Maçın favorisi Efes, takım özelliklerini ve oyuncularının yeteneklerini sahaya yansıtamadığı için maçı kaybetti. Maçın iki çarpıcı notu var. İlki, ribaundlarda üstünlük sağlayacağı düşünülen Efes, 15 savunma ribaundu ile Ülker'in hücum ribaundu sayısının (16) altında kaldı. İkincisi, Hidayet ve İbrahim konsantrasyon eksikliği yüzünden yeteneklerini ortaya koyamadılar.
31 dakika sahada kalan Hidayet 3/7 ikilik, 0/6 üçlük yüzdesiyle oynadı. 6 ribaund aldı. 3 kez top çalarken, 1 top kaybetti. Bu istatistikler NBA'e uygun değil. Hidayet'in sağlıklı bir gelişme gösterebilmesi için oynadığı her ligin gereklerini yapması şart. Daha yukarıdaki ligler için ise sonra havaya sokulmalı. Hidayet'in 3-4 pozisyonda, takımı geri koşamayacak durumdayken erken kullandığı toplar, maçın dönüm noktalarıydı diyebiliriz.
Efes kenar yönetimi ne bu kötü görüntüyü değiştirmek için ne de İbrahim ve Hüseyin'i daha aktif hale getirmek için müdahelede bulunamadı.
Ülker, Murat Didin'le yakaladığı müthiş seriyi devam ettiriyor. 6 maçta 1 galibiyet seviyesinde alınan takımın grup liderliğinin en büyük adayı haline getirilmesinde antrenör payının altı çizilmelidir. Ufuk'un eski günlerine dönmesi, aslan yürekli Haluk'un istikrarını sürdürmesi ve kaptan Levent'in de takıma ağabeylik yapması da başarının diğer unsurları. Ayrıca her baskette malzemecisinden yöneticisine kadar ayağa fırlayan Ülkerliler, bu maçı ne kadar kazanmak istediklerini gösterdiler.
Avrupa Ligi'nin belki de en heyecanlı ve en basketbol açısından doyurucu maçı İstanbul'da oynandı.