Tercih telkinleri...
İnsanlığın mahrem tarihinde en sert başlık korkudur. İnsanoğlu bir korkudan kurtulmak için bir başka korkuya sığınır. Bu sığınma aslında yeni bir korku yaratmaktır.
Türkiye'de siyaset iki türde tezahür ediyor. Birincisi toplumla bağlantılı dinamik siyasettir. İkincisi ise toplumdan kopuk, sadece kendi çıkarında düşünen sinik siyaset.
Dinamik siyaset cesareti, sinik siyaset korkuyu simgeliyor.
Türkiye nadir zamanlarda toplumla bağlantılı dinamik siyaset üretebildi. Böyle olunca kriz, ülkede değil siyasette ortaya çıktı.
Diyojen gibi elde fener, peşine düştüğümüz istikrar, toplum dinamiklerinden uzak siyasetin ne denli sinik ve kriz yaratıcı olduğunu gösteriyor.
***
Sinik siyaset sadece kendi çıkarını düşünmekle kalmaz, herkes tarafından bunun bir ilke olarak kabulünü de ister.
Karşı çıkanlara onulmaz yaralar açacak şekilde saldırır. Bütün fırsatları ve imkanları karşısındakini yok etmeye yönlendirir.
Bu zaafın gerisinde korku vardır ve yeni bir korkuya sığınırken ölçüyü elden kaçırabilir.
Çünkü siyaset gidilecek yönü belirlediği gibi bunu kiminle götüreceğini de belirlemek ister. İşte bağnaz veya yobaz tavır takınmak denilen husus budur.
Sinik siyaset ülkenin insan malzemesini değerlendirecek adaleti gösteremez.
***
Fazilet Partisi'nin pazarlık aşamasında ölçüyü iyi belirleyemeyişi, hükümet ortaklarında taktik değişikliklere neden oldu. Artık istikrar arayışı taviz vererek değil, cesaret gösterilerek elde edilmek istenmektedir.
Fazilet Partisi pazarlıktan geri çekildi. Ama niçin çekildiğini kamuoyuna anlatamadı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde partisel ödünler üzerine eleştirilerini yoğunlaştıranlar bu durumdan memnundurlar. Ancak gelişme nelere gebedir?
Siyaset üretilirken kimin ne niyette olduğu belirtilmediği halde bazı kafadan atma yakıştırmalar yapılarak güvenilir izlenimler yaratılmak istenir. Örneğin, "Askerin tercihi şudur, şu beydir" denir.
Nereden biliyorsun diye sorsan, hemen esrarengiz manzara tanınır.
Sesinde böbürlü bir hava vardır. Orduyu iyi tanıdığını söyler; ve orduyu sadece laik cumhuriyetin değil, aynı zamanda demokratik cumhuriyetin sahibi göstererek bu tercih etkinliğinden birilerinin yararlanmasını planlar.
Bazı yazarlar köşelerinde bunu dillendirdiler.
Çünkü orduyu birilerinin arkasında gösterme heveskarlığı etkin taktiktir.
***
Arkasından sıra Batının tercihine gelir. Örneğin, Batının tercihinin de yine "şu bey olduğu" ileri sürülür. Bu savlar ihtimal olarak değil, kesin hüküm cümlesi olarak verilir. Bazı yazarlar bunu da köşelerinde dillendirdiler.
Yarın iş dünyasının, sendikaların, üniversitelerin ve daha çok sayıda etkin olduğu varsayılan kurumların da tercihlerinin şu bey olduğu görüşleri gündeme getirilebilir.
Türk milleti ilginçtir; vehmetmeyi pek sever... Oysa bu tercihlerin tam aksinin geçerli olduğu da söylenebilir.
***
Şimdi ilginç bir yaklaşım daha beklenebilir. Faziletin içi karışmaya başlamıştır. "Gülü seven dikenine katlanır" sözü ihtilafın boyutlarını göstermektedir. Fırsatı ganimet bilenler hemen devreye gireceklerdir.
Önce ak saçlıları hedef alan destekleme ricaları ve telkinleri yoğunlaştırılır. Aynı anda yenilikçilere de aynı destek ricası ve telkinleri yapılabilir.
Yakında ilginç dedikodular işitebilirsiniz. "Ak saçlılar şu beyi destekliyormuş..." veya "Tayyip Bey ve yenilikçi arkadaşları şu beyi destekliyormuş" türünde tercih telkinleri yankılanacaktır.
***
İstikrar gerekçesiyle tek talep üzerinde yoğunlaşmak, aslında kısır siyaset dışında hiçbir şey üretememek halidir.
Sinik siyaset içinde demokrasinin insan malzemesini iyi değerlendiremeyen ve tek tercih ısrarına istikrar diyerek durumu idare edenler, aslında ilkeli ve seviyeli bir demokrasi talep etmeyenlerdir.
Unutulmaması gereken şey şudur: İnat, şeytanı melek gösterebilir...