kapat

16.01.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )


Abidik gubidik fıkralar

Adamın biri, tasma kayışından tuttuğu ufak tefek sarımsı bir köpekle içkili bir kafeye girip bara oturmuş.

Barmen, köpeğe bir göz attıktan sonra:

- Kusura bakma ama, senin köpek de pek mıymıntı bir şey, daha iyisini bulamadın mı, demiş.

Adam:

- Öyle mıymıntı gibi görünüyorsa da, çok güçlüdür o, demiş; toz edemeyeceği hiç bir köpek yoktur.

O sırada iri yarı bir alman çobanı çıkmış bir masanın altından ve hırlayarak sarı köpeğin üstüne doğru yürümüş..

O da ne? Kaşla göz arasında alman çobanı inleyerek yere yapışmış ve kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırarak, hemen masalardan birinin altına saklanmış.

Barmen:

- Dur bekle bak, demiş, benim arkada bir senbernar var. Seninkini bir lokmada yer yutar vallahi..

Ve arka taraftan çıkarıp getirmiş senbernarı. Koca köpek, bir anda kaplan gibi saldırmış sarı mıymıntının üstüne..

Aradan dakika geçmemiş, senbernar, kanlar içinde pöstekiye dönmüş.

Tam o sırada dev gibi bir danua ile bir müşteri girmiş içeri. Sahibinin "yakala" demesiyle insanın boynuna atlayıp yere yıkacağı türden bir danua...

O da, sarı mıymıntıyı görür görmez deli gibi saldırmış üstüne..

Sarı köpek sakin, bir iki tane patlatmış danuaya... Danua, kanrevan içinde yıkılıp kalmış sarı mıymıntının ayakları dibinde..

Kafede oturan herkes:

- Bu ne biçim köpek yahu, diye ayağa kalkmış.

Sarı köpeğin sahibi, ağzında küçük bir gülücükle:

- Gerçekten pek gösterişsizdir, benim bücür, demiş. Ben onu yavru olarak hayvanat bahçesinden aldığım zaman, bir de yelesini kesmeden önce görecektiniz onu...

Bülent Ecevit'e hayran bir dost, çok seviyor bu fıkrayı nedense, her önüne gelene mutlaka anlatıyor.

Kopenhag kriterleriyle Avrupa Birliği'nin önerilerine kızıp ayağa kalkanlar var ya...

Onlar için de bir fıkra uydurmuşlar...

Üç beş genç ve güzel hanım, gönüllü olarak bir hastahanenin cerrahi servisinde çalışıyorlarmış.

Servisin şefi olan operatör çok ünlü bir doktormuş ama, bayılıyormuş açık saçık konuşmaya...

Doktorun densizliklerinden usanan genç ve güzel hanımlar, bir karar almışlar aralarında. Doktor ölçüyü kaçırdığında, hep birlikte hemen servisi terkedecekler...

Bir sabah operatör, pek keyifli girmiş kiliniğe:

- Günaydın, hanımlar, demiş. Sadece diplomatların bulunduğu bir gemiye çağırdılar beni. Griple kızamık arası bir salgın başgöstermiş aralarında. Hepsini çırılçıplak soyup, tek tek muayene etmem gerekti. Doğrusu şaştım kaldım diplomatlara. Ufak tefek yaşlıca adamlardı çoğu. Boyları, elleri, ayakları normaldi. Ama o kadar kocamandı ki organları...

Doktor daha sözünü bitirmeden gönüllü hanımlar, hep birden hızla kapıya yönelmişler.

Doktor bağırmaya başlamış arkalarından:

- O kadar acele etmeyin canım. Gemi bir hafta kalacak. Üstelik buraya da geliyorlar, davet ettim kendilerini çünkü...

Avrupa üyesi ülkelerden birinin randevu evinde çalışan genç bir kadın, arkadaşına dert yanıyordu:

- Artık burama geldi, doğrusu dayanamayacağım. Bıyıklı, göbekli bir Şark siyasetçisine düştüm. Kalçalarımı yemek istediğini söyledi...

- Ee canım bizim meslekde olağan şeyler bunlar..

- Evet ama bir baş soğanla değil... Üstelik bir de küçük bir idam sehpası çıkardı cebinden; biz kızdığımızı asarız, bizde usul böyledir, diyerek...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır