kapat

14.01.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ZÜLFÜ LİVANELİ(livaneli@sabah.com.tr )


Olgunluk dönemi

Türkiye galiba bir olgunluk sınavından geçiyor. Yıllardan beri ülkenin siyasi iklimine egemen olan hamaset edebiyatı, dünyaya ve evrensel değerlere kafa tutma geleneği artık prim yapmıyor.

Hatırlarsanız, dünya ülkeleriyle en ufak bir siyasal çelişme doğdu mu, siyasetçiler halkı sokağa dökme alışkanlığındaydı.

Bir Batı ülkesinin tutumunu beğenmediğimiz zaman, halk kitleleri basının da desteğiyle sokaklarda gösterilere çıkar, o ülkenin mallarını boykot etme kampanyaları başlar ve "serbest atış" yöntemiyle bol bol küfür edilirdi.

İki ülke arasında soğukkanlı müzakerelerle giderilebilecek olan çelişkiler, ülke çapında öfkeli bir müsamereye dönüştürülürdü.

Beş on gün sürerdi bu babalanmalar.

Sonra da söner giderdi.

Bunun en son örneği İtalya konusunda yaşamıştık.

İtalyan temsilciliklerinin önünde bayrak yakmalar, kravat kesmeler, kanlı makarnaları yerlere dökmeler...

Bütün bunlar, Öcalan orada bir evde gözaltında tutulduğu ve İtalyan basınına demeç verdiği için oluyordu.

Yani şimdi bizim yaptığımız şey için.

***

Bu heyecan gösterileri ağırbaşlı ve gücünden emin bir ülkeye yakışmıyordu doğrusu.

Ve her seferinde bu köşede eleştirilmişti.

Atatürk örneği hatırlatılmıştı sık sık.

Bu büyük devlet adamı, ülkesini parçalayan, İstanbul'u işgal eden daha sonra da Yunan istila ordusunu Anadolu'ya yollayan güçlere karşı fiilen çarpışmış, savaş stratejileri kurmuş ama bu süreç içinde bile Batı'ya küfür etmemişti.

Çünkü Türkiye'nin tarihi gerçeğinin eninde sonunda Batı uygarlığıyla bütünleşmek olduğunun bilincindeydi.

Kendisine karşı açıkça düşmanlık sergileyen ülkeleri karşısına almamaya özen göstermiş, onlar aleyhine tek bir söz bile etmemiş ve savaş biter bitmez de yeni uygarlık projesini Batı ülkelerinden davet ettiği uzmanlarla, o ilkelere kurmak için gayret göstermişti.

Ömrünü savaş alanlarında geçirmiş bir büyük asker olmasına rağmen, siyasi olgunluğa sahip bir hesap adamı kimliğiyle ortaya çıkmıştı.

Çünkü ülkesinin ve kendisinin gücüne güveniyordu.

Mahir bir kaptan olarak, geminin ana rotasını değiştirmemeye özen gösteriyordu.

Hedefini hiç şaşırmadı.

***

Oysa bizim anlı şanlı yöneticilerimiz, babalanmayı, köy kabadayısı gibi naralar savurmayı ve "Bütün dünya Türk'e kurban olsun! Biz herkesi ezeriz!" mantığıyla saf halk kitlelerini sokağa dökme yolunu seçmişlerdi.

***

Şimdi Türkiye, altına imza koyduğu anlaşmalara saygı gösteren, soğukkanlı stratejik hesaplar yapan, günlük heyecanlarla çocuksu hareketler yapmayan ciddi bir ülke görünümüyle ortaya çıkıyor.

Yani olgunluk sınavını geçiyor.

Uluslarüstü hukuka ve anlaşmalara saygı göstermek bir acz belirtisi değil, tam tersine ciddi bir devlet olmanın göstergesidir.

Gelecek kuşakları çatışmalardan korumak, yeni ölümlere yol açmamak ve barış-demokrasi-hukuk ekseninde hareket etmek bir hükümetin becerikliliğini ve erdemini gösterir.

Bu tutum, kardeş kavgasında yitirdiğimiz otuz bin insanımızın aziz hatıralarına da saygı niteliğindedir.

Eğer bu ülkede bundan sonra kardeşlik, barış ve hukuk egemen olacaksa, onların kanı boşa akmamış olacaktır.

Not: Zirveden çıkan kararın tek tehlikeli yanı, idam meselesini Avrupa'ya bir şantaj gibi öne sürmek. Umalım bu tutum, Türkiye'yi karıştırmak isteyen anarşist güçleri, yeni terör eylemlerine özendirmesin.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır