kapat

03.02.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
YAVUZ DONAT(ydonat@sabah.com.tr )


Korku evi

Vali Cemil Serhatlı ile vedalaştık... Sonra... Emniyet Müdürü Gaffar Okan ile birlikte "yola" koyulduk.

Ofis... İstasyon Bulvarı...

Yenişehir. Bağlar. Seyrantepe. Şehitlik...

Ve "sur içine" yöneldik.

Sur içi "eski Diyarbakır."

Çiftkapı. Dağkapı. Melikahmet. Balıkçılarbaşı... "Orada" otomobilden indik.

Zira gideceğimiz yere "araç giremiyor."

Sokak "çok dar."

Sağımız, solumuz polis kaynıyor.

Bize yol açtılar.

"Küçükkavas Sokağı"na girdik.

30-40 metre yürüdük.

Sağda "Kavası Sağir Camii... Miladi 1469."

Solda...

Caminin tam karşısında bir "taş bina."

Önünde "medya ordusu."

Eve girmek "yasak."

"Buyrun" denildi.

Eve girdik.

***

Çok güzel bir ev...

Bazalt taşıyla yapılmış.

"Yüzyıllar" evi yıpratmamış.

Ortada "avlu."

Avlunun çevresinde... Birkaç basamakla çıkılan odalar. Odaların altı ise... "Mahzen... Bodrum... Depo" denilecek yerler.

İşte DGM Başsavcısı Nihat Çakar'ı orada gördük. Birkaç kişi, yeri kazıyor.

Kazılan yere hemen su doluyor.

"Kanalizasyon..."

"Pis su" alınıyor.

Yine "kazıya devam."

Tabii bu arada da "ceset" çıkıyor.

"Sabah" bir ceset...

"Öğleye doğru" ikinci ceset.

Öğleden sonra "üçüncüsü."

Sanki "ev" değil de...

"Mezarlık."

***

Kazılmış, ceset konulmuş...

Toprak örtülüp, beton atılmış.

Betonun üzerine yine toprak...

Onun üzerine yine ceset...

Onun da üzerine...

Yine toprak, yine beton.

***

Kazılan yer, kazılacak olan yerin "KDV'si" bile değil.

Başsavcı dedi ki...

"Şurayı... Şurayı... Sonra yan tarafı... Ardından öbür tarafı kazacağız."

"Sonra" dedik.

- Sonra, bitecek mi?

Başsavcı:

- Hayır... Bu evin yanında iki ev daha var... Henüz orada kazıya başlamadık.

***

Başsavcı ile Emniyet Müdürü, bizi, evin altında "bir yere" götürdüler.

Götürdükleri yer "küçük bir oda."

Ama "filmlerdeki gibi" bir oda.

Odanın duvarında "tenekeden bir dolap" var. Dolabın içinde "düğme gibi... Çivi gibi" bir çıkıntı. O çıkıntıyı "tutuyorsunuz... Çeviriyorsunuz."

Duvarda "gizli bir geçit" açılıyor... Arkası "sığınak."

Bu geçit, bu sığınak "bulunmuş."

Ama henüz "kazı başlamamış."

***

Her yer çamur içinde.

Zira "Su... Kazı... Pislik..."

Etrafta "ağır bir koku."

Ve evin koridorunda bir "buzdolabı."

"Rafları" yok. Ayrıca...

Buzdolabının kapısına "menteşe" yapılmış. Menteşenin üzerinde de kilit.

Başsavcı ile Emniyet Müdürü anlattılar ki...

"Ceset" bu buzdolabına konuyormuş.

Dolabın kapağı açılıp da, düşmesin diye...

Kapak, kilitleniyormuş.

***

"Sağa" baktık.

Biri, yeri kazıyor.

"Sola" baktık.

Öteki, yeri kazıyor.

Arkaya döndük.

Bir başkası, kazılan çukurda ceset arıyor.

Biraz "ev döndü."

Biraz "kazmalar... Kürekler... Odadakiler."

Yoksa...

Dönen bizim başımız mıydı?

***

Başsavcı "çıkalım... Bir çay içelim" dedi.

Emniyet Müdürü:

- İyi olur.

Çıktık.

"Kazı" hâlâ sürüyordu.

Kazıyı... Diyarbakır'ı yazmaya devam edeceğiz.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır