Yorgunluk mu, nedir bu?
Hani insanın kollarından bacaklarından aşağı ılık bir su gibi süzülür ya yorgunluk;
Hani garip bir rehavet çöker ya her yanına;
İşte öyle bir duruma geldik sanki.
Ne eski heyecanlar var ortalıkta, ne yakıcı ihtiraslar!
Ne ateşli nutuklar dinleniyor artık, ne kitleleri ateşleyen cümleler!
Günler; tesbih taneleri gibi bir biri ardından yuvarlanıp gitmeye başladı.
Yeni gün hiç bir şeyi değiştirmiyor.
Hiç bir heyecan vaadetmiyor.
Deprem mi bizi bu hale getirdi acaba?
Yoksa Godot'yu bekler gibi depremi beklemek mi?
***
Metal yorgunluğu olur da ulus yorgunluğu olmaz mı hiç?
Üstüste yığılan hayal kırıklıkları; hüsranla sonuçlanan heyecanlı atılımlar, ülkeyi değiştirme özlemleri, yürüyüşler, pankartlar, şarkılar, protestolar, dayanışma sloganları, yanıp sönen ışıklar, "Katiller bulunsun!" haykırışları, yüzbinlerce kişilik cenaze törenleri, adalet özlemleri, saydam toplum talepleri...
Ve sonunda Fikret'in oğluna söylediği cümle:
"Eğer bu memlekette bir gün sabah olursa Haluk!"
***
Şakacı bir edip, bu dizeye ne cevap vermiş biliyor musunuz:
"Bil ki fecr-i kaziptir!"
Yani yalancı şafak!
***
Bugünlerde herkes umutlu olmaya çalışıyor. Kavgadan, gürültüden bıkan halk kitleleri, sarılacak bir dal bulma umudunda.
IMF ile 17'nci anlaşmamıza bel bağlıyor.
Avrupa Birliği umutlarını yeşertiyor içinde.
Borsanın yükselişini alkışlıyor.
Ankara siyasetini ise konuşmuyor bile.
Çünkü başka bir seçenek bulamıyor.
İyi kötü yuvarlanıp gidelim istiyor.
***
İncir çekirdeklerinden mutluluk payları çıkarmaya çalışıyoruz.
Clinton yeni yıl mesajında, nezaketen bir çok kişiyi sayarken Atatürk'ün de adını anmış.
Nredeyse ulusal bayram ilan edeceğiz.
Hatta dayanamayıp şöyle yorumluyoruz konuşmayı: Einstein hayal kurdu, Atatürk devlet kurdu!
Yani Time dergisinin yüzyılı değiştiren adam seçtiği Albert Einstein işe yaramaz bir hayalperestti ama Atatürk büyük bir devlet kurucusuydu.
Clinton'un böyle söylediği varsayılıyor.
Böbürlenme isteğimiz bizi bu noktalara kadar sürükledi işte.
Kendi kendimizi kandırır olduk.
Ve bir Amerikan başkanının hiç bir yerde yankılanmayan resmi yeni yıl mesajında, Leif Erikson'un, Rahibe Teresa'nın yanında Atatürk'ün de adını anmasından ulusal gurur payı çıkarıyoruz.
Yani kendimize yalancı şafaklar yaratıyoruz.