Ege denizinin iki yakasını etkileyen dostluk rüzgarları Cuma gecesi New York'a şarkılarla geldi.
Zülfü Livaneli'yle "Yunanistan'ın sesi" diye anılan Maria Farandouri'nin "Town Hall"da verdikleri ortak konser, buradaki Türkler'le Yunanlılar'ı biraraya getirdi.
Gurbette daha çok hissedilen yakınlığı şimdiye kadar yaşayamama boşluğunu, barış şarkılarına katılan yüzlerce konuğun duygulu ve coşkulu korosu doldurdu.
Böyle bir ortak konser Amerika'da ilk kez yapılıyor. Türk ve Yunan izleyicilerin yaklaşımı ve katkısı, Ege'nin iki yakasındaki farkı New York'a da aynen yansıttı.
Türkler ardniyetsiz ve tüm gönülleri ile, Yunanlılar geçmişteki şartlanmaların yarattığı duygusal kısıtlamalar nedeniyle daha ölçülü..
Bu çok doğal. Atina'daki yöneticiler Yunan halkına Türkiye'yi hep düşman gösterdiler, düşmanca davrandılar.
Apo'nun Kenya'daki Yunanistan Elçiliği'nde yakalanması, Türkiye düşmanlığını teröre destek verecek kadar ileri götüren Atina'yı dünyaya rezil etti.
Bu itibar aşınmasını önlemek, dramatik bir manevra gerektiriyordu. Deprem felaketi bu fırsatı yarattı.
Düşünün, yıllardan beri Atina'daki hükümetlerin iç sorunları ikinci plana itmekte kullandıkları bir numaralı silah "Türk korkusu"dur.. Bu Yunan fobisini sömürmek, yıllarca Yunan politikacısının hobisi oldu.
Peki Amerika'daki "Yunan lobisi" ne yaptı bugüne kadar? Yunanistan'ı övmedi, sadece ve sadece Türkiye'yi ve Türkler'i kötüledi.
İki ülke arasında sağlanan iyileşme büyük başarıdır.
Dışişleri Bakanları İsmail Cem ve Papandreu'nun çok katkıları oldu ama başarının asıl mimarları, iki ülkenin sanatçıları ve fikir adamlarıdır. Çünkü iki halktaki özlemi keşfedip siyasetçilerin tıkadığı yolu açmak için yıllardır çaba harcayan onlardır.
Cuma gecesi New York'da izlediğim konserin Yunanlı izleyicileri bende, bu çabaların daha fazla emek istediği düşüncesini yarattı.
Harcanacak emeğe değer. Çünkü...
Zeytin fidanı zor büyür. Ama tutunca ömürlü ve cömert olur.
Dava karar aşamasına geldi çünkü..
Anayasa değişikliği gerçekleştiği takdirde çıkacak olası bir kapatma kararının dönüşü, düzeltilmesi imkansız sonuçları olacaktır.
Uzlaşma olursa Fazilet'in kapatılması için gerekli olan şartlar değişeceğinden mahkeme, yürürlükten kalkan bir maddeye dayanarak mahkumiyet kararı verecektir. Bu durum aceleye getirilmiş bir infazın adaletsizliğini ve demokratikleşme yolundaki meclis iradesiyle yargının çatıştığı görüntüsünü doğuracaktır.
Son haberler, Anayasa Mahkemesi'nde meclisi bekleme eğiliminin ağır bastığını gösteriyor.
Bu doğru bir tercihtir.
Demokratik hukuk devletinin adalet anlayışına bu yakışır.
Futbol maçlarında bile hakemler, 90 dakika dolduğunda mağlup takım akın yapıyorsa, o akın sonuçlanmadan maçı bitirmezler.