Bir harfin bu kadar büyük soruna yol açacağına inanmak zor. Ama oluyor işte. Bazen koca bir tarihi inatlaşma, böyle minicik bir harf etrafında düğümlenip, bir "W Krizi" olarak karşımıza dikilebiliyor.
HADEP'in faksı elime ulaştığında dikkatimi bile çekmemişti o harf. Genel Başkan Turan Demir imzasıyla yollanan davetiyede "Hoşgörü, kardeşlik ve barış bayramı Newroz resepsiyonumuza katılmanızdan onur duyacağız" diyordu.
Aman ne güzel, dedim içimden.
Baharın gelişinin, doğanın yeniden yaşama dönüşünün kutlandığı o güzel günün bir ölüm günü olduğu yılları hatırladım. O kabus gibi Newruz'lar geride kalmıştı çok şükür. Her yılın 21 Mart'ında "Acaba bu yıl yine kaç fidan baharı göremeden toprağa karışacak" diye elimiz yüreğimizde beklediğimiz günler acı birer anı olmuştu. İşte HADEP de, Newruz'u kan ateş barut gibi ölüm kokan sözcüklerle değil; hoşgörü, kardeşlik barış gibi insanın içini ısıtan sözcüklerle birlikte anıyordu.
Yani bana göre herşey iyiydi, hoştu.
Ama ben bir ayrıntıyı atlamıştım. Kimilerinin varlık sebebi de böyle ayrıntıları atlamamaktı.
Cumartesi günü öğleden sonra HADEP'ten arayıp, resepsiyonun tehlikeye girdiğini söylediler. Sebep, yarım saat önce ellerine ulaşan bir yazıydı.
İstanbul Valiliği Emniyet Müdürlüğü tarafından yollanan yazıda şöyle diyordu:
"Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki Kanun'un ilgili maddesinde Nevroz ulusal bayramlar arasında sayılmamaktadır. Ayrıca müracaat dilekçenizde yer alan "Newroz" kelimesi yazılış itibariyle Türkçe bir kelime değildir. Siyasi Partiler Kanunu'nun 81. Maddesinde `Siyasi Partiler Türkçe'den başka dil kullanamazlar' hükmü bulunmaktadır.
Yukarıdaki nedenlerden dolayı kanuna uygun şekilde müracaat etmeniz halinde müracaatınız değerlendirmeye alınacaktır."
Biraz samimiyet, biraz iyi niyet lütfen!
İnsana sorarlar: 1980'den sonra bütün partilerin döne döne kullandığı glasnost sözcüğü pek mi Türkçeydi de şimdiye kadar kimse Siyasi Partiler Yasası'nın 81. Maddesini hatırlamadı? Yine bütün partilerin dillerine pelesenk ettiği "consensus" lafı "c" yerine "k" ile yazılınca Türkçe'ye iç güveysi mi oldu?
Biraz samimiyet, biraz iyi niyet lütfen!
Nevroz "v" yerine "w" ile yazılsa, Kürtçe'nin bu topraklarda yaşayan milyonlarca insanın ana dili olduğu artık kabul edilse, o insanların ana dilinde yazma hakkı olduğu anlaşıla ve o insanların bu bayramı kendi bayramları olarak görmesine saygı duyulsa kıyamet mi kopar?
Nevruz, Newroz olarak yazıldı ve Kürt bayramı oldu diye, Kürtler ayrı devlet mi kurar?
Gördüğünüz gibi bir kez daha malum inatlaşmayla karşı karşıyayız. Onbeş yıl kan döktük, otuz bin gencimizi toprağa gömdük, iç savaşın eşiğinden döndük ama inadımızdan vazgeçmedik.
Nuh dedik, peygamber demedik; "Kürt realitesi"yle birlikte yaşamayı, Kürt kimliğini tanımayı bir türlü içimize sindiremedik.
PKK, "Silahlı mücadele çıkar yol değilmiş, ayrı devlet kurmak hayalmiş, anladık" dedi. HADEP "Bölünmek değil demokrasi içinde birleşmek istiyoruz, lütfen samimiyetimize inanın" diye defalarca deklare etti. Yani Kürt tarafı, bütün temel tezlerini -en azından lafzen- reddedip mücadele yolunu terketti. Ama Türkiye devletinin sözcüleri -ne lafzen ne de fiilen- bir milim gerilemedi. Bunca acının yaşanmasında kendisinin de bir dirhem suçu olduğunu kabullenemedi. "Acaba ben nerede yanlış yaptım" diye sormak aklının ucundan geçmedi.