Heyecanım yok
Cumhurbaşkanı adayımız Ahmet Necdet Sezer genel kabul gördü.
Çankaya'ya çıkması büyük ihtimâl... Ama ben renksiz duygular içindeyim.
Okurlarla paylaşmak istediğim:
Hukukçu olduğu ve demokrat addedildiği için Çankaya'ya çıkacak Sezer'i...
İşte benim cumhurbaşkanım diye tasavvur ettiğimde içimde fazla bir coşku belirmiyor.
Belki kendilerini de heyecansız gördüğümdendir.
Bize Gazi'den kalan o büyük Köşk'ün, Özal'dan ve Demirel'den sonra...
Işıklarını saat 20.00'de söndürmesinden korkuyorum...
Hiç meraklısı olmadığım halde gazetecilere ve halka kapatılmasından korkuyorum...
Belki de, "eski"ye dönüyoruz diye korkuyorum...
Çünkü ben, Fahri Korutürk durgunluğunda bir Köşk değil, Özal patırtısında bir Köşk istiyorum...
Belki hep Mustafa Kemal parıltısında, heyecanında ve performansında, rüzgârlı, kavgalı ve tartışmalı bir Köşk hayaliyle böyle hissediyorum.
Hiç "seçim" görmeyip de, "atanma"yı andıran bu çıkış biçimi mi yoksa beni korkutuyor?..
Belki 7 yıllık bir suskunlukla, inanılmaz bir tempo arasında kumar oynamaktan çekiniyorum...
Özal ve Demirel gibi iki "hadise"den sonra, belki de hadisesiz kalmaktan...
Köşk'ün bir "ağır ceza" salonuna dönüşmesinden korkuyorum...
Koca 7 yılın, hiç cumhurbaşkanımız yokmuş gibi geçmesinden endişe ediyorum, belki de...
Emin değilim ama endişeliyim..
Ya siz, emin misiniz?..
Kredi
Uluslararası kredi notumuz yine yükselmiş... devamlı not veriyorlar ama kredi vermiyorlar...
Uyku
Amerikalılar "işyerlerinde öğle uykusu iyidir" diyor... Bir de öğlen uyumaya başlarsak yandık...
Hitlerci
Hitlerci'ler, mavi gözlü sarışın kadınları zorla çiftleştirmişler... Vay kerhaneciler vay!..
Atsız haklı
Yağmur Atsız, Milliyet'te yazmaya devam ediyor, hoş üslubu ve sağlam mantığı ile...
Yağmur Atsız, Türkçe'yi, şahsına münhasır üslupla kullandığı için gelen eleştirilerden yakınıyor...
Halbuki, insanı yazar yapan "üslubu"dur.
"Dil jandarmalığı", yazarı köreltir, tekdüze kılar, farklılığını öldürür...
Üslup, ortak dilin farklı kullanılması iken...
Dil jandarmaları bu farklılığa meydan okuyor...
Düşünmüyorlar ki, o farklılıklar olmasaydı, yazarlar da olmazdı...
Öyle üsluplar vardır ki, insanı mazrufa bakmaz hale getirir...
Ve okuyucuda, Ay ışığında duru bir gölde yıkanıp da tüm sıkıntılarından arınmış hissini uyandırır...
Orası TBMK
Sezer'in Çankaya vizesini daha birinci turda alacağı görüşü her tarafta hakim olmuştu.
Herkes, bunu konuşuyordu.
Sohbet ettiğimiz okurlarımız, yurttaşlar dostlar arkadaşlar hep aynı soruyu soruyorlardı:
"Çok çok iyi, Sezer birinci gün seçilecek, değil mi?"
Seçilebilir ama ihtiyatlı olmakta da yarar var, diyordum...
Sonra da Meclis'in ne büyük bir cadı kazanı olduğunu anlatmak için dil döküyordum.
Sezer'in birinci turda ancak 276'yı geçebildiğini hep birlikte gördük.
Aynı zamanda gördük ki...
Türkiye Büyük Millet Meclisi, böyle zamanlarda Türkiye Büyük Millet Kulisi'ne dönüşebilmektedir.
First lady
Cumhurbaşkanı adayımız Ahmet Necdet Sezer'in eşi Semra Hanım, gazetecilere "first lady olmayacağım" demiş...
Semra Hanım, belli ki "mütevazı yaşama devam edeceğim" demek istemiş...
Ama "First lady" olmak ille de mütavazı yaşamı terk etmeyi gerektirmiyor ki!.. First lady olmak, bir protokol kavramıdır, nihayet!..
Kötü bir şey de değildir!..