kapat

26.03.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Incubator'lar ve borsa
İnternet eğer borsa olmasaydı bu kadar popüler olabilir miydi? Yeni ekonominin finansmanı sermaye piyasasına dayanmıyor mu?

Dünya hızlı gelişiyor, ekonominin kuralları değişiyor. İçinde bulunduğumuz dönem, sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişi ifade ediyor. Fikri olan, özellikle yeni ekonomiye adapte olmaya çalışan internet şirketlerinin hızla büyüdüğü bir dönem bu. Peki bu şirketler nasıl keşfediliyor? Bugün ABD'de, Wall Street'in toplam piyasa değerinin yüzde 8'ine ulaşan bu internet şirketleri nasıl dünya gündeminin ilk sırasına oturdu? Bunun tek cevabı sermaye piyasası. Yani borsa.

Eğer bu şirketlere birileri sermaye enjekte edip büyümelerine olanak tanımasaydı, bugün dar bir alanda hizmet veriyor olurlardı.

RİSK SERMAYESİ
Düşünelim. Bugün dört genç adam biraraya gelsin. İnternet üzerinde servis verecek ve toplumun ilgisini çekecek bir fikir ortaya atsın. Yaklaşık 10.000 dolar (5-6 milyar lira) seviyesinde bir sermaye koyup işe başlasınlar. İşlerini geliştirmek istediklerinde bu insanlar sermayeyi nereden bulacaklar? Bugün Türkiye şartlarında bu çok zor görünüyor. Oysa dünyada sistem 'iyi fikre para çıkar' mantığı ile çalışıyor. Burada temel görev, 'İncubator' denen sermaye sahibi, elinde teknik olanak bulunan kişilere düşüyor. Sistem şöyle işliyor:

Yukarıdaki gibi iyi bir fikri olan genç insanlar belli bir aşamadan sonra işlerini geliştirmek için yeni sermaye kaynaklarına ihtiyaç duyuyor. İşte tam da bu noktada devreye incubatorlar giriyor. Bu kişilere bir nevi 'Yıldız avcısı' ya da 'Yıldız ajanı' da denilebilir. Incubatorlar, bu şirketlere teknik ve sermaye desteği sağlıyorlar. Bunun karşılığında onlara ortak oluyorlar. İncubatorların portföylerinde bu tür onlarca şirket birikiyor. Sonra incubatorlar, bu şirketleri bankaların ya da büyük sermaye gruplarının kurduğu risk sermayesi yatırım ortaklıklarına pazarlıyor. Bu şirketler belli bir olgunluğa erişince kendi paylarının tümünü ya da bir kısmını risk sermayesi yatırım ortaklıklarına satıyorlar.

Sermaye piyasasında boy gösterme güç ve olgunluğuna erişmiş şirketleri bu tip fonlara pazarlıyorlar. Böylelikle şirket, sürekli sermaye girişi ile işlerini büyütüyor; incubator da bu işten para kazanıyor. En son olarak risk sermayesi yatırım ortaklığı, bu şirketleri alıp halka açarak elindeki hisselerin likiditasyonunu sağlıyor.

İSRAİL ÖRNEĞİ
Bu sistem ABD'de tıkır tıkır işliyor. Şimdi herkes 'ABD ayrı Türkiye ayrı' diyerek bu sisteme karşı çıkabilir. Oysa sistemin en iyi işlediği ülkelerden biri neredeyse komşumuz sayılan İsrail. Ortadoğu'da yeni ekonominin merkezi kabul edilen İsrail ile Türkiye arasında geçmiş dönemde politik ve askeri köprü kurulmuştu. Peki ekonomik olarak Türkiye neden İsrail gibi olmasın. Ülkemizde bir internet servis sağlayıcı şirketin 200'e yakın 'içerik sağlayıcı' irili ufaklı şirket bulduğu ve bunlarla anlaşma sağlamak için çalışma yaptığını duyuyoruz. Bizde de bazı fonlar ayrılıp bu tip şirketlere yatırım yapma şansı zorlanmalı. Üstelik SPK bundan yıllar önce risk sermayesi yatırım ortaklıkları ile ilgili tebliği hazırlamıştı.

Bizce Turkcell'in halka arzıyla birlikte yatırımcı istekleri ve tercihleri tümden değişecek. Ve aracı kurumlar artık bu türden şirketleri borsaya getirmek zorunda kalacaklar. Çünkü diğerlerinin pazarlanması zor hale gelecek. Artık hikaye teknoloji. Ve hikayesi olmayan para etmiyor.

CÜNEYT TOROS


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır