Magazincilik zor durumda..

Ramazan ayý yüzünden hýz kestikleri için elleri kollarý baðlandý.. Kapýsýnda nizamiye kurduklarý mekanlardan da iþ çýkmýyor.. Meyhaneler deseniz zorunlu tatildi.. Þimdi gel de vatandaþa magazinleþme hakkýný kullandýr..

Ýki gündür kendimi "Ramazan'ýn geldiði nereden belli olur?" konu baþlýklý klasik türden risaleme hazýrlýyordum..

Kýsmet olsaydý eskiden mübarek ayýn geldiðini camilere asýlan mahyalardan anladýðýmýzý muhterem kamuoyuna duyuracaktým..

Sonra günümüze dönüp, deðiþen devrana dair örnekle devam edecektim..

Örnek dediðim de atla deve deðil.. Haftalýk pazar eki dergiler var ya! Lafý oraya getirip "Magazin ilavelerine bakýn.. Kapaklarý deðiþmiþse anlayýn ki mübarek aya ya girdik ya giriyoruz.." diyecektim..

ooo

Þahsen ben iki haftadýr yakýn takipteyim.. Magazin eklerimizin havasýnýn nasýl deðiþtiðini bir kez daha gözleme fýrsatý buldum.. Kendime göre edindiðim ölçüler birkez daha pekiþti..

Bir magazin dergisi durduk yerde Ajda Pekkan'ý veya Muazzez Ersoy'u kapak yapmýþsa bileceksiniz ki Ramazan gelmiþtir..

Bu iki sanatçýmýz da iftariyelik hurma gibidir.. O sebepten oniki ayda bir magazin dünyasýnýn gözdesi oluverirler.. Kapaklarý süslerler.. Eskiden rahmetli Zeki Müren de bu dizide yer alýrdý..

Þimdi Bülent Ersoy'u tesettüre sokup, temsili Rabia Hatun kýyafetiyle kapak yapýyorlar..

Eskiden magazinin konusu sinemadan sahne hayatýna, gece kulüplerinden opera ve bale dünyasýna kadar uzanýrdý.. Tiyatroyu es geçmezlerdi.. Yeni bir oyun mu sahneleniyor, magazincilerden duyardýk..

Bostana kim girdi?
Yeni bir film mi çekilecek, baþrolleri kimlerin paylaþacaðýný onlardan öðrenirdik.. