlarını satın almak isteyebilecek birini tanıyan var mı?"
"Boşver Smiley" diye bir cevap geliyordu, "Artık savunma sırlarına piyasa yok. Soğuk Savaş bitti. Moskova da Varşova Paktı planlarını bedava dağıtıyor, parayla satmıyor."
Toffler bu satırların hemen arkasından, bu şakaya en fazla gülenlerin gerçek casuslar olduğunu yazar. Ve bölümün devamında, "servet yaratmanın bilgiye dayalı yeni bir sistemine doğru kayarken" casusluk mesleğinin geçirmek zorunda kalacağı evrimi anlatır.
Evet, 21. yüzyılda istihbarat toplama faaliyetinin nitelik değiştireceğini; sanayi, teknoloji ve çevre alanlarına kayacağını ve ayrıca "casusluğun özelleşmesi" dönemi yaşanacağını; bilgi çağında casusları istihdam edenlerin, hükümetler ya da devletlerden çok büyük şirketler olacağını da kestirebiliyoruz.
Ama aynı zamanda, bu yeni casusluğun da dünya demokrasi güçleri tarafından "gayrı ahlaki" bulunup afaroz edileceğini de...