TÜSİAD'ın 30. Olağan Genel Kurulu'nda konuşan TÜSİAD Başkanı Erkut Yücaoğlu, iş dünyasına çağrıda bulunarak global rekabete hazırlık açısından evliliklere gitmelerini, internete yatırım yapmalarını ve halka açılarak borsaya gelmelerini istedi.
"İş alemi olarak her şeyden önce istikrar programına desteğin sürdürülmesi gerekli" dedi. Cumhurbaşkanı Demirel'in, Türkiye'nin önüne 10 yılda dünyanın ilk 10 büyük ekonomisinden birisi olma hedefini koyduğuna işaret eden Yücaoğlu, "Türkiye, hedeflerini yüksek belirlemek zorundadır. Devletiyle özel sektörüyle bütün gücümüzü ortaya koymak ve bu hedeflerin gerçekleşmesi için çalışmak, topluma, çocuklarımıza, gelecek kuşaklara borcumuzdur" diye konuştu.
Borsaya yüksek talep olan bu dönemde, arzı artırmak spekülatif hareketleri azaltacak ve borsamıza derinlik kazandıracaktır.
Türkiye ekonomisi, büyüme için gerekli kaynakların önemli bir kısmını, ekonomik bir biçimde borsadan temin edecektir. Borsa, şirketlerin birleşmesine, büyümesine, dünya pazarlarına çıkmasına destek olacaktır.
Aile şirketlerimizin, profesyonelce yönetilen halka açık şirketler haline gelmesi süreci hızlanacaktır.
Enflasyon muhasebesi ve konsolidasyon gibi şeffaflığı geliştiren uygulamalarla, tasarrufçunun güveninin arttığı bir ortamda yaratılacaktır.
Borsa, mülkiyetin geniş bir tabana yayılmasını ve tasarrufların orta vadede verimli biçimde değerlendirilmesini sağlayan bir yapı haline gelerek, ekonominin büyümesiyle gelen kazancın daha adil bölüşülmesini de sağlayacaktır.
Batı dünyasının, ülkelerin iç huzurunun güvencesi olarak demokrasi ve insan hamklarını gördüğünü ve bunu oluşan ekonomik birliklere katılımın bir ön koşulu haline getirdiğini belirten Yücaoğlu, "Türkiye bu konuda daha çok AB ile muhatap olduğu için, konunun asıl bayraktarlığını uzun zamandır ABD'nin üstlendiğini gözden kaçırmaktadır. Öyleyse dünyanın iki büyük gücünün başını çektiği bu tutum, zenginler kulübüne katılma hedefini önüne koymuş hiçbir ülkenin göz ardı edemeyeceği bir gelişmedir" dedi.
Yücaoğlu, şunları söyledi: "Türkiye bütün iddiaların aksine, kendini hiçbir zaman Batılı bir ülke olarak göremedi. Her zaman 'biz ve onlar' ayrımı geçerli oldu. Bu ayırım bazı kesimlerce zaman zaman düşmanlığa kadar vardırıldı. Oysa 2000'e çok az kala bu bakış açımızı değiştirmemiz için, biri İstanbul'da diğeri Helsinki'de iki önemli işaret aldık. Kendi geleceğimizi inşa ederken, dünyanın 2 büyük Batı'lı gücünün AB ve ABD'nin Türkiye'yi Batı dünyası içinde eskisinden farklı bir konuma oturttuğu gerçeğini kavramalıyız."
Çağdaş dünyanın, gereklerini yerine getirdiği takdirde 21. yüzyılın ilk çeyreğinde, Türkiye'nin bütün unsurlarıyla Batı dünyasının bir parçası ve önde gelen aktörlerden birisi haline geleceğini vurgulayan Yücaoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Okyanusta yelken açma hayaliyle yola çıkan bir teknenin önündeki çırpıntılı iç denizi geçememesi, çok hazin olur. Uzun vadede önümüze büyük hedefler koyarken, bu hedeflerin yarattığı heyecanla kısa vadede aşmak zorunda olduğumuz engelleri küçümsemememiz gerekir. Önümüzde yolundan sapmaması gereken bir istikrar programı ile kararlılıkla uygulamaya devam etmesi gereken bir reform programı bulunmaktadır."