kapat

16.01.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Maydanoz!..

Reha Muhtar "Maydanoz musun, Dereotu musun, nesin" diye payladı, televizyon kameramanlarını hırplayan Maydonozcuları..

Az bile yaptı..

Ama ben şaşırmadım. Kendi davet ettiklerine eşek muamelesi yapanlar, bir de davetsiz gelen gazetecilere ne yapacaklardı ki?.

Uygar bir yer yapmakla, içine uygar bir işletme koymak farklı şeyler..

Hayatta en çok izlemek istediğim konserdi, Tarkan'ın ki.. Bizzat kendisi arayıp davet etti. Gitmedim. Mydonose'da olduğu için gitmedim.

Ama konser öncesi de karşı birşey yazmadım, deprem yararına diye.. Üç kişi eksilirse üzülürdüm.

Ben hala İstanbul İtfaiyesi Trafik Daire Başkanının açıklamasını bekliyorum..

Bu çadırın boşalma sistemi yeterli mi?. Bir panik anında insanlar birbirlerini ezmeden dışarı çıkabilirler mi?.

Koltuk yerleştirmeleri, acil çıkışlar, kurallara uygun mu?.

Ben gittiğimde durum korkunçtu. Düzelttiler mi bilmem.. Ama İtfaiye Daire Başkanımız bilmek zorunda. Çünkü işletme izni ondan geçiyor..

Verdi mi?.. Nasıl verdi?.

Bir Garip Orhan Veli
İstanbul'un gripten kırıldığı bugünlerde üstat yaşasaydı şiirlerini aşağıdaki gibi değiştirir miydi acaba? Yarattığı GARİP akımını GRİP akımına çevirir miydi? (Tüm Orhan Veli hayranlarının affına sığınarak.)

***

İstanbul'da yatağının içinde bir GRİP Orhan Veli'yim

Veli'nin oğluyum kendinden geçmiş biçimde.

Güç bela yatağımda oturmuşum

Oturmuş da bir avuç hap yutmuşum

İstanbul'un mermer taşları

Başıma da konmuyor aman gribim diye martı kuşları

Gözümden boşanır hicran yaşları

Gribim, onun yüzünden bu halım

***

İstanbul'da yatağının içinde bir GRİP Orhan Veli'yim

Veli'nin oğluyum reçetesiz kederler içindeyim.

***

İstanbul'u dinliyorum burnum tıkalı

Önce hafiften bir titreme geliyor

Yavaş yavaş yığılıyor başım yastıklara

Üst katta komşunun oğlunun durmayan hapşurukları

Kafamı dinliyemiyorum burnum tıkalı

İstanbul'u dinleyemiyorum kulaklarım tıkalı

Burunlar çekiliyor dalyanlarda

Bir memurenin masasına düşüyor başı

Aile doktorum ciğerlerimi dinliyor burnu tıkalı

İstanbulu'u dinliyorum gözlerim kapalı

Grip nedeniyle kapalı çarşı

Ana baba günü Cerrahpaşa

GRİBANlarla dolu koridorlar

"Öksür" sesleri geliyor doktorlardan

Rüzgarda Teraflu kokuları

İstanbul'u dinliyorum burnum tıkalı

İstanbul'u dinliyorum burnum tıkalı

Başımda ağrı kesicilerin sarhoşluğu

Dinmeyen öksürüklerin uğultusu içinde

Boğazım sarılı

İstanbul'u dinliyorum burnum tıkalı

***

Hapşursam sesimi duyar mısınız mısralarımda?

Ölçebilir misiniz dinmeyen ateşimi ellerinizle?

Bilmezdim şurupların bu kadar acı, haplarınsa kifayetsiz olduğunu

Bu lanet hastalığın eline düşmeden önce.

Bir yer var biliyorum, gribe yakalanmamak mümkün.

Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum.

Kafamı kaldıramıyorum.

***

Beni bu kötü havalar mahvetti.

Grip yüzünden istifa ettim efkaftaki memuriyetimden

Gripine böyle havada alıştım

Böyle havada aşık oldum bayan doktoruma

Eve nane-limon götürmeyi

Böyle havalarda unuttum

Hastalığım hep böyle havalarda nüksetti

Beni bu kötü havalar grip etti.

***

Uyuşamayız yollarımız ayrı;

Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi;

Senin ilacın Teraflu, Katarin;

Benimki Gripin;

Sen Amerikan hastanesi rüyası görürsün, ben sağlık ocağı.

Benim ki de kolay değil, kardeşim;

Kolay değil hani.

Böyle kuyrukta beklemek sıra için Tanrının günü.

****

Biz gripliler,

Saat dokuzda , saat onikide, saat beşte,

Biz bizeyizdir SSK polikliniklerinde.

Aksıra tıksıra dolaşır dururuz.

Böyle yazmış kaderimizi devlet baba,

Ya eczanede SSK karnesiyle aldığımız ilaçların gelmesini bekleriz,

Ya da aybaşını...

***

Uzanıp yatıvermiş sereserpe;

Entarisi sıyrılmış hafiften;

Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor;

Bir eliyle de göğsünü tutmuş öksürüyor.

İçinizde kötülüğü yok biliyorum ama..

Olmaz ki!

Böyle de hasta olup yatağa düşünülmez ki..

***

Hiçbir şeyden çekmedi dünyada gripten ve Tansu'dan çektiği kadar

Hatta kel yaratıldığına bile müteessir değildi.

Grip olmadan önce anmazdı ama demokrasinin adını

Günahkar da sayılmazdı.

Bir daha seçilemezse

Yazık olacak Süleyman efendiye..

***

Öyle bir yattı ki kendi gitti ismi bile kalmadı yadigar

Bir tek şu beyit kaldı ilaç kutusunda, el yazısıyla

"Cumhurbaşkanlığı Allahın emri, ah bir de şu grip olmasaydı"

***

Benimde mi kağıt medillerim olacaktı?

Ben de mi böyle uykusuz kalacaktım?

Sessiz sedasız mı olacaktım böyle

Çok sevdiğim salatayı bile aramaz mı olacaktım.

Ben de mi grip olacaktım?!

***

Su nezle bir bitse dersin,

Hapşurmasam dersin,

Başım ağrımasa dersin;

Ayağa kalkabilsem dersin,

Gözümü açsam dersin,

Grip olmasam desene!

***

Ne Apo'nun asılması

Ne AB ile üyelik antlaşması

Bir elinde mendil,

Bir elinde nane-limonla

Umurunda mı dünya!

***

Bilmem ki, nasıl anlatsam;

Nasıl, nasıl, size derdimi!

Bir grip ki yürekler acısı,

Bir grip ki, düşman başına.

Gönül yarası desem...

Değil!

Ekmek parası desem...

Değil!

Bir grip ki...

Dayanılır şey değil

***

Bir de öksürük şurubu şişesinde balık olsam.

hakanutku@hotmail.com

Pazar Neşesi
Pazar Neşemiz, iki yerden birden çıktı.. Los Angeles'ten Kazım'ın faksından ve Yıldırım Tuna'nın e-mailinden.

Karı koca, gece yarısı sokak kapılarının yıkılır gibi vurulması ile uyandılar. Adam söylene söylene kalktı, pencereyi açtı ve aşağı seslendi..

"Hey, kim var orda.."

Aşağıdan bir ses cevap verdi..

"Buraya gelip beni biraz iter misiniz?.."

"Saat sabahın üçü.. Polise telefon etmeden, hemen defol git ordan" dedi, adam ve pencereyi kapayıp yattı.. Karısı homurdandı..

"Hani geçen kış bizim çocuklar marş basmadığı için yolda kalmışlardı da, o genç çift kendi arabalarından inip bizimkileri iterek arabalarının çalışmasını sağlamışlardı. Hala anlatırlar. Şimdi çocuklarına yapılan bir iyiliği iade etmen için fırsat buldu, sen saati bahane ediyorsun.."

Adam bir an düşündü. Karısına hak verdi.. Paltosunu pijamasının üzerine giyip kapıya indi.. Kapıyı açtı, tipinin savurduğu karlar suratına çarparken karanlığa bağırdı:

"Hey sen, hala yardıma ihtiyacın var mı?..Seni itmeye geldim. Nerdesin?.."

"Tabii var" diye cevap verdi, karanlıktan gelen bir ses.. "Ben burdayım. Arka bahçendeki salıncakta.."

SEVDİĞİM LAFLAR
Yerinde söz söylemesini bilen, özür dilemek zorunda kalmaz.

Fatih Sultan Mehmet (Teşekkürler Caner)

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır