Helikopteri hazır almak!
Başladık devam edelim. Önce şunu söyleyelim: Şu helikopter iyidir, hayır öbürü daha kötüdür türünden silah şirketi borazanlığı, silah komisyoncusu mikrofonluğu, silah satıcısı amigoluğu yapmak doğru değildir. Silahın, tankın, helikopterin şu markası daha ucuzdur, bu markası pahalıdır, ucuzuna değil, pahalısına ihtiyaç vardır demek gazetecinin işi ve görevi değildir. Biz marka, isim, şirket peşinde değiliz. Olamayız.
Biz üç şeyin peşindeyiz.
1- Bu kadar çok silah gerekli mi?
2- Hazır mı almak iyidir?
3- Türkiye'de üretmek mi?
Öğrendiğim bilgilere göre, dünyanın bütün ileri, modern, gelişmiş ülkelerinde ordular ihtiyaçları belirler. Sivillerin önüne koyarlar. Siviller tedarik ederler.
Asker: Kullanıcı...
Sivil: Temin edici...
Asker: İhtiyacını belirler.
Sivil: Satın alır...
***
Dünyanın her yerinde bu böyle gider. Biz de batı dünyasının ölçülerine gelmeye çalışan hedefini Avrupa Birliği içinde olmak üzerine kurmuş bir ülke olduğumuza göre gerçekten bizim ordunun ne kadar tanka, helikoptere ihtiyacı olduğunu askerler belirliyor ve siviller tedarik ediyordur. Bu böyle midir? Yoksa ihtiyacı tesbit eden, sayıyı belirleyen, markayı tayin eden, ihaleyi yönlendiren, firmayı isimlendiren, tedariki tamamlayan tek taraf mı oluyor?
Sadece soruyorum.
Ses verin: Ne oluyor?
Siviller cevap vermeli: Ecevit, Demirel, Bahçeli, Yılmaz söz gelimi şu toplam tutarı 4 milyar dolara ulaşan 145 saldırı helikopteri ihalesine hakim durumda mıdır? Yani askerler onlara "Bize özellikleri şu şu olan 145 saldırı helikopteri, şu şu nedenlerden ötürü lazımdır, bunu tedarik edin...." demişler ve onlar da talebi kendi sivil kadrolarıyla gözden geçirmişler, incelemişler, 145 saldırı helikopterinin abartılı olmadığını yerinde ve uygun bir ihtiyaç olduğuna mı karar vermişlerdir?
Sadece soruyorum...
Askerler istiyor...
Siviller isteği inceliyor...
Uygun buluyor, satın alıyor.
Sistem böyle mi işliyor?
Sistem böyle işliyorsa, bizi yöneten siviller; Ecevit, Demirel, Bahçeli, Yılmaz, mutlaka biliyorlardır. Bizim karşılıklı olarak her konuda bağlandığımız, birleştiğimiz, anlaştığımız NATO üyesi müttefik ülkeler silah harcamalarını azaltıyorlar. Biz ise arttırıyoruz. Niçin?
***
Bizi yönetenler:
Bu çelişkiyi anlamışlarsa...
Niçin kendilerine saklıyorlar?
Bu kadar helikopter gerekli mi?
Bu kadar helikopter gerekli ise bugüne kadar niçin hep hazır alım tercihi öne geçti?
Sivillere sadece soruyorum.
Niçin kendi helikopterimizi üretemedik? Bunun için başlatılan çabalar niçin, neden amacına ulaşmadı? Türkiye 1985 yılında bir karar aldı. Stratejisini değiştirdi. Bu tarihe kadar ordunun ihtiyaçları Savunma Bakanlığı bünyesinde kapalı devre ve dışardan hazır satın almaya dayanan bir askeri malzeme tedarik sistemiyle yürüyordu. 1985'ten sonra Savunma Sanayi Müsteşarlığı kuruldu. Bu kurumun yola çıkış amacı şuydu: Türkiye madem ki silaha bu kadar para yatırıyor, bunları dışardan hazır almak yerine, bu uçakları, tankları, helikopterleri, harp sistemlerini bize satan firmaları Türkiye'de ortak üretim yapmaya razı etmek, böylece hem paranın bir bölümünün içerde kalmasını temin etmek, hem işalanı ve katma değer yaratmak, hem de teknolojiyi öğrenmek için bir imkan elde etmek. Bunun için Savunma Sanayi Müsteşarlığı'nda yurt içinde ve dışında en iyi mühendislik ve ekonomi okullarında okumuş, master, doktora yapmış idealist genç kişilerden bir kadro oluşturuldu. Bu insanlar, özel sektörde ayda 10 bin dolar maaşı reddedip ayda 500 dolar maaşa çalışmaya başladılar.
Fakat başaramadılar.
Ortak üretim yerine...
Hazır alım hep öne geçti...
1990 yılı ile 2000 yılı arasında Türkiye ordusu Fransız, Rus, Amerikan, İtalyan yapımı askeri helikopterlerden 300 tane satın aldı. Fakat Türkiye'de ortak üretim bir helikopter fabrikası kurulamadı.
Bizi yöneten sivillerin...
Ecevit'in, Demirel'in...
Bahçeli'nin, Yılmaz'ın...
İncelemiş olmaları gerekir...
Onlara soruyorum:
Niçin hep hazır alım yapıldı?
Yerli üretim niçin başarılamadı?