Vahşet
Bu ülkede oldum olası "cana saygı" kavramının eksik olduğunu düşünmüşümdür.
İnsan canının en kutsal değer olduğu gerçeği bir kenara itilir: Din, namus, şeref, gelenek, vatan sevgisi gibi bir çok gerekçeyle ölme ve öldürme yüceltilir.
Cezaevlerinde katillerden "ağır mahkum" diye sözedilir ve adamın ne kadar çok "leş"i varsa, o kadar çok saygı gösterilir.
Liderlerimizde, toplum önüne çıkan insanlarımızda "insancıl söylem" eksikliği vardır.
***
İnsan canına acımayan bir gelenek, hayvanlara hiç acımaz.
Otomobilini, sokaktaki yavru köpeğin üstüne süren mankenler bile görülmüştür bu ülkede.
Hiç bir neden yokken sokaktaki zavallı kedileri, köpekleri tekmeleyenleri, taşlayanları siz de görmüşsünüzdür mutlaka.
Ama son yıllarda uyanmaya başlayan bir bilinç, hayvanlara kötü muamele edilmesini utanılacak bir davranış haline soktuğu için, pek ulu orta işkence yapılamıyordu artık.
Hayvanlara eziyet etmek hafiften de olsa bir utanç vesilesi sayılıyordu.
Çöp arabasına atılan yavru köpeğe acıyan insanların çığlıkları, bu konuda bir duyarlık yaratmaya başlamıştı.
***
Ama bir anda her şey tersine dönüverdi.
Kuduz tehlikesinin başgöstermesi, bazı kişilerin içindeki ölçüsüz şiddetin ortaya çıkmasına neden oldu.
Sürek avları başlatıldı.
Televizyonda hep birlikte izlediğimiz bir sahne dehşet vericiydi. Ellerine tüfekler almış köylüler nerede köpek görseler ateş ediyorlardı. İçlerinden bir tanesi, hiç de kuduza benzemeyen beyaz bir köpeği vuruyor ve sonra gülerek uzaklaşıyordu oradan.
Yaralı hayvan kıvranıyordu. Soğuk toprağın üstünde uzun ve acılı bir ölüme terkedilmişti artık. Ani bir ölümü bile çok görüyorlardı hayvancağıza.
Kimbilir şu anda, gözden uzak köşelerde el kadar masum yavrulara ne işkenceler uygulanıyor?
***
Kuduz tehlikesini hafife aldığım sanılmasın.
Bu korkunç hastalığı önlemek için ne mümkünse yapılmalı.
Hıncal'ın belirttiği gibi, hiç bir uygar kentte sokakta başıboş hayvan sürüleri gezmez.
Onbinlerce köpeğin sokaklarda cirit attığı bir Paris, bir Londra, bir Roma hayal bile edilemez.
Bizim büyük kentlerimiz de bu durumdan kurtarılmalı.
Ama bu işi hayvan katliamı vahşetine dönüştürmek de bir başka büyük ayıp.
En iyisi, ilgili kurumların katılacağı bir sempozyum düzenlemek ve burada hayvanseverlerin ürettiği alternatif çözümlere kulak vermek.
İnanıyorum ki bu tartışmalardan olumlu bir sonuca ulaşılacaktır.
Basındaki tartışmalara da bu açıdan bakıyorum.
Ne Bekir Coşkun, insanlar kudurarak ölsün diyor, ne de Hıncal Uluç nerede hayvan görürseniz katledin talimatı veriyor.
"Cümlenin maksudu bir lakin rivayet muhtelif!"