MARMARA'yı çöplüğe çeviren Rus tankeri aslında tanker değil: tanker kılığına sokulmuş bir nehir salapuryası. Lodosa dayanamadı, parçalanıp ikiye bölündü. 1000 ton fueloili denize akıttı, Marmara'ya gelmiş geçmiş en büyük ekolojik facialardan birini yaşattı.
BÖYLE bir döküntüyü deniz ticaret filosunda tutan, yanıcı-patlayıcı madde yüklenip uluslararası sulara çıkmasına izin veren Rusya'nın devlet olarak kabahati yok mu? Elbette ki var. Hem kabahati var, hem de vermesi gereken hesap...
RUSYA'dan bu hesabı üç sivil toplum örgütü soruyor. Kısa adı TÜDAV olan Türk Deniz Araştırmaları Vakfı, Deniztemiz Derneği (TÜRMEPA) ve İstanbullu balıkçıları temsil eden Marmara Bölgesi Su Ürünleri Kooperatifleri Birliği, Rusya Federasyonu'na "sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını ihlal ettiği" gerekçesiyle dava açıyor. Bundan önce sadece kaza yapan gemilerin armatörlerine davalar açılmıştı. İlk kez, bir "bayrak ülkesi"ne karşı dava açılmış olacak. TÜDAV Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk diyor ki:
"VOLGANEFT bir nehir gemisi. Teknik yönden açık denizlerde seyrüsefer yapacak durumda değil. İstanbul'u büyük zarara uğratan kaza aynı zamanda bir insan hakları ihlalidir; bayrağını taşımasına izin veren ülke bu geminin yolaçtığı felaketten de sorumludur. Felaketin bedelini bayrak ülkesi ödemeli."
ÜÇ sivil toplum örgütü Rusya Federasyonu aleyhinde savcılığa suç duyurularını yapmakla kalmadı, IMO ve UNEP gibi uluslararası denizcilik kuruluşlarına da aynı yönde şikayette bulundu. Davacı örgütler, aşama aşama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar gitmenin prosedürünü işletmeye başladı.
BUGÜNE kadar "armatörlere açılan davalar"la sınırlı kalan hukuk savaşımızı sivil toplum örgütleri değişik ve çarpıcı bir dinamikle uluslararası platforma taşıdı.
BÖYLE bir dava aslında "devletten devlete" açılmalıydı. Bu gibi davaların daha önce açılmaması yüzünden Marmara ve Boğazlar, çevre trajedilerine açık bırakılıyor.
"BAYRAK ülkesi" Rusya Federasyonu'na dava açmakla sivil toplum örgütleri, devlete çok önemli bir "hukuk dersi" vermiş oluyorlar.