Pazar günü İstanbul'da gök kapalıydı. Zaman zaman da şiddetlenen sinsi bir yağmur yağıyordu.
Göztepe'den kalktık, bir kez daha Ayasofya'yı gezmeye gittik.
Ayasofay'yı ne zaman gezsem, tuhaf bir küçüklük duygusu kaplar içimi. İstanbul'da doğup, İstanbul'da yaşayıp da, İstanbul'a layık olamadan kaybolup gitmenin ezikliği, bükük boynuyla dudağını sarkıtır yüreğimde..
538 yılında Ayasofya'yı, İstanbul'a evrensel bir şahyapıt olarak armağan etmiş olan mimar Anthemios ile mimar İsidoros'u düşünürüm...
60 m. yüksekliğinde, 32 m. çapında bir kubbe... Sonra yarım kubbeler...
Düşünün ki, henüz ne Hz. Muhammed doğmuş, ne Türkçe dilinin yazılı ilk belgesi olan Orhun kitabeleri dikilmiş..
Hz. Muhammed, 32 yıl sonra doğacak. Orhun kitabeleri 200 yıl sonra dikilecek... Osmanlı Devleti ise 760 yıl sonra kurulacak..
Hayran olmaz mısınız mimar Anthemios ile İsidoros'a, biraz da Bizans İmparatou Jüstinianos'a?
Ayasofya'dan sonra tam 1000 yıl hiç bir mimar, Ayasofya'yla yarışmayı aklından bile geçirmedi.
Sadece 1000 yıl sonra, Ayasofya'ya aynı tutkun duygularla bağlanan Mimar Sinan; o görkemli kubbeyle, yarım ve çeyrek kubbeleri gerçekleştirmeyi göze aldı Süleymaniye Camii ile Selimiye Camii'nde...
O camileri de zaman zaman gezerken, bir kez daha eziklik duyguları kaplar içimi... Yaşadığım kentlere Sinan gibi layık olmamışlığın ezikliği..
Ayasofya'dan çıkıp Kabataş'da, deniz üstündeki, kimseciklerin bulunmadığı bir lokantaya gittik...
- Oğlum hemen getir şarabı...
Boğaz'la Kızkulesi açıklarına yağan yağmur...
Tanrım ne kadar güzel şu İstanbul..
Birden II. Mahmut'a doğru uzandı belleğim. 1821'deki Mora başkaldırısını düşündüm...
II. Mahmut hangi yöntemlerle bastırmaya kalkmıştı ki, Mora başkaldırısını?
Tabii hemen asıp kesmeyle.. Öyle ki, II. Mahmut, İstanbul'daki Rumların da, Mora başkaldırısının gizli örgütü Etniki Eterya'nın destekçileri olduğunu düşünerek, hepsinin kılıçtan geçirilmesini emretmişti. "Devletin ileri gelenleri padişahın ayağına kapanarak kabahatsiz reayanın affını dilediler. Bunun üzerine inceleme yapılarak neticede kabahatli görülenlerin cezalara çarptırılması hususunda irade çıktı." (Osmanlı Tarihi - Ord. Prof. Enver Ziya Karal)
Ancak yine de Patrik Gregoryos, resmi giysileriyle asıldı. Daha başka metropolitler de asıldı..
Avrupa'nın, insan hakları konusunda Osmanlı'ya karşı bir anda ayağa kalkması, özellikle bu olaylardan sonradır.
II. Mahmut'un asma kesme yöntemleri hiç bir sonuç vermedi. Yunanistan yine kazandı bağımsızlığını..
Mora başkaldırısından 55 yıl sonra, Bulgar başkaldırısında da aynı asma kesme yöntemleri uygulandı. Filibe'deki Osmanlı valisi her gün kentin caddelerinde 80'e yakın Bulgar asıyordu..
Avrupa yine ayağa kalktı. Rus orduları 10 ayda Yeşilköy'e indiler. 5 milyonluk bir göç oldu Balkanlar'dan İstanbul'a... Ve Rusya'ya karşı İngiltere'ye sığındık; Kıbrıs'ı verme karşılığında...
Boğaz'a yağmur yağıyordu. Şarap içiyorduk. Ayasofya'yı, Mimar Sinan'ı; tarih bilincinden yoksunlukla, kulluk koşullanmalarından kurtulamamışlığın ve kendini bir türlü yenileyememenin nelere malolabileceğini düşünüyordum; sanırım biraz da üzülerek... O kadar da güzeldi ki İstanbul...