Önce ölümü öğrendiler
Spastik kardeşler; üzülünce ağlamayı, sevincini yansıtmayı, acıkınca söylemeyi "geç", ancak ölümü "erken" tattı.
GAZIOSMANPAŞA Sarıgöl Mahallesi'nde Odabaşı Sokak'taki binanın en üst katı alevlerle bir meşaleye dönüşürken mahalleli akşam yemeğinin hazırlığındaydı. Çocukların çığlıklarıyla farkettiler dumanı, alevi... Beş yaşındaki Onur ile 10 yaşındaki Mesut çığlıklarla yırtıyorlardı geceyi... Anlamsız kelimelerle yüklü ama korkuyu, dehşeti ifade eden çığlıklardı bunlar.
HERYER DUMANDI
Birinci katta oturan evsahibi Nurgül hanım davrandı önce. Yıllardır elleriyle beslediği, anneleri işteyken kol kanat gerdiği bebeklerinin sesiydi. Hızla koştu merdivenlerden yukarı doğru. Dumandan göz gözü görmüyordu. Sonra Arzu'yu farketti. Onur ile Mesut'un kızkardeşi Arzu koşarak iniyordu merdivenlerden. Kucakladığı gibi aşağıya indirdi. Hala yukarıdan gelen çığlıkları duyuyordu. Onlar gelemezdi, Arzu gibi kolayca kaçamazlardı alevlerden. Yeniden koştu merdivenlere ama alevler ikinci kata inmiş, duman sarmıştı her yanı. Olay yerine gelen itfaiyeciler tuttu kollarından. "Bırak hanım" diye bağırdılar: "Yapacak bir şey yok artık." Öylece çöktü olduğu yere. Onur ile Mesut'un annesi Nihal işyerindeydi o saatlerde. Üvey babaları Mustafa ise kahvede. Biri işyerinden diğeri, kahveden koşup geldiğinde her şey bitmişti. Mustafa ile Onur'un cesetleri çıkarılıyordu binadan. Ağladılar, bağırdılar, kendilerini yerden yere vurdular... Ama yapacak bir şey yoktu
MUSTAFA KAYA
|