kapat

20.02.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
GÜLAY GÖKTÜRK(gokturk@turk.net )


Avukatlar neden öfkeli?

Baroların niçin böyle feveran ettiğini hiç anlayamadım doğrusu. Yıllardır devlet cezaevlerine hakim olamıyor, cezaevleri terör örgütlerinin kurtarılmış bölgeleri haline geldi, diye eleştiren biz değil miydik? Koğuşlardan çıkan kesici, delici ve ateşli silahlar karşısında hayretlere düşüp Bakanlık uyuyor mu, diye bağırıp çağıran biz değil miydik?

Yoksa bütün bu eleştirilerde samimi değil miydik?

Şimdi İdare, cezaevlerine giriş çıkışı daha sıkı denetlemek üzere yeni tedbirler almaya kalkışınca, avukatların öfkesinden yanlarına varılmıyor.

İtirazların hiç birinin tutarlı bir mantığı yok.

Yok efendim, devlet hakimi savcıyı aramıyormuş da avukatı arıyormuş. Avukatlar böyle bir güvensizliği hak etmiyormuş.

Eğer hakimler savcılar aranmıyorsa, denetim bu noktada zayıfsa, söylenecek şey, "bizi de aramayın" değil, "onları da arayın" demektir.

Yok efendim, elle arama gurur kırıcıymış.

Eğer elle aranmak gurur kırıcı olsaydı, Türkiye'de kırılmamış gurur kalmazdı. Havaalanlarına, büyük alışveriş merkezlerine, konserlere, maçlara girip çıkan milyonlarca insanın gururu kırılmazken, avukatların gururu neden kırılıyor, anlamak mümkün değil.

Yok efendim, kapıdaki görevliler, üst baş arama bahanesiyle avukatları itip kakabilir, şüphelendik bahanesiyle belgelerine el koyabilirmiş.

Bu da anlaşılmaz bir itiraz. Milyonlarca yurttaş arama sırasında itilip kakılmazken avukatlar neden itilip kakılsın? Eğer cezaevleri görevlileri avukatlara kötü muamele yaparsa ya da savunmaya ilişkin belgelerine el koyarsa, bu ayrıca mücadelesi verilmesi gereken bir konumdur, aramayla ilgisi yoktur. Böyle bir şey olduğunda, kamuoyuna duyurur, onu da arkanıza alır tepkinizi ortaya koyarsınız.

Ama "ya öyle olursa" diye aramaya karşı çıkarsanız, kimseyi arkanıza alamazsınız.

Efendim, elektronik kapı o kadar hassasmış ki, Burlington marka metal rozetli çoraplara bile ötüyormuş!

Buradan çıkan sonuç, avukatların müvekkilleriyle görüşmeye gidecekleri günlerde Burlington çorap giymemeyi akıl etmeleridir; yoksa elektronik kapıları duyarsızlaştırmak değil herhalde...

***

Bana kalırsa asıl tartışma konusu bunlar değildir. Asıl tartışma konusu cezaevlerindeki iktidar savaşında kimin yanında olduğumuzdur.

Asıl ihtiyaç, avukatların ve demokratik kamuoyunun cezaevlerinde devletin otoritesini mi, yoksa suçluların otoritesini mi savunacağına artık bir karar vermesidir.

Eğer cezaevlerinin suçluların değil de devletin yönettiği kurumlar olduğunu kabul ediyorsak, koğuşlarda ele geçen silahları, delici ve patlayıcıları, örgütün eğitim kampı haline getirilen koğuşları gördüğümüzde samimi olarak ürküyor ve önlem alınmasını istiyorsak, tedbir almak için harekete geçenlere köstek değil destek olmamız gerekir.

Bu meselede netleşmek, önümüzdeki günlerde gündeme gelecek olan yeni tartışmalar için de hayati önemdedir.

Adalet Bakanlığı'nın, ikişer üçer kişilik odalardan oluşan yeni tip cezaevlerini yakında teslim alacağını ve sevkiyatların başlayacağını biliyoruz.

Sevkiyatların başlamasıyla birlikte mahkumların, mahkum yakınlarının ve kamuoyunun bir kesiminin yeni koğuş sistemine karşı kampanya başlatacaklarını da biliyoruz.

Öyleyse tartışmaya devam etmeli, "insan hakları" sloganıyla yürütülen bu kampanyanın hangi insanların haklarını savunup, hangilerininkini hiçe saydığına; kimi örgüt ya da çete başlarının, diğer tutukluların ensesinde boza pişirme "hakkı"nın insan hakkı sayılıp sayılmadığına daha yakından bakmalıyız.

Pazartesiye devam edeceğiz.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır