kapat

21.03.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ZÜLFÜ LİVANELİ(livaneli@sabah.com.tr )


Kasaya kilitlenmiş yetenekli adamlar

Türkiye'de yetenekli bir insan olmak dünyanın en zor durumlarından biridir.

Çünkü dünya Türkiye'ye aldırmaz; göz önünde bir yer değildir. Bu ülkede başarılı olmanız beraberinde dünya başarısı getirmez.

Yurtta ise herkes yetenekli adamı ya da kadını çelmelemeye, yolunu kesmeye çalışır.

Sıradan biraz öne çıkanın kafasını koparmak üzere hesaplar yapılır hep.

Yetenek törpülenir, korkutulur, sindirilir.

***

Türkiye'de yetenekli olmak, bir dükkanın bodrum katındaki kasaya kilitlenmiş mücevher olmaktan öteye geçmez.

Kimse görmez o mücevheri, kimse değerinden haberdar olamaz.

Çünkü vitrinde değildir.

Vitrini dolduran mücevherler, onun kadar değerli olmasa bile göz önündedirler.

***

Cuma gecesi, insanın içini kezzap gibi yakan bu gerçeği bir kez daha düşündüm.

Çünkü o gece Broadway'deki Town Hall salonunu dolduranlar üç kez ayağa kalktı: Alkış için...

Konserden sonra dünya müzik endüstrisine hükmedenler bizim müzisyenlerin yeteneğini konuşuyorlardı.

"O ne orkestra!"diyorlardı."O ne enstrüman hakimiyeti! Böylesi çok az görülür."

Dünyanın en önemli caz gitaristlerinden Al Di Meola, Leylim Ley'de Halil Karaduman'ın kanunuyla bir düete girişti.

Böyle bir ziyafeti kelimelerle anlatmaya olanak yok. Dinlemeniz gerekiyor.

Ama Al Di Meola bütün dünyada tanınıyor, 10 milyon plağı satılmış.

Halil Karaduman ise bodrum katındaki kasaya kilitlendiği için ne Türkiye'de değeri bilinmiş, ne de dünyaya yayılmış.

Çünkü o bir Türk.

***

Ferhat Livaneli, klasik müzik eğitimini, geniş kitlelerin beğenisiyle buluşturan olağanüstü düzenlemeleri ve klasik gitar tekniğiyle Arif Mardin başta olmak üzere herkesin hayranlığını kazanıyor.

Ama o da bir Türk.

Onun da değeri bilinmiyor.

Klarnette Göksun Çavdar'ın, bağlamada Erdal Akkaya'nın da öyle.

İyi ki Ahmet Ertegün ve Arif Mardin genç yaşta New York'a gelmişler de çeşitli alanlardaki yetenekleri değerlendirilmiş.

***

Bu kader, sadece müzikle sınırlı değil. Yazarlarımız, ressamlarımız, müzisyenlerimiz, bilim adamlarımız, şairlerimiz dünyanın en iyi korunan sırrı gibi saklı tutuluyorlar.

Türkiye'nin yetiştirdiği dünya çapındaki kadrolar, hem içerdeki çapsızlarla hem de dünyanın ilgisizliğiyle çarpışmak zorundalar.

Ancak bir vesileyle vitrine çıktıkları zaman değerleri anlaşılıyor.

***

New York konserinden sonra da değerli müzisyenlerimiz, plak önerileri almakla kalmadılar, iki kaşın arasında bir plak kaydına bile girdiler.

Arif Mardin de kendileriyle çalışmak istediğini belirtti.

Ne yapalım.

Biz de devlet olanakları yok, medyayı da kontrol etmiyoruz.

Yeteneklerimizi dünyaya taşımak işlevini elimizden geldiği kadar yürütmeye çalışıyoruz.

Şu anda Paris'ten, San Remo'dan New York'a ulaşan bir çizgide, Zubin Mehta'dan Al Di Meola'ya kadar bir çok değerli insan, müziğimizi ve müzikçilerimizi hayranlıkla anıyorsa, bu çorbada tuzu olmanın keyfi de bize yetiyor.

İçerde doğan hızlı çelmelere rağmen...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır