Şakayı yapana değil yaptırana bak!
Clinton dünyada hayranlık uyandırmaya devam ediyor.
Belli ki başkanlık döneminden sonra da çok önemli bir kişilik olarak sürdürecek yaşamını.
Güler yüzlü, şakacı, alçakgönüllü ve insancıl görüntüsü, kendi kendisiyle alay edebildiği son kliple iyice pekişti.
Clinton, Amerika Başkanlığının ötesinde bir halk figürü olma niteliği kazandı.
Adama bravo!
Bin kere bravo!
***
Yazarlarımız durmadan hayıflanıyor: Niye bizde de böyle devlet adamları yok, niye bizimkiler böyle asık suratlı ve kasıntı?
Beyaz Saray günleri sona ermek üzere olan Clinton'un "kimsenin takmadığı emekli başkan" rolü oynamasını, Demirel'e hazırlanan veda töreniyle karşılaştıranlar var.
Hani "baba" köşkten ineceği gün onbinlerce kişi toplayıp, İsrail melodisi "Gül döktüm yollarına" şarkısı eşliğinde gözyaşı dökme hazırlıklarıyla...
***
İyi ama burada gözden kaçan bir şey var.
Şakayı yapana değil yaptırana bak!
Amerikan kamuoyu ve basını bu şakaları kaldıracak, hatta sempatiyle bağrına basacak seviyede.
Kimse kalkıp da Clinton'u "Başkanlık makamının ağırlığına uymayan zırzop hareketler yapmakla" suçlamıyor.
"Lincoln'un, Washington'un koltuğunda bu soytarı mı oturuyor?" diye hakaret etmiyor.
"Son Amerikan Devleti'nin şerefini ayaklar altına alan ve törelerimize uymayan karı kılıklı tavırlar" nitelemesi yapmıyor.
Tam tersine gülen ve güldüren başkanı alkışlıyor.
***
Zaten biz, Clinton'a benzeyen bir kişiyi başkan yapmayız.
Düşünsenize adam gençliğinde saç sakal uzatıp marihuana içmiş, Amerika'nın kutsal Vietnam savaşına karşı çıkıp askere gitmeyi reddetmiş, gösterilerde Amerikan bayrağı yakmış.
Şimdi siz Türkiye'de uyuşturucu kullanmış, Kıbrıs savaşına karşı çıkmış ve Türk bayrağı yakmış bir kişinin başkan (dolayısıyla başkomutan) olmasına ihtimal verir misiniz?
Aklınızın ucundan bile geçmez.
Görseniz bile inanmazsınız değil mi?
İşte fark burada.
Türkiye'de renkli bir kişilik, bu hareketlerin onda birini yapmaya cüret etse, şimdi Clinton'a övgüler düzen kalem sahipleri, o adamı yerin dibine batırır.
Bu yüzden biz; etliye sütlüye karışmamış, gençliğinde yaşamı merak etmemiş, yüreği dünyayı tanıma ihtirasıyla kabarmamış, heyecanlar yaşamamış, aşık olmamış, arkadaşlarıyla birlikte politik maceralara sürüklenmemiş, dünyayı kasıp kavuran akımlarla ilgilenmemiş, kısacası ot gibi yaşamış, ot gibi davranmış renksiz kokusuz insanlara meraklıyızdır.
Bizim gözümüzde makbul insanlar onlardır.
Yaratıcı yürekleri lehimler, gülen dudakları mühürleriz.
Burası en kabasından iktidar, rant, rüşvet, silah ilişkilerinin egemen olduğu sert bir topraktır.
Şaka yapan yazara bile tahammül edemeyen toplum, kendisiyle ve sistemle böylesine dalga geçen bir başkanı kaldırabilir mi hiç?
Kendimizi kandırmayalım.
Biz bize benzeriz!