Ekonominin farklı kesitlerinden sözedilirken, özel sektör ve kamu kesiminin ihtiyaçları hep ön plandadır. Çalışanların hakları da önemlidir, ancak -kaynak azlığından dolayı- onlar seslerini daha az duyurabilirler. Bir de tüketici hakları vardır ki, bu Türkiye'de yeni yeni yerleşen bir kavramdır ve çok da fazla kabul görmez.
Tüketici hakkı dediğimizde, örneğin cep telefonlarına gelen ekstra verginin boyutu da tüketici haklarına saygısızlığın bir göstergesi. Zaten bu gibi durumlarda, tüketici harcamalarını kısacağından, alınan vergide de azalma olacaktır. Konuyu genişletmek gerekirse, bir ülkede rekabeti -kamu veya özel sektörü korumak amacıyla- körelten her türlü uygulama, tüketiciye vurulan bir darbedir. Türkiye ekonomisi, korumacı dönemini tamamlamış gibi görünse de, aslında korumacı yaklaşımları sürdürüyor. Korumacılık sürerken de kaybeden, yalnızca tüketici değil, tüm ülke oluyor.
Rekabet ne zaman artar? Her türlü ürün, servis ve hatta insan kaynağı, ülkeler arasında serbestçe ve vergisiz dolaşabildiğinde. Şimdilerde AB'de ilgi odağı olan bir konu ise, iletişim hakları. Telefonda konuşma ve internete bağlanma özgürlüğünden söz ediliyor. Burada hak ve özgürlük derken, 'hangi bedeli ödeyerek' sorusu da gündeme geliyor. Herkes telefonda konuşabilir, internete bağlanabilir, ama hat bağlatmak neye malolur? Bu maliyet, AB üyesi diğer ülkelere oranla az mıdır, çok mudur?
AB ülkelerindeki yerleşik telekomlar, piyasaya yeni giren şirketlere, ağlarını fazla mülkiyetle kullandırdıkları takdirde, karşılarında Avrupa Komisyonu'nu bulacaklar. Bu yeni yaklaşım, özellikle Portekiz, Yunanistan ve Lüksemburg gibi, telekom ve internet sektörlerini ciddi rekabete açmamış ülkeleri etkileyecek. Türkiye'ye geldiğimizde ise rekabetin derecesini konuşmak bir yana, Türk Telekom'un boyunduruğu altında yaşadığımızı kabul etmemiz gerekiyor. Bu hükümdarlık, ses, data ve İnternet erişimi konularında hep aynı. Alternatif yok, ne servis, ne de fiyat açısından.
Ama, ülke çıkarları fazla düşünüldüğünden olsa gerek, telekom sektöründe henüz bir kıpırdanma yok. Aslında uzun vadede zedelenen yine ülke ekonomisi oluyor. Cep telefonu piyasası, normal telefon servislerine olan talebi azaltıyor. Diğer bir deyişle, Türk Telekom'un değeri ve devlet kasasına 'elbet bir gün' girecek bedeli düşürüyor. Öte yandan, kablosuz iletişim alternatifi bile, düzgün ve rekabetçi bir ortamda yeşeremiyor. Orada da iki başlı bir tekel oluşturuluyor. İnternet erişiminin hızını ve kalitesini ise hiç sormayın. Bu bizim için bir lüks ve kısa dönemde böyle kalacağa benziyor.
Hal, böyle olunca, insanın AB Komisyonu'nun hazırladığı rapora gülesi geliyor. Güleriz ağlanacak halimize misali, Avrupalılar'ın iletişimi fiyat ve hizmet açısından ideal bir noktaya getirme çabaları bizi şaşırtabilir. Hani devletin çıkarı, hani ülkenin kasasına (Türk Telekom kaleminden) girecek paralar? Acaba Avrupalılar hesabı nerede yanlış yapıyorlar? Küçük hesaplar daha az yapıldığından mıdır nedir, onlar, devlet-şirket-çalışan-tüketici dörgenini daha mantıklı bir eksene oturtmuş durumdalar. İyi ki, onlar da bizim gibi büyük hesapların peşinde değiller.
Ali'nin Ayşe'nin iletişim hakkını boşvermek belki de daha doğru. Bu ülkede iletişim hakkını haddinden fazla kullananların ne durumda olduğu zaten meydanda. Hele biz bir AB'ye girelim. Elbet onlara da doğru yolu göstereceğiz. O zaman, insan hakları, tüketici hakları, iletişim hakları diye bas bas bağırmamayı öğrenecekler...