kapat

21.02.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
SELAHATTİN DUMAN(sduman@sabah.com.tr )


El sıkma rekorunu kim kırdı?

Biz kongre salonunda dolanırken oy atma işi bitmemişti.. Başkan adayları ise hâlâ gelen gidenin elini sıkıp, yanaklarına yapışıyordu..
O yüzden rekoru kimin kırdığını tespit edemedim.. Demek ki Aziz Yıldırım kırmış..

Dördüncü şampiyonluğa gidiyoruz diye söylemiyorum.. Galatasaraylıyım.. Birgünden birgüne Galatasaray'ın bir işini takip etmek kısmet olmadı.. Fenerbahçe hasmımız sayılır.. Ama ne kadar yakın dostum varsa Fenerlidir.. Kimden iyilik görmüşsem Fenerli çıkar.. Oturur Fener'in tarihini karıştırırız.. Yok efendim Fener Brezilya'da kamp yapar peşine takılırız.. Yurt dışında maç oynar, arkasından gideriz..

Demek ki alınyazımızda "Oğlum sana senden hayır yok.. Takıl Fenerlilerin peşine.. Gördüğünü işle.." şeklinde bir kayıt var..

***

Tam arazi olmaya hazırlanıyordum ki dünya durdukça namı yürüyesi Genel Yayın Müdürümüz Ufuk Güldemir telefonla aramış.. Kızlar "Ufuk Bey arıyor.." diye haber verince koşarak seyirttim cihazın başına..

Bekliyorum ki "Filan yerde yemek var.. Sen de gel.." desin..

Öyle bir şey yokmuş, Fener'in kongresi varmış.. Ben yazarsam ne güzel olurmuş.. Birinci sayfadan girerlermiş.. Tam "Hastaneden yeni çıktım, memlekete gidecek param yok.." havaları..

Koskoca Genel Yayın Müdürü'ne "Ben gidemem, gidecek yerlerim ağrıyor.." diyecek halimiz yok ya! Adı üzerinde genel müdür.. Üstelik eski amirim Zafer Mutlu'dan farklı olarak avcı..

BU KONGRE SAAT KAÇTA?
Yani elinin altında elli türlü ateşli silah var.. Sarıkamış'ın Allahüekber dağlarından, Afrika'nın Togoyam tepesine kadar dolaşmadığı yer, vurup telef etmediği mahlukât kalmamış..

Bugün "hayır" dersin.. Yarın seni bir av partisine davet eder.. Sen keklikti, bıldırcındı aranırken, kaba etine fişeği sıkar.. Ondan sonra ayıkla fişeğin saçmasını..

Bunlar aklımdan bir saniye içinde geçiverdi.. "Tabii giderim.." dedim "Saat kaçta?"

- "Saat 10.00'da başlıyor.."

Lafın burasında "Ohaaaa!" çekmedimse gördüğüm sıkı eğitim, aldığım yüksek aile terbiyesi sayesindedir.. İhtimal içimden çektiğim sahyayı telefonun öbür ucundaki Ufuk Güldemir de hissetti..

- "Biliyorum senin için ters bir saat ama.."

- "Yok.. Yok.." diye itiraz ettim.. "Ben zaten erken yatar erken kalkarım.. Hiç sorun değil.."

Böylece hem karekteri dik tuttuk hem de yalan söylememiş olduk.. Gerçekten de öyle yaparım.. Sabah erkenden yatar akşam erkenden kalkarım..

***

Kongre sabahı yatmamıza da gerek kalmadı.. Yine de kendime gelmem için bir demlik çay içmem, makyajımı tazelemem, mutfak duvarındaki çatlağın ne zaman meydana geldiğini düşünmem iki saatimi aldı..

Kahvaltıydı, giyinmeydi çok zaman gerektirmiyor ama duvardaki o çatlak her uyandığımda en az kırk dakikama mâl oluyor.. Her neyse arabaya atlayıp da Kongre'nin yapıldığı Acıbadem İstek Vakfı Okulu binasının bulmam da bir kırk dakika aldı..

Saat 01.00 sularında Kongre mekanındaydım..

ONUN NE İŞİ VAR BURADA?
Adres bulma sorunum hep vardır ama aradığım yer İstek Vakfı Okulları'nın binası olduğunda bu sorun ortadan kalkar.. Çünkü bu binaların dış sıvası yeryüzünde istisnadır..

Benzer renkte bir sıvayı Portekiz'den Singapur'a kadar aransanız bulamazsınız.. Normal bir renk skalası içinde de bulamazsınız.. Mavi ile lacivert karışımı bir şey..

Analarınız bilir.. Eskiden böyle deterjan filan yoktu.. Çamaşırı ağartmak için "Öküzbaş marka çivit" kullanırlardı.. Çamaşırı kaynatırken çiviti içine ataraktan..

İşte İstek Vakfı binalarının rengi de aynı bu Öküzbaş Çiviti'nin ambalaj kağıdının tonunda.. O yüzden bir kilometre uzaklıktan teşhis edip yön ayarı yapabilirsiniz..

Biz de öyle yaptık zaten.. Tek sorunumuz arabayı park etmekti.. Sadece geliş yönü olan bir sokağa gidiş yönünden girip, şans eseri bir park yeri buldum.. Ben arabayı park ettiğimde yolu normal kullanan sürücüler ile beni görüp peşime takılanlar arasında tartışma başlamıştı.. Ama kırıcı değillerdi..

***

Binaya girdim.. Kapının önü ana baba günü.. Bizim spor servisinden arkadaşımız Feridun beni bekliyor.. Hemen içeri girmeme yardım etti.. Kapıdan girip de dedektörden geçince Ahmet Vardar ile burun buruna geldim..

- "Senin ne işin var burada?" dedim.. O da bana aynı soruyu sorduğundan cevaplamamıza gerek kalmadı.. Biraz canım sıkıldı.. Bu tür kongreleri gazeteye tek başına yazmanın fiyakası başka..

Bunu Ahmet Vardar ile niye paylaşayım? Canımı sıkan o.. Aynı şeyleri düşündüğünden onun de keyfi kaçmış belli.. Damarıma basmak için "Ben kongre üyesiyim oğlum.." dedi..

Aklınca bana hava atıyor.. Şeytan diyor ki "Ben de bülbül ötüşlü kanarya yetiştirenler derneği üyesiyim.." deyip fiyakasını boz şunun..

Tatbikata fırsat kalmadı.. Çünkü kalabalık müthiş, içeriye girmemiz için insan selini yarmamız lazım.. Muhabirimiz Feridun öne düştü.. Ben ardına, Ahmet Vardar da benim ardıma..

Hani fare vardır, giremediği deliği bir de kuyruğuna kabak bağladıktan sonra zorlar.. Ben önde, Ahmet Vardar arkada hallerimiz böyle..

BAŞKAN OYUM SENİN?
Kongre salonuna kadar böylece geldik.. Önce Vefa Küçük ve yönetim kadrosu tarafından istikbal edildik.. Girişin bir köşesini Vefa Bey tutmuş.. Yanında Aziz Yılmaz, Sema Küçüksöz, Faruk Bayhan, Abdullah Acar ve yönetim listesinden birkaç arkadaşı daha var..

Geleni geçeni kucaklayıp öpüyorlar.. Onları geçince de arkalarındaki görevliler elinize kendi listelerinin oy pusulalarını tutuşturuyorlar.. Yalnız birşey söyleyeyim, bu öpüşme işine can dayanmaz.. Yaklaşık dört bin beşyüz üye oy kullanmış.. Yarısını öpüp, bir kısmını yalasan kafadan dört bin kalori eder ki babayiğit kesimli adamları bile göçertir..

Vefa Bey ufak tefek.. Aziz Yıldırım ondan daha ufak tefek.. Fakat ikisinde de pehlivan bileği varmış birader.. O saatte hala el sıkışıp, adam öpüyorlardı..

Ahmet Vardar resim çektirirken beni omuzlayıp öne geçmeye çalıştı.. Biz de eski kongreciyiz.. Bacağımı onun iki bacağı arasına yerleştirdim.. Kalabalık kavi olduğundan aşamadı..

Mecburen Vefa Bey'e elini arkamdan uzattı "Oyum size.." dedi.. Adamcağız teşekkür etti.. Onu seçmenlerle baş başa bırakıp biraz daha ilerledik.. Aziz Yıldırım ve ekibiyle karşılaştık..

***

Aziz Bey'in sağında Anadolu Beylerbeyi olarak Şadan Kalkavan, solunda da Rumeli Beylerbeyi olarak Selim Soydan vardı.. Onları da kutlayıp öptük..

Aziz Bey'in kondisyonu galiba biraz daha zayıfmış.. Çünkü yüzü, öpüşmekten kramp girmiş gibi duruyordu..

Ben başarılar diledim, Ahmet Ağabey de "Oyum sizin.." repliğini bir kez daha kullandı.. Birileri eline birşey tutuşturdu.. Bir kart.. Oy atmak için aidat ödendiğini gösteren bir kartmış..

Benim bildiğim Ahmet Vardar cennete üye yapılsa aidat ödemez.. Kapıda basın kartını gösterip, melekleri atlatmaya çalışır..

KONGRE HAVASI İYİYDİ..
Doğrusunu söyleyeyim.. Ben çok sert geçecek bir kongre bekliyordum.. Belli ki maçlardaki tribünlerin hali bizi böyle düşünmeye şartlandırmış..

Oysa kongre salonunda son derece nezih, sıcak bir atmosfer vardı.. Kongrenin bu nezih havası hoşuma gitti.. Herkese de bu düşündüklerimi söyledim.. Salonda dolaşırken üçüncü aday Lütfü Tomuş'la karşılaştık.. Ahmet Ağabey her ihtimale karşı ona da "Oyum size başkan.." dedi.. Adamcağız adaylıktan çekildiğini söyleyince Ahmet Vardar bozuntuya vermedi..

- "Olsun, ben yine size vereyim de.. "

***

Bol bol el sıkışıp öpüştük.. Birbirimize takıldık.. Bu arada televizyoncular gelip görüntülerimizi tespit ediyor, fikrimizi soruyorlar.. Bizim muhabir arkadaşımız Feridun ise TV'cilerle konuşmamızı engellemeye çalışıyor.. Doğal olarak herbiri atv'nin hasmı ya!

NTV'cilerle konuşurken da aynı şeyi yaptı.. Sanki Nuri Çolakoğlu ile bizim Ekrem Çatay arasında koyun otlatma meselesinden ihtilaf var.. "Oğlum bırak da konuşalım.." demesem, rakip kameramanın üzerine atlayacak..

Derken Ahmet Ağabey'in oy kullanacağı sandığa gittik.. Bizimki basın kartını uzattı.. Kartı alıp işlem yapan hanımefendiye "Kimliğini dikkatli kontrol edin.." diye fısıldadım..

İspiyonculuk niyetine değil tabii.. Maksat bir terslik olmasın.. Olmadı da.. Ahmet Vardar oyunu verdikten sonra da binayı terk edip gazetemize döndük..

Bu kadar dostça bir ortamda geçen kongre, haber kovalayan gazeteciler ikimizin de sinirini bozmuştu.. Ufuk Güldemir'den bir ay moral izni isteyeceğim..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır