kapat

11.01.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


En büyük günah, Çevre Bakanlığı'nın..

Sokaklarda serbestçe dolaşan ve üreyen köpekler, sadece kuduz tehlikesi yaratmakla kalmaz, çok önemli başka sağlık riskleri ile birlikte, çevre sorunları yaratırlar.

Bunlardan birincisi çevre kirliliğidir.

Bu köpekler genelde yiyeceklerini çöplüklerden bulurlar. Bunun için naylon çöp torbalarını parçalarlar. Çöpler çevreye yayılır. Koku yapar, sinek yapar, mikropların hızla üremesine ortam yaratırlar. Çocuklar bu pisliğin içinde oynarlar.

Bu köpekler, dışkılarını da sokaklara yaparlar.. Bugün İstanbul'da 300 ile 500 bin arası (O da 1994'ün rakamları) sokak köpeği olduğu tahmin ediliyor. Bir köpek günde ortalama 100 gram dışkı bıraksa sokağa, bu İstanbul sokaklarına hergün 30 ile 50 ton arasında ortalama köpek pisliği bırakılması demektir..

Köpek pisliği, en tehlikeli pisliklerden biridir. Çok tehlikeli ve öldürücü bir hastalık olan köpek tenyası, bu pisliklerin kuruması, tenya tohumlarının havaya karışması ve sonunda teneffüs yolu ile insan ciğerlerine yerleşmesi ile oluşur. Çocuklar hayatlarını tehdit eden bu pislikler arasında oynarlar.

Oysa, sokaklarında asla köpek barındırmayan uygar ülkeler sahipli köpeklerin de sokaklara pislik bırakmasını önlemek için çok ağır yasalar çıkarmışlardır. Bugün Amerika'da, gezdirdiği köpeğinin pisliğini çantasında taşıdığı minik bir faraş ve naylon torba ile toplamayanlara bin dolara (Yarım milyar) kadar ceza uygulayan kentler vardır.

Köpeklerin çevrede yaptıkları kirlenme, sadece çöpleri dağıtmak ve sokakları hergün tonlarca köpek pisliğinin bırakıldığı bir açık hava tuvaleti haline getirmekle bitmiyor.

Genelde onlu, onbeşli sürüler halinde gesen bu köpekler, bir de gürültü kirlenmesi yapıyorlar. Köpekte huzursuzluk kadar kolay yayılan bir şey yoktur. Bir köpek havlamaya başladı mı, onun duyan bütün köpekler havlamaya başlar. Sokaklardaki bu onlu, onbeşli korolara, evlerde yaşayan köpekler de anında katılır ve uyumayı imkansızlaştıran, korkunç, özellikle çocuklar için gece yarısı fevkalade korkutucu bir gürültü başlar..

Sokaklarda serbestçe dolaşan başı boş köpeklerin sadece zararları fiziksel değildir. Bu sürüler, ruhsal zararlara da yol açarlar. Özellikle çocuk ruhunda, onu hayatı boyu etkileyecek derin korku yaralarına sebeb olabilirler.

Kaldı ki, sadece çocuklar değil, büyükler için de bu tehlike geçerlidir. Bugün pek çok İstanbullu mahallesindeki başıboş sürüler yüzünden evine nasıl girip çıkacağını şaşırmış durumdadır.

Bütün bunları dikkate aldığınızda, başıboş köpeklerin çok büyük bir çevre ve insanlık sorunu olduğu ortaya çıkar.

Dünyanın bütün uygar ülkeleri sorunu çözümlemişlerdir.

Çözüm "Sokaklarda başıboş köpek olmaz" ilkesinin kabulü ile başlar. Ne yazık ki bugün ülkemizde bu cümleyi bu netlikte telaffuz etmeye cesaret eden tek devlet adamı yoktur. Sağlık Bakanı bile, kendisini dahi belki için için güldüren saçma sapan, pratikte imkansız çözümler ileri sürerken, insanın vücud ve ruh sağlığına, insan hayatına ne kadar az değer verdiğini ortaya koyabilmektedir.

"Sokakta başıboş köpek olmaz" ilkesinde batı o kadar ileri gitmiştir ki, artık boynunda kolyesi, kolyesinde adı, adresi, telefonu yazılı köpek bile "Tasmasının ucunda insan bağlı değilse", deyim aynen budur, tasmasının ucunda insan bağlı değilse, başı boş köpek muamelesi görür. Yani insanlar kendi köpeklerini dahi tasmayı koyverip sokakta başı boş bırakamazlar. Cezası çok ağırdır.

Bütün bu önlemlerin alınmasının tek sebebi de "İnsan"dır.

Uygar batı "Sokakta başıboş hayvan olmaz" ilkesini hiçbir ödün vermeden, en katı şekilde uygularken, bizim Çevre Bakanlığımız, 31 nisan 1998'de valiliklere şu çağdışı, insanlık dışı tebliği göndermiştir:

"... bu hayvanların sayılarını kontrol altına alarak koruyabilmek için park ve barınaklar kurulması, bu tesisler kuruluncaya kadar hayvanların alındıkları yerler kaydedilmek suretiyle toplanması ve bilhassa kısırlaştırma, aşılama işlemlerine tabi tutulması, ameliyat sonrası bakımlarının yapılması (Erkekler ortalama 5, dişiler 10-15 gün) ve iyileşmelerini müteakiben alındıkları ortama bırakılmaları.."

Bugün İstanbul'un dünyanın en büyük köpek çiftliği haline gelmesinin baş sorumlusu işte bu Çevre Bakanlığıdır.

Çevreye bu kadar zarar veren, bu kadar kirleten başıboş hayvanlara, bir de milletin vergileri ile sahip çıkan bakanlığın adının "Çevre" olması hazin bir çelişkidir.

Bugün İstanbul'un 127 mahallesi karantinada.. Sorumlu Çevre Bakanlığıdır.

Yılda 15 ile 20 bin arası kaydedilen ısırık olayı var. Sorumlu Çevre Bakanlığıdır.

Aşı ve serumlara trilyonlar ödeniyor. Sorumlu Çevre Bakanlığıdır.

Kuduzdan ölen İstanbulluların gerçek katili, Çevre Bakanlığıdır.

İnsana değil, dünyanın hiçbir uygar ülkesinde benzeri görülmedik şekilde, başıboş hayvana sahip çıkan Çevre Bakanlığı.

***

Bugün Amerika'da bir polis bisiklete kasksız binen çocuğu tutukladığı için yer yerinden oynarken, Türkiye'de, minik Serpil'in 2 bine 2 kala kuduzdan ölmesine kimsenin kılının kıpırdamayışı, bu ülkede çocuklara verilen değerin de göstergesidir.

Bu trajik ölüme rağmen bu ülkede televizyonlarda sokak köpekler çığırtkanlığı yapılabilmekte, ve küçük Serpil'in daha 40'ı çıkmadan düzenlenen kapalı toplantılarda ölen sokak köpeklerinin ruhuna saygı duruşu yapılabilmektedir.

Yanlış okumadınız.. Ölen sokak köpeklerinin ruhuna saygı duruşu..

"Kurtar beni anne" diye çığlık ata ata ölen Serpil'in adını dahi anmadan..

Anneler toplanın.. Anneler bir araya gelin..

Anneler, asıl siz sivil toplum örgütü olun ve çocuklarınızın canlarına sahip çıkın..

Susup oturmaya devam ederseniz, üç beş çaçaronun korkusundan önlem alamayan Devlet(!) adamlarının işlettiği Dünyanın en büyük köpek çiftliği İstanbul'da (Bu deyim aslında okuyucum Necdet Durakbaşa'ya ait), yarın "Kurtar beni anne" diye inleyen kendi çocuklarınıza çaresizlik içinde sarılmaya başlarsınız.

Çocuklarımıza, sağ, sağlıklı bir gelecek istiyorsak, sokaklarımızı başıboş hayvanlardan arındırmalıyız.

Tüm uygar dünya ne yapıyorsa onu yapmalıyız.

Tüm uygar dünya ne yapıyorsa onu..

İlahi Ecevit!..
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Osmaniye'de konuştu ve kendisinin ve partisinin Apo'nun asılmasından yana olduklarını açıkladı.

Gazeteciler hemen Ecevit'e koştular.

"12 ocakta bu konu ile ilgili liderler zirvesi var. Zirveye kadar, arkadaşların kendilerini ve partilerini bağlayıcı açıklamalar yapmalarını uygun bulmuyorum" dedi.

Elhak doğru laf..

Doğru da..

Ardından ayni Ecevit başladı Apo'nun niçin asılmaması gerektiğini açıklamaya..

Oradaki yığınla gazeteciden de birinin aklına gelmedi, "Sayın başbakan, az önce Devlet Beyi eleştirdiniz şimdi aynini siz yapıyorsunuz.." demek..

"Apo'yu asalım" derseniz, bağlayıcı fikir açıklaması oluyor.

"Asmayalım" derseniz, mesele yok..

Bay Ecevit'in bu mantığını da, ben içime sindiremedim şimdi..

Devlet!..

Antalyalı Hemşire Ayşe Öktem, devleti küçük düşürmüş.. Valilik de hemen soruşturma açtırmış ki, devletin itibarı iade ola..

Nasıl düşürmüş peki?..

Mankenlik yapmış..

Ankara'dan iki zehir hafiye yollamış, Sağlık Bakanı Osman Durmuş..

Onlar da ferman yazmışlar:

"Meslekten men edilmesi gerekir.."

Şimdi bu ayıbın neresini düzelteyim ben..

Konu ülke tanıtımı olunca mankenleri iftiharla dünya turlarına çıkaran devlet de bu devlet.. Antalya'daki her festivale manken davet eden ve onları el üstünde ağırlayan devletin de bu devlet olduğu gibi..

Amma velakin.. Hemşire mankenlik yapınca, bunun yüz kızartıcı bir meslek olduğunu ilan eden de..

Hadi bizim şaşkın devleti geçtik..

Bu ülkede manken yok mu?.. Manken ajansları yok mu?..

Başak, Gaye.. Nerelerdesiniz?..

Yağmur yağdığı falan yok, alenen yüzünüze tükürüyorlar!..

SEVDİĞİM LAFLAR
Yeni gürültüler yaratanların değil, yeni değerler yaratanların etrafında döner dünya; ama sessizce döner.

Keith Ansell
(Teşekkürler Pınar)

BİZİM DUVAR
Ruslarla Mavi Akım anlaşması imzaladık. Eskiden 'Bu kış komünizm gelecek' derdik, artık Rusya'dan sadece doğalgaz bekliyoruz.

Hakan & Utku

TEBESSÜM
Delikanlı, iki gözü kapalı evlenmiş..

Bir gözünü kayınpederi kapatmış. Ötekini kayınbiraderi..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır