* Uygulamaya konan ekonomik programa rağmen yabancı sermaye Türkiye'ye karşı pek iştahlı değil. Neden acaba?
Programla ortaya koyduklarımız olmazsa olmaz ön koşullar. Hükümetin yaptıkları güzel şeyler. Ama bunların yerine gelmesi sürülmeye hazır toprak durumunu yaratıyor. Yine de o toprağın ekilmesi için uygun hava koşullarının olması, uygun sulama yapılması lazım. Türkiye'de yabancı sermayenin önünü görmesini sağlayacak imkanları getirmemiz lazım. Hem mevzuat anlamında hem uygulamada. Vergi kanunları çok sık değişmemeli. Oradan başlıyor. Örneğin muhasebe standartları açık ve net olmalı. 1998-1999 arasında Türkiye'ye giren yabancı sermaye oranı sıfıra yakındır. Girdiği varsayılan o yabancı sermaye de Türkiye'de yatırımını artıran yabancı sermayenin ilave yatırımlarıdır.
* Standartları oluştururken hangi kriterler gözönüne alınmalı?
Yabancı sermayeye kendi ülkesinde tanınan imkanların benzerleri burada da sağlanmalı. O olmazsa, en azından Türkiye'nin yabancı sermaye bakımından rekabet içinde bulunduğu ülkelerin sağladığı imkanlar sağlanmalı. Bazı örnekler var. Yabancı sermayeli kuruluşa yatırım teşvik belgesi veriliyor, faydalanacağı teşvikler sıralanıyor, ama iş uygulamaya geldiğinde bu teşvikler ödenmiyor, hatta bazıları cezalı olarak geri alınıyor. 1954 tarihli yasayla yabancı sermayeyi çekip çevirmek bizi imaj ve uygulamalar bakımından zedeliyor. Neticede 13-14 maddelik bir kanundan sözediyoruz.
* Yabancı sermaye nasıl bir hukuki altyapı arıyor?
Yabancı sermaye, kanunla düzenlenmiş haklarının değişmeyeceği, sağlam, güvenilir bir ortam arıyor. Bu da çerçevelerle olmuyor. En az Bakanlar Kurulu kararıyla yapılacak bir düzenleme gerekiyor.
* Yabancı sermayeyi çekmek için diğer ülkeler ne yapıyor?
Avrupa'daki uygulamalara bakıldığında teşviklerin olduğu görülüyor. Özellikle sektörlere yönelik konularda teşviklere imkan tanınıyor. Mesela İrlanda'da vergi oranı hala yüzde 10. Türkiye de en azından kendisi için hayati önem taşıyan sektörlerinde vergi istisnaları başta olmak üzere çeşitli sübvansiyonlar yapılabilir. Aksi halde rekabet içinde olduğu ülkelerle mücadele etmesi mümkün değil. Yabancı sermaye Polonya'ya gittiğinde daha iyi şartları buluyor. En azından bu şartlarla mukayese edilebilir şartları Türkiye'de de bulmak zorunda.
* Bu konuda başka hangi sıkıntılar var?
İnşaat kontrolü, güvenlik gibi alanlarda hizmet veren şirketler için de çoğunluk hisselerinin Türkler'de olmasını gerektiren kanunlar var. Bunlar tedirğinliğe yol açıyor, soru işaretleri yapıyor. Yabancı sermayeli şirketlerde çalışan mühendis ve uzmanların diploma denkliği konusunda ciddi problemleri var. Yabancı sermayenin Türkiye'ye sağlayacağı en büyük avantajlardan biri teknolojide know how. Öyle olunca yabancı uzman Türkiye'ye gelemiyor. O Türkiye'ye gelmeden teknolojinin gelmesi pek de kolay değil. Eğer mühendis Türkiye'ye gelemeyecekse, en azından belli bir süre için, know how'ı nasıl getirecek?
* Türkiye'nin yabancı sermayeye cazip gelecek avantajları neler?
Türkiye'nin şartlarında iyileşme var. İki nokta bulunuyor. Siyasi istikrarın bulunması konusunda olumlu gelişmeler var. Ekonomik istikrarın sağlanması yolunda da güçlü işaretler var. Ama yine de bunlar ön şartlar.