kapat

19.02.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
NEBİL ÖZGENTÜRK(nebilo@sabah.com.tr )


Apo Gardaş'ın Yılmaz'ı

Adı, Abdurrahman Keskiner.. Yılmaz Güney'in menejeri, yıllarca tek çalışma arkadaşı ve Güney Film'in kurucusuydu... Bunca olup bitene çok üzüldü ve anlattı...

Bir haftadır yurtdışındaydım.. Kültür ve sanat aleminde epeyi ilginç tartışmalar olmuş bu süre içinde! Ve bence yine at izi it izine karıştırılmış, sapla saman aynı torbaya konmuş ve aklarla karalar harmanlanıp bi güzel medyatik şovlar sergilenmiş. Özellikle de Yılmaz Güney'e dair..

Bilmiyorum belki çok geç kaldım ama az biraz "insana dair" bir şeyler karalayıp çizen biri olarak bir çift laf etmek, ucundan kıyısından mâlum "Yılmaz Güney tartışması"na merhaba demek geldi içimden..

SIKI DOSTLAR
Tarafların ne söyleyip, ne dediğine girmeden tabii.. Sadece, bugüne kadar hiç konuşmayan bir "Yılmaz Güney dostu"na pencere aralayacağız.. Ve öyle "sıkı bir dost" ki Güney'in, en üretken ama en karmaşık ve serüven dolu döneminin (1965-72) bilirkişisi..

Çevresinde de sakinliği, sadeliği, sadakati ve etliye sütlüye bulaşmama özelliğiyle tanınan biri..

Adı, Abdurrahman Keskiner..

Yılmaz Güney'in menejeri, o dönemdeki tek çalışma arkadaşı, Güney Film'in kurucusu. Güney'in ve dahi tüm sinemacıların Apo Gardaş'ı...

Belli ki yazılar ve TV röportajlarında kullanılan üslup Keskiner'i de çok üzmüş.. Telefonla yaptığımız ilk sohbette "Nebil Gardaş, bunlar bilip bilmeden konuşuyor, ne olmuş ne bitmiş hiçbir şeyden haberleri yok"diyor.. "O halde sen anlat Apo Gardaş" dedim.. "Tamamdır!" Ve Apo Gardaş anılara dalıyor.. Bir "sinema delisi" olarak tanımladığı Yılmaz Güney'in "üretime" dair çabalarına örnekler veriyor bir bir.

DÜŞÜNÇE SUÇLUSU
Hatırlatıyor, hatırlatıyor ve bence ortaya bir "insan öyküsü" daha çıkıyor. "İnsanlıktan nasibini almayanlara ders" niteliğinde bir insan öyküsü! İlk örneği önüme bırakıyor..(Keskiner, bu olaya tanık olmasa da hatırlatmak istiyor ısrarla.. Bir yazısı nedeniyle mapusluğu!)

* Yıl, 1956.. Yılmaz, 19 yaşındadır.. Adana'da film dağıtım işleriyle haşır neşir.. Bir yandan da hikayeler yazmaktadır.. İstanbul'da yayınlanan "Onüç" adında bir sanat dergisinde "Üç Bilinmiyenli Eşitsizlik Sistemleri" başlıklı bir öyküsü yayınlanıyor. Demokrat Parti dönemi.. Öykünün son satırları şöyle;

"Boş bir arabaya yöneldiler. Sarı oğlan kadının beline doladı kollarını. Ben kendimden utandım. İnsanların hep bir olması gerekliymiş. Birinci şahıs zengin bir çocuk rolü oynamak ne zor dedi."

Ve Güney hakkında, bu öykü ve "Yasaklar hiç bitmeyecek" adında ikinci bir yazı nedeniyle 141'den dava açılır, mahkeme beş yıl sürer, sonunda 18 ay hapse, 6 ay da "Konya'da sürgün" cezasına çarptırılır.. Dava sonuçlandığında Atıf Yılmaz'ın asistanıdır Yılmaz. Tatlı Bela filminin setini basan polisler, Güney'i derdest edip cezaevine götürürler. Hatırlatma!

* 1962.. Güney, Nevşehir Cezaevi'ndedir.. Parasızlık da cabası.. Dostlarına haber gönderir: Daktilo istiyorum! Arif Keskiner ve bir grup arkadaşı, aralarında para toplayarak aldıkları daktiloyu binbir emek ve güç bela cezaevine sokmayı başarırlar! Bu daktiloyla yazılan romanın adı; Boynu Bükük Öldüler.. "Orhan Kemal Roman Ödülü" alır.. Hatırlatma!

* 1965.. Cezaevi de, sürgün de bitmiştir... Sinemada oyunculuk dönemi. Anadolu seyircisi Yılmaz Güney'i birkaç film sonra tanımaya ve sevmeye başlar. İşlmetmeciler, artık Yılmaz Güney filmleri ister sıklıkla..

Güney, o sırada Adana'da pamuk, çeltikle uğraşan Abdurrahman Keskiner'i "menejerliğini yapmak üzere" İstanbul'a davet eder.."Daraldım, iblislerin ve entrikaların ortasında kaldım. Yardıma ihtiyacım var, çalışır mısın Apo Gardaş?" Çalışır Apo Gardaş.. Hatırlatma!

