


Köpekler ve İngiliz Konsolosluğu...
Şu işe bakın siz; İstanbul'un sokak köpekleri o kadar ünlendi ki, bizim dışımızda onlarla yabancılar da ilgilenmeye başladı. Belki bizden daha önce de ilgileniyorlardı da benim yeni haberim oldu. Bu sütunlarda birkaç sefer köpeklerle ilgili yazı yazınca vatandaşlardan hayli tepki aldım. Kimi beni destekliyor, kimi ise kendi görüşlerini açıklıyor. İçlerinden biri ise, İstanbul'daki İngiliz Konsolosluğu'nda görevli olan Margie Cosker... Kendisinden aldığım mesajdan anladığıma göre, hayvansever bir insan, İstanbul'da yaşadığına göre de bu dünya çapında ünlü köpeklerimizle ilgilenmesi doğal...
Bakın ne diyor; "İstanbul sokaklarındaki başı boş köpekler ve kedilerin durumu konusunda size bilgi vermek istiyorum. Sorun olarak görülen bu hayvanlar Belediye tarafından öldürülerek temizlenmeye çalışılıyor. Geçen hafta sonu eşim ve ben Kemerburgaz'daki sahipsiz Hayvanları Koruma Derneği'ni ziyaret ettik. Biliyor musunuz, bu dernek bir İngiliz yurttaş tarafından finanse ediliyor ve hayvansever Türkler tarafından da yönetiliyor. Bu derneğin amacı; köpekleri sokaklardan toplayıp, kısırlaştırmak. Belki bir çözüm olmaktan uzaktır ama hiç olmazsa insancıl bir yaklaşımdır. Belediyenin bu örneği görerek öldürtmek yerine, bu usulü daha geniş bir şekilde uygulayabilmesini temenni ediyorum. Bir de Singapur örneği vardır. Orada çöp dökmek çok ağır para cezasına tabidir. Böylece çöp dökülmeyince de sokak kedisi ve köpekleri yaşayamaz ve üreyemez."
İngiliz diplomat hanımın söylediklerine bir İstanbullu olarak bütün içtenliğimle katılıyorum. Temennim, İstanbul'da yaşayan bir İngiliz hanımın gösterdiği duyarlılığı hepimizin gösterebilmesidir. Kendisine teşekkür ediyorum.
Unutulan trafik...
Dün öğle üzeri gazeteden şöyle bir dışarı çıkıp, geleyim dedim. Saat 12:00 sıraları ve istikamet Küçükçekmece idi... Sefaköy'e yöneldik yokuşa sarar sarmaz dört şerit olmuş trafiğin durduğunu, daha doğrusu adım adım ilerlemekte olduğunu gördüm. Hani bir zamanlar saatlerce beklediğimiz bir yerdi burası... Sonra Recep Tayyip Erdoğan oraya bir üst geçit yaptırıp, sorunu halletmişti. Aklıma o geldi. "Yahu bu yol artık çalışıyordu, ne oldu acaba, kaza falan mı var?..." diye düşünürken gıdım, gıdım ilerlediğimiz yokuşun sonlarına doğru sebebi anladım. Sağ tarafta, bir binanın önünde bir film seti kurulmuş, film çekimi yapılıyordu. Tabii bizim halkımız meraklı olduğundan o hizaya her gelen arabanın şoförü, vasıtasını durduruyor, şöyle sağına tanıdığı artist var mı diye bakınıyor, sonra da devam ediyordu.
Meğer yolun durmasına sebep buymuş... Ama işin acı tarafı nedir biliyor musunuz, o film setinin önünde park etmiş olan iki trafik otosunun bulunması... Buradaki görevli memur beyler, trafiği açacağına dalıp gitmişler, çekimi seyrediyorlar. Söyleyin bakalım şimdi kabahat kimde?... Ne diyebiliriz ki, burası Türkiye...