Beşiktaş Meydanı rezil edildi... Saraylar diyarı bu ilçenin meydanı Mahmutpaşa haline getirildi...
Oysa düzenleme çalışmaları çok iyi niyetlerle başlamıştı... Beşiktaş Belediyesi eski Başkanı Ayfer Atay, yola örnek bir meydan düzenlemesi için çıkmıştı... Bu işi de Ortaköy mimarı(!) Erhan İşözen'e bırakmıştı...
Gelin görün ki; Erhan, meydanın göbeğine İstanbul'daki en çirkin anıtı diktirdi... Güya bu anıt İstanbul'un simgesi olacaktı, Marmara'dan gelen gemiler önce bu anıtı görüp, İstanbul'u tanıyacaktı... Hatta geceleri lazerli gösteriler yapılacaktı... Anıtın çevresindeki dükkanlarda turistik ve hediyelik eşyalar satılacaktı...
Ama olmadı!
Anıt Beşiktaş Meydanı'nda kayboldu... Daha doğrusu küçücük meydanın ortasına dikilen 30 metrelik bu anıtın bırakın uzaktan, çevresinden bile görülmesi mümkün olmadı...
İş bununla da kalmadı... Meydandaki dükkanları kiralayanlar hediyelik ve turistik eşya değil, Mahmutpaşa sergilerinde olan ayakkabı, kazak, ceket, şemsiye satmaya başladı...
Sonuçta Ayfer Atay'ın iyi niyetle yola çıktığı Beşiktaş Meydanı düzenlemesinde iş zıvanadan çıktı....
İki kişiden birer ricam var...
Birincisi Erhan İşözen'den; lütfen bu meydanı git ve gez... Yaptığın projenin nasıl iğrenç olduğunu gör...
İkincisi Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu'na; çarpıklığa hiç vakit geçirmeden el at... Ve o meydanı Mahmutpaşa olmaktan lütfen kurtar...
Zam yapılmayan bir müzeler kalmıştı!
Kültür Bakanlığı yılbaşından itibaren müze giriş fiyatlarına yüzde 50 zam yaptı... Buna göre Ayasofya için 2 milyon lira olan giriş ücreti 3 milyona, Dolmabahçe için ise 3 milyon liradan 4 milyon liraya yükseltildi...
Peki gerekçe?
Belli değil...
Ekonomi bilimine göre zam maliyet artışından kaynaklanır... Bir hizmetin ve ürünün maliyet artışı zam olarak fiyata yansıtılır...
Kültür Bakanı İstemihan Talay'a sormak gerekir; Ayasofya'da neyin maliyeti arttı? Acaba bakım mı yapıldı? Milyonlarca dolar bu anıt eser için mi harcandı?
Ne gezer!
Ayasofya dökülüyor... 1500 yıllık anıt küfleniyor... Dolmabahçe'nin dış yüzeyi pislik içinde... İşlemeli taşlar yosun tutmuş, yapının içine küf kokusundan girilmiyor...
Bu arada TURSAB Başkanı Başaran Ulusoy da feryat ediyor: "Bu zammı biz turistlere nasıl anlatalım... Ne diyelim?"
Sayın Talay acaba bu gerekçesiz zamları geri çekemez mi? Hiç değilse mensubu olduğu hükümetin açıkladığı yıllık enflasyon düzeyi olan yüzde 25'e indiremez mi?
Darıca Kuş Cenneti ve Tatilya
Darıca Hayvanat Bahçesi sinek avlıyor... SABAH-İSTANBUL'da yayınlanan habere göre 3 ayda gelen ziyaretçi sayısı 100... Kuruluş 6 yılda 6 trilyon lira zarar etmiş... Artık dayanacak gücü yok....
Diğer yanda Tatilya da inişte... Eski çocuk cıvıltıları yok... Bir zamanlar girmek için kapısında kuyruk oluşturulan bu eğlence cumhuriyetinin yıldızı giderek sönmüş..
Peki sebep ne?
Ne oldu da çocukların gözdesi olan bu iki mekan dünü arar hale geldi...
Sebebi fiyatları...
Darıca Hayvanat Bahçesi'ne giriş ücreti 7 milyon lira.. Yani bir çocuklu bir ailenin gişelere ödeyeceği para 21 milyon... İçerideki kafede de birşeyler yenildiğini düşünürseniz cepten çıkacak para 30 milyon...
Tatilya'ya giriş ücreti de 7 milyon lira... Yani iki çocuğu ile buraya giden bir memurunun maaşının belli bir kısmını gözden çıkarması gerekiyor...
Peki bu fiyatları geri çekmek mümkün değil mi? Örneğin Darıca Hayvanat Bahçesi giriş ücreti olarak 7 milyon yerine 2 milyon alsa herhalde 3 ayda 100 değil, 1000 kişi gelirdi... Okullar buraya gezi düzenlerdi...
Aynı şey Tatilya için de geçerli...
Kimbilir; belki de bu iki kurumun yöneticileri olaya bir de bu açıdan bakarlar...
Trafik akışı böyle mi sağlanır?
Boğaziçi Köprüsü'ne iki noktadan giriş huni ağzı halini aldı.. Üstelik bu trafik akışını hızlandırma gerekçesiyle yapıldı...
Bence son derece mantıksız!
Neden mi?
Barbaros Bulvarı'ndan tırmanıp, Yıldız Üniversitesi yanından köprü yoluna giren araçlar tıkanıp kalıyor... Araç kuyruğunun ucu önceki akşam olduğu gibi Beşiktaş'a doğru sarkıyor... Çünkü; Yıldız'ın yanından başlayan üç şeritli giriş, Ortaköy viyadüğü üzerinde iki şeride iniyor, köprü yoluna katılımda ise trafik ekiplerinin kukalar dizmesi yüzünden tek şeride düşüyor... Bunun sonucunda ise 1.5 kilometrelik yol 45 dakikada geçiliyor...
Gelelim Levent girişine... TEM'den gelen veya Etiler, Ulus, Levent, Zincirlikuyu yönünden köprüye girmek isteyen araçlar da yine dizilen kukalar nedeniyle köprü yoluna ancak tek şeritten katılıyor...
Bütün bu azabın, ıstırabın, onbinlerce sürücüye işkence yaşatmasının tek gerekçesi Okmeydanı-Çağlayan ve Mecidiyeköy istikametinden gelen araçların akışını sağlamak... Bir başka deyişle Barbaros'tan, TEM'den, Levent'ten, Etiler'den gelen araçların önünü tıkamak, E-5'i kullanan araçlara yol açmak...
Trafik Müdürü Murat Kurt'a sormak istiyorum; bunun mantığı var mı Müdür Bey? Bir aksı kurtarıp, diğer aksları tıkamak doğru mu?
Eğer köprü katılımlarında trafiğin tıkanmadan akmasını istiyorsanız her aracın şeridinde gitmesini, emniyet şeritlerine girilmemesini sağlayacak önlemler alamaz mısınız? 3 şeritli yolda 5 şerit araç seyrine mani olamaz mısınız?