* 1965, 66, 67.. Anadolu'da, Yılmaz Güney filmleri hasılat rekorları kırıyor. Apo Gardaş'a göre, avantür, polisiye, köylük, özetle, her türden iyi ya da kötü, hatta bazen de çok kötü filmler, çok iyi iş yapıyor ama seyirci yoğunluğunun olduğu İstanbul sinemalarında oynaması mümkün değil. Çünkü, İstanbul sinemaları, dev film şirketlerinin elinde ve "dev"ler, Yılmaz'ı "Anadolu artisti" diye ciddiye almıyor, kimileri de "neme lazım devlet erkanıyla karşı karşıya kalmamak gerek" diyedir eski bir davayı gerekçe gösteriyorlar. (Nevşehir'de başlayıp Konya'da devam eden mâlum dava!) Ancak farketmiyor. Her şeye rağmen ayda üç ya da dört filmde oynuyor Yılmaz.. Hatırlatma!

*Anadolu'da "star" İstanbul'da "gölge"de kalan Yılmaz Güney'in, Hudutların Kanunu, Kızılırmak-Karakoyun, Kozanoğlu gibi,( Nazım Hikmet ve Yaşar Kemal'in eserleri) dönemine göre titizlikle senaryosunu yazıp yönettiği hatta ödül aldığı filmler de bir türlü "şeytanın bacağını kırıp" İstanbul'a giremiyor. Ama aynı günlerde, Hudutların Kanunu, Fransız TV'lerinde( De Gaulle'nin Türkiye ziyareti şerefine) gösteriliyor.Hatırlatma!

VE SANSÜR
* Ve sansür.. "Lümpen" pardon(!) senarist ve yönetmen Yılmaz Güney'in yazıp yönettiği kimi filmler, sansürün de hışmına uğruyor artık. Örneğin, Seyithan filminde Sansür Kurulu, filmin kahramanlarından Keje'nin(Nebahat Çehre oynuyor) adına takıyor önce, sonra da "Yeşilköy, Kadıköy gibi güzel köylerimiz varken neden sel sularına kapılıp evleri yıkılan köyler gösteriyorsunuz" diye filmin mekanı olan köyü beğenmediklerini bu yüzden gösteriminin mümkün olamayacağını söylüyor.. Ancak, Apo Gardaş, Kurul Başkanı'na "Gümrük Bakanımız İbrahim Tekin'in köyü efendim!" deyince durum değişiyor ve "gösteriminin mümkün olduğuna...." karar veriliyor.. Hatırlatma!

* Yıl 1968.. Yılmaz, askerlik görevi için Muş'tadır.. Bu tarihe kadar imza attığı film sayısı 70.. Askerliğe rağmen durmaz Güney! Apo Gardaş'a bir talimat verir! Muş'ta ev tutulacak, izin alınacak ve "evci" çıkışlarında film çekilecek.. Çekilir de.. "Onbaşı Yılmaz Güney" yönetimindeki film ekibi, Aç Kurtlar isimli filmi tamamlar. "Köylüler tarafından çok sevilen, iyi yürekli, delifişek bir eşkıyanın, jandarmalar tarafından öldürülmesiyle biten bir öyküyü anlatmaktadır Aç Kurtlar ama başına bin türlü bela gelir! Çekim sırasında Güney'in askeri birliğinden izinli de olsa jenaratör kullanılması (izni veren) Astsubay İsmet Özkan'ın askeri mahkemede yargılanmasına neden olur. Son Havadis Gazetesi sahibi Mustafa Özkan'ın da kardeşi olan İsmet Özkan, mahkeme sonuçlanmadan Silahlı Kuvvetler'den istifa eder. Daha sonra da dava düşer.. Aç Kurtlar ise sansürden geçmez, hiç bir sinemada oynatılamadan şu ölümlü dünyada bir depoda çürümeye terkedilir! Bu arada Güney, 18 aylık askerliğince çeşitli defalar aldığı izin sayesinde beş film daha çeker Hatırlatma!

* Bu arada 1965-72 arası Güney'in yazıp yönettiği kimi filmler, uluslararası festivallere davet edilir ancak her defasında pasaport alamadığı(!) için Kapıkule'den dışarı çıkamaz.. Hatırlatma!

* Ve Umut... Cannes'da gösterilen ve dünya basınında hakkında sayfalarca olumlu yazılar çıkan ilk Türk filmdir. Sansür Kurulu'nun, "filmde kullanılan at arabası bakımsız, at da zayıf olması sebebiyle fakirliğin sembolü olarak kullanılması..." ve daha pek çok ilginç ve komik gerekçeyle gösterimine izin vermediği Umut, peki nasıl oluyor da yurt dışı festivallerine gönderilmiştir? Hem Apo Gardaş hem Yılmaz Güney aleyhinde dava açılır.. Aslında, bir "gurbetçi"nin valizinde Cannes'a gönderilmiştir Umut. Danıştay'dan olumlu karar çıkmasının ardından yasal olarak Festivale gönderilmesine çok çalışılmış son çare olarak "gurbetçi valizi" düşünülmüş. (Hatta, dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Çağlayangil, Yılmaz Güney ve Abdurrahman Keskiner'le Bursa Çelik Palas'ta buluşur. Çağlayangil bir şeyler yapacağı konusunda söz vermesine rağmen, bir daha aramaz.) Güney, mahkemede "Umut"un kaçırılış gerekçesini şöyle özetler: Amacım Türk sinemasının uluslararası seviyeye yükseltilmesidir. Abdurrahman Keskiner'de "Filmi festivale yetiştirmek zorundaydık!" der. Beraat ederler.. Ve Keskiner, bir yıl sonra kuracağı film şirketine "Umut" adını verir.. Afişlerde, "Umut Film Abdurrahman Keskiner iftiharla takdim eder" anonsu vardır artık..

Hatırlatma...!

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır