Enflasyonu düşürme programının ikinci gününde, ekonominin patronundan ilk yorumlar geldi. Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Recep Önal, programda yüzde 5.5 olarak öngörülen büyüme oranının, 1999 yılındaki daralma nedeniyle yüzde 8'e kadar çıkmasının beklendiğini söyledi. Önal, dün Ankara Ticaret Odası'nda yaptığı konuşmada enflasyonu düşürme programının hiç kimse tarafından dikte edilmediğini ve Türkiye'ye özgü olduğunu söyledi.
Ayrıca Önal, Dünya Bankası Başkanı James Wolfhensohn'un kendisine bir mektup gönderdiğini ve Türkiye'ye 10 milyar dolar sağlamak için girişimlerin başladığını açıkladı.
Ülkeyi, enflasyon yüzkarasından kurtarmak için hükümetin siyasi risk aldığının altını çizen Önal, "Kelle koltukta gidiyoruz. Hiçbir siyasi beklentimiz yok" dedi. Önal büyümenin programda öngörülen yüzde 5.5'in de üzerine çıkarak yüzde 8 olarak gerçekleşmesinin beklendiğini de söyledi. Ekonominin patronu, 2000 yılına ilişkin olarak şu mesajları verdi:
DIŞ KAYNAKLAR: Dışardan gelecek para zannedildiği gibi az bir para değildir. IMF'ten 4 milyar dolar, Dünya Bankası 3.5 milyar dolar vereceğini açıkladı, ayrıca bunların dışında Dünya Bankası'ndan 3 milyar dolar daha gelecek. Mali kesim için de 2 milyar dolar gelecek. Dünya Bankası Başkanı'nın bana yolladığı mektup var. Türkiye'ye 10 milyar dolar temin edeceğiz, diyor.
ENFLASYON PROGRAMI: Programın başarısı için toplumun tüm kesimlerinin bu ulusal hedefe kenetlenmesi ve tam bir dayanışma içinde olması beklenmektedir. Program, enflasyona son darbenin vurulması için düzenlenmiş bir programdır. Bu program döviz kurları ve kamunun kontrolündeki fiyatlar bir anda dondurularak ve varolan tüm kontratlar yeniden yazılarak da yürütebilirdi. Ancak hükümetimiz fiyatlara "Kazık fren" uygulamaktansa, kamunun kontrolündeki fiyatların "ABS" freni gibi yavaşlatılmasını ve daha düşük bir enflasyona bu şekilde geçilmesini yeğlemiştir.
İŞ DÜNYASINA UYARI: İşadamlarımızın da toplumun diğer kesimlerinin de bu yavaşlamaya ayak uydurmaları gerekmektedir. Hükümetin özel kesimde belirlenen fiyatlara ya da yapılan kontratlara doğrudan müdahale gibi bir amacı, niyeti yoktur.
BORSA: Borsada serbest fiyat oluşmalıdır. Borsadaki fiyatları izlemekteyiz. Vatandaşın parasını nereye yatırdığını, işadamının bakış açısını görmekteyiz. Borsa ciddi bir iştir, belli bir kültürü ve birikimi gerektirmektedir. Küçük tasarrufçu kurumsal yatırımcıya gitmeli, kendi başlarına işlem yapmamalı. Şirketlerin mali yapılarını analiz ederek uzun vadeli yatırımı düşünmeli. Bunlar yatırım fonları ve ortaklıklarıdır. Borsa, günlük al-satla kazanılan yer haline gelirse, trenin son vagonuna takılanlar zarar edecektir.
BANKA OPERASYONU: 5 banka operasyonu ciddi ve titiz bir çalışma ile yapılmıştır. Bu bankalar özkaynaklarını yitirmiş, fon kaydırması yapmıştır. Ancak banka operasyonu bitmiştir. Yeni bir operasyona ne gerek ne de ihtiyaç vardır. Gerisi olsaydı, onlar da bu beşinin altına sokulurlardı.
Banka operasyonları peşpeşe yapılmaz. Fon'daki 8 bankanın mali yapısını düzelterek yeni sahiplerine hazırlık dönemindeyiz. Özel sektör yabancı ortak bulursa bu bankalar Türkiye'nin en güçlü ve sağlam bankaları olacaktır. 5 banka tasfiyeye sokulmamıştır. Böyle bir durumda bize maliyeti 5.3 milyar dolar olacaktı. Oysa Fon'da 1.1 milyar dolar var. Dünya Bankası kaynaklarından da 2 milyar dolar gelecek.
İÇ BORÇLANMA ve FAİZLER: Faizler yüzde 150'lerdeyken kağıt alanlar, faizler yüzde 50'ye indiğinde iyi kazanıyorlar. Dün yüzde 37'den alanlar, faiz yüzde 12'ye indiğinde aynı oranda iyi para kazanacaklar.
VERGİ: Şu anda yeni bir vergi düzenlemesi sözkonusu değil. Vergi tabanının genişletilmesine, idarenin etkinliğinin arttırılmasına dönük önlemler alınacaktır.