


Bizim mööölerin Avrupa'ya girmesi!
Önce Nevin Bilgin'in sonra da Nuriye Akman'ın, Tarım Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp ile yaptıkları söyleşiler, bizim möölerin de Avrupa Birliği Kopenhag kriterlerine uyum yapabilecek hale getirilmesi sorununu gündeme taşımış oldu. Her açıdan uyum süreci ateşlenmiş durumda.
Meclis, politikacılar...
İşçiler, fabrikalar...
Memurlar, devlet daireleri...
Çiftçiler, tarlalar...
Bankalar, bankacılar...
Gazeteciler, medya...
Ordu, subaylar...
Öğrenci, üniversiteler...
Hemen herkes Avrupa'nın ne kadar gerisinde, ne kadar ilerisinde tek tek sınavdan geçmekle yüzyüze gelmiş bulunuyor. Bu arada, bizim mööler de aynı kıyaslamanın içine mutlaka girecekler. Bu açıdan bakınca Türkiye'de ilk defa şimdiki Tarım Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp; "çok iyi davar yayarım, çok iyi inek sağarım... Şöyle çömelirim, memeyi ılık suyla yıkarım. Güzel güzel masajlarım ki kan devri artsın, ineğin ismini söylerim usul usul 'kızım, yavrum' derim... Önce omuzunu, yanına oturunca da karın kısmını okşarım..." diyerek görüş bildirmesi sevinç yarattı.
***
Cumhuriyet kurulduğundan beri, 75 yıldır, ilk kez bir Tarım Bakanı "Ahıra girmeyi..." ayıp, kusur, noksanlık saymıyor: Çok iyi inek sağarım... Memeyi şöyle kavrarım...
Tamam da sağdığın inek...
Akraba evliliği yüzünden...
Genetik yetersizliğe düşmüş.
Sütten, etten kesilmiş...
Neredeyse öküzleşmiş!
Bugün bir Avrupa ineği:
Yılda 7 ton süt veriyor.
Bir Türk ineği:
Yılda 2 ton.
Bugün bir Avrupa sığırı:
Yılda 500 kilo et veriyor.
Bir Türk sığırı:
Yılda 200 kilo...
Konunun uzmanı Prof Mehmet Evrim'in araştırmasına göre, Türkiye 6 milyon civarında sağılabilir inek ve 25 milyon civarında koçaltı koyun varlığı itibariyle yılda 30-40 milyon ton süt üretebilme kapasitesine sahip olmasına rağmen yerli ırkın genetik yetersizliği, kötü bakım, elverişsiz beslenme, üreticinin bilgisiz, parasız, becerisiz durumda olması yüzünden bu potansiyelin yüzde 20'si düzeyinde verim alabiliyor.
***
40 milyon ton süt alabilecek hayvan besle, bak, büyüt fakat ancak 5 ile 8 milyon ton civarında bir süt elde et.
Et açığın büyüsün...
Et açığını; İran'la kapat.
Süt açığın yükselsin...
Süt açığını: İthal süt tozuyla...
Bunun adına da hayvancılık yapıyorum de... Bugün Güneydoğu'nun kırmızı sığırı, Doğu Anadolu'nun boz sığırı, İç Anadolu'nun yerli karası verim açısından dökülüyor. İşte Tarım Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in verimi yüksek Türk Tipi İneğin geliştirilmesi tam anlamıyla seviyeyi Avrupa düzeyine getirme çabası, hayvancılıktaki verim çıtasını AB'nin Kopenhag kriterleri seviyesine çekme niyeti olarak karşımıza çıkıyor. Aslında Türkiye'de sığır islah çalışmaları Atatürk döneminde 1924'de başlatılmış. Köylünün damızlık ihtiyacını karşılamak üzere, bugünkü tarım işletmelerinin bazıları hara ve inekhane adı altında Cumhuriyet kurulurken düşünülüp faaliyete geçirilmiş. Bugün TİGEM'e bağlı devlet kuruluşu olarak faaliyet gösteren ve içlerinde Ceylanpınar, Karacabey gibi her birinin sahip olduğu toprak büyüklüğü Danimarka'dan daha fazla olan 38 tane tarım işletmesi var.
Ve 7 bin kişi çalışıyor.
Fakat bizim möölerin durumu..
Tek kelimeyle sefillik...
Bu devlet çiftlikleri, bugüne kadar verimi yüksek Türk Tipi İnek geliştirmeyi beceremediler.
Niçin?
Beceremedilerse niçin varlar?
Bu 38 Tarım İşletmesi'nin hangisinde genetik kapasitesi yüksek, sperm (döl) kalitesi gelişmiş adına progeny-test denilen, denenmiş, sertifikaya bağlanmış boğadan kaç tane var?
Acaba 1 tane bile yok mu?
Tarım Bakanı, bu yapıdan Türk tipi verimi yüksek inek ırkını nasıl, hangi yol ve yöntemle geliştirecek? "Ahıra girerim, memeyi şöyle kavrarım, ineği ninniler söyleyerek sağarım..." söylemi bir yeni tür çobansülülük mü yoksa gerçekten Türkiye'yi Avrupa ölçülerine taşıma iyi niyeti, samimiyeti ve çalışkanlığı mı?
Bu çok önemli..