


Günah çıkartmak
Hep günahkar kullar Kilise'ye gidip günah çıkaracak değil ya, arada bir de Kilise Hıristiyanlar'a dönüp günah çıkartıyor.
Papa II. Paul, geçenlerde Vatikan'daki pazar ayininde Kilise'nin geçmişte insanlığa karşı işlediği günahları affetmesi için Tanrı'ya dua etmiş ve insanlıktan da af dilemiş.
Af dilenen suç da öyle az buz değil. Son yıllarda Kilise arşivi üzerinde yapılan araştırmalar Kilise'nin Ortaçağ'da din adına, Tanrı adına, İsa, Meryem adına yakarak ya da işkence ederek öldürdüğü insan sayısının 5 milyon civarında olduğunu ortaya koyuyormuş.
Ortaçağ katliamları için yapılan özrün Vatikan'ın ilk özrü olmadığını da biliyoruz. Bundan sekiz yıl önce Vatikan yine böyle özür dilemiş ve dünyanın yuvarlak ve güneşin çevresinde dönmekte olduğunu 400 yıl kadar sonra ilk kez resmen kabul etmiş, "Galile haklı, Kilise haksız" demişti.
Sanki Mars'a uydu gönderildiği bir çağda "Galile haksız" demesi mümkünmüş gibi...
Tanrı için ne ifade eder bilemem tabii. Ama biz insanlar için dünyanın yuvarlak olduğu ve de güneşin etrafında döndüğü gerçeğinin 400 yıllık bir rötarla kabul edilmesi pek bir ilerleme sayılmaz doğrusu.
Bu tip özürlerin ilerleme sayılabilmesi için bence günah çıkarma olmaktan çıkıp özeleştiri olabilmesi gerekiyor. Özeleştiri olabilmesi için de, Galile'nin haklı, kilisenin haksız olduğunu söylemek yetmiyor, Kilise'nin neden Galile'nin tezinden bu kadar çok korktuğunu anlaması gerekiyor.
Aynı korkunun benzerini şimdi de duymamak için...
***
Ortaçağda Papalık açısından Galile'nin tezini böylesine korkutucu kılan şey, dünyayı merkez olmaktan çıkarırken, papalığı da "merkez" olmaktan çıkarmasıydı kuşkusuz. Eğer Papalık Hıristiyan birliğinin merkeziyse ve Hıristiyanlık da tüm evrenin yaratıcısı olan Tanrının evrensel diniyse, o mutlaka merkezde olmalı, her şey onun etrafında dönmeliydi. Bu anlamda, Kilise'nin Galile'yle giriştiği savaş bir otorite ve iktidar savaşıydı.
Aslında dinle bilim arasındaki bu iktidar savaşı bugün de bütün hızıyla sürüyor. Bir farkla ki, bugün savaş esas olarak makrokozmozdan mikrokozmoza kaymış durumda. Dün dünyanın merkez olmaktan çıkması ihtimali karşısında paniğe kapılan din adamları, bugün de bilimin genetik müdahalelerine "Tanrının işine karıştığı" için karşı çıkıyor.
Çağımızın Galile'leri belki engizisyonda yargılanmıyor ama, ömürlerini adadıkları bilimsel çalışmaların dinden kaynaklanan baskılar nedeniyle durdurulmasının, bazı çalışmalara hiç izin verilmemesinin, varılan bazı sonuçların daha baştan "afaroz" edilmesinin ve yine aynı baskılar yüzünden sponsorların korkup geri çekilmesinin çaresizliğini yaşıyorlar. Kafa nakli çalışmalarına "Frankeştayn yaratmak" korkutmacasıyla izin verilmiyor; spermsiz üreme çalışmaları gayrı ahlaki bulunup aforoz ediliyor. Kopyalama çalışmaları "tövbe tövbe" sesleri eşliğinde engellenmeye çalışılıyor.
Kısacası, Ortaçağ'da teleskopun önüne dikilmeye çalışan bağnazlık bugün mikroskobun önünü kesmeye çalışıyor.
Ama kesemiyor tabii. Nasıl dünya Kilise'ye rağmen dönmeye devam ettiyse, bugün de genetik çalışmalar konusundaki bütün olumsuz tutumlara rağmen İnsan Genleri Projesi hızla ilerliyor ve bilim yaşamın sırrını çözmeye hazırlanıyor.
Bu gidişle Kilise bundan dört yüz yıl sonra kalkıp "21. yüzyılın başında gen projesine karşı çıkmakla hatalıydık, bu hatamız yüzünden milyonlarca insanın genetik hastalıklarından, kanserden, kalpten ölmesine yolaçtık" diye günah çıkarırsa şaşmamak gerek.