kapat

19.03.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
TEVFİK YENER(tyener@sabah.com.tr )


Altın Bülbül şakırken Fenerbahçe yemeğinde şişeyi kapan kimdi?..

Cumhurbaşkanı ayağa kalktı, smokin ceketini toparladı ve üç adım öne yürüdü. Kadın da koşar adımlarla ilerledi ve balerin ustalığıyla reverans yaptı.

Cumhurbaşkanı: "-Bülbül sesinizle misafirlerimizi ve bizleri mutlu ettiniz. Çok teşekkür ederim" dedi. Kadının elini sıktı. Alkışlar...

Yıl 1975, Ankara yazı... Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'tü, kutladığı sanatçı da Neşe Karaböcek.

İran Şahı ve eşi Şahbanu denilen Farah Diba şerefine Ankara'da verilen resmi yemek..

Sivil ve askeri erkan orada... Genelkurmay Başkanı Semih Sancar ki, çok nazik insandı. Ve o gün orada, henüz tanınmayan, ancak geleceğin yıldızı olacak Kenan Evren de vardı.

İran Şahı'nın ziyaretleri çok önemsenirdi. Eşi Farah, bütün dünyadaki magazin dergilerinin kapaklarını süslerdi. Türkiye'yi sık ziyaret ederdi Şah Hazretleri, ama dostluğunu hiç görmemiştik. Babası da zamanında Atatürk'e bir kılıç hediye etmiş, o kadar...

Bizim hanımlar Farah Diba'ya bayılır, birlikte fotoğraf çektirmeye can atarlardı. Dünyanın en çok fotoğrafı yayınlanan kraliçesi Türkiye'ye gelmişti. Bu yüzden resmi yemeğe katılmaya can atıyordu herkes... Ancak; Fahri Korutürk'ün protokol anlayışı ciddiydi, abur cuburlar davete gelemezdi.

O gece çok şıktı davetliler... Kraliçe Farah'tan, Başbakanın eşi Nazmiye hanıma kadar...

Simsiyah saçları pırıl pırıl, karaoğlan Bülent Ecevit, muhalefet lideri olarak oradaydı. Rahşan hanım da sadeliğin şıklığını taşıyordu. Siyah, yakaları kalkık çok kibar bir elbisesi vardı.

Ecevit, Kıbrıs Fatihi idi. Ancak, çekilmişti "Kıbrıs'ın Fethi"nden bir yıl sonra... Halkın gönlünde yatıyordu, Türkiye "Karaoğlan"ını çok seviyordu.

Salondaki kadınlar da gözlerini Kraliçe Farah'tan ayıramıyordu.

Yemek müziğinden sonra, sıra geldi Türk müziğine...

Resmi gece için sanatçı seçiminde dikkatli davranılmıştı. İran Şahı'nın protokol müdürüne sorulmuştu. O da "Neşe Karaböcek" demişti. Onun plakları İran'da rekor kırıyordu. Ortadoğu'nun Altın Bülbülü denilen Neşe Karaböcek'i Şah da seviyordu, kraliçe de...

Aynı anda İstanbul'da bir başka kutlama yemeği vardı. Fenerbahçe, şampiyonluğu kutluyordu. O yıl üç kupayı birden kazanmışlardı.

Didi'nin teknik direktörlüğü Fenerbahçe'ye süper futbol oynatmıştı.

Valdir Parreira DİDİ, dünya futbolunun en büyüklerindendi. Pele kadar önemli futbolcuydu. 1975'te Türkiye'ye gelişine inanamamıştık... Geçenlerde de FIFA'nın ödülünü aldı ya... Fenerbahçe'nin şampiyonluk şenliği Yenikapı Gar Gazinosu'ndaydı. Gar Gazinosu, gazinoların altın çağındaki önemli lokallerdendir. Nevzat Şenyıldız gibi beyefendi gazino patronunun titiz yönetimindeydi. Yaz aylarında Caddebostan Maksim ve Lunapark Gazinoları ile sıkı bir rekabet yaşardı Gar...

Maksim'in patronu, o gün de Fahrettin Aslan'dı. Yani efsane... Lunapark'ın patronu da rahmetli Osman Kavran idi... 'İmparator" denilen ve babam gibi sevdiğim Osman Kavran... Gazino patronları önemli adamdı. Ağır başlı, beyefendi kişiler. Toplumda saygın yerleri vardı.

Osman Kavran, Bebek Belediye'nin sahibi İslam bey rahmetli oldular. Fahrettin Aslan, manevi haz için bugün Maksim'i açıyor, takdir etmeli. İnşallah oğlu Sacit Aslan da babasına katılır ve Maksim abidesi uzun yıllar yaşar... Sacit Aslan, eski gazino geleneğini yaşatabilecek tek genç patron.

Çakıl Gazinosu sahibi Behzat Şenyıldız ateş gibiydi, çok gençti, o da bıraktı. Şimdi çok şık, Avrupa'daki benzerlerinden güzel Audi otomobil acentesinin sahibi, Yenikapı'da eski Karides'in yerinde...

O müzikli lokantaya "Karides" adını Zeki Müren takmıştı.

Zeki Müren, o sıralar Behzat Şenyıldız'ın Çakıl gazinosunda solistti. Zeki bey karidesi çok severdi. Zaten, çok karides yediği için gut hastalığına tutuldu ve o hastalık yaşamını mahvetti, ölüme kadar götürdü.

Bütün bu saydığım gazinolarda rekor dinleyici bulan Neşe Karaböcek Ankara'da Şah ve Şahbanu ile tüm resmi erkana konser veriyordu.

Aynı gece İstanbul'daki Gar Gazinosu'nda Fenerbahçelilere şarkılar söyleyen Gönül Yazar'dı.

O gecenin gündüzünde, gazetede düşünüyordum: "Böyle özel bir gecede neler olabilirdi?" Mesela, mesela...

Derken, bir lamba yandı kafamda. Didi'nin eşi Guiomar çok kıskançtı. Didi'ye bir dişi sokulunca ateş püskürüyordu, hatta kendinden geçiyordu.

Tamam, bulmuştum işte. Fenerbahçe'nin yemeğinde mutlaka olay çıkacaktı. Çünküüüüü... Assolist Gönül Yazar'dı ve...

Geceyi izleyecek olan arkadaşım Sahir Özbek'e dedim ki:

-Gönül Yazar'ı Didi'ye yaklaştır, elini tutsun, yanağından öpsün.

Sahir güldü. Benden çok fazla uyanıktı: "-Gönül Didi'yi öpünce, Didi'nin karısı da..."

-Tamam, aynen öyle.., dedim.

Sahir'le haberleri fazla tartışmaya gerek yoktu. Birbirimizin aklından geçenleri bilirdik.

Sahir Özbek, o gece Gönül Yazar'a "Didi'yi öp!.." dedi. Gönül Yazar şarkı söyleyerek Didi'nin masasına gitti. Şarkılarıyla önce Bayan Didi çoştu. O ana kadar kıskançlık denilen virüs ortada yoktu. Amaaaaa...

Gönül Didi'yi öptü ve... Didi'nin eşi Guimar dikildi, Gönül bir daha öptü onun kocasını... Ah işte bunu yapmayacaktın Gönül.

Eğildi, sıkı sıkı sarıldı Didi'ye. Eğilince göğüsleri ortaya çıkmıştı. Bir öpücük daha... Masada bir şangırtı. Hop, hop hanımefendi... "Aman Bayan Didi, ne yapıyorsunuz?" Demeye kalmadı Bayan Didi şişeyi salladı.

O şişe, kocaman bir Kızılay Madensuyu şişesiydi, Gönül Yazar'ın başına gelseydi, Fenerbahçe'nin gecesi karakolda biterdi.

Didi'nin eşi, Gönül Yazar'a şişe sallıyor. Heeeyt habere bak! O muhteşem fotoğrafı neredeyse tam sayfa kullandım.

Yıllar, yıllar. Hepsi dün gibi gözümün önünde... İran Şahı, Diba, Fahri Korutürk'ün Neşe Karaböcek'i kutlaması, orada oturan sırım gibi general Kenan Evren, şampiyonluklar kazandıran efsane Didi'nin Fenerbahçe'den kovulması gibi kulübü çökerten ilkesizlikler...

Ve "Paris'te Son Tango" filminin tereyağlar, yaşlı-genç aşkı, özel zevklerle kafaları karıştırması. 1975'te bu yana çeyrek yüzyıl geçmiş. Şah yok, gazinolar yok... İnşallah Fenerbahçe yok olmaz.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır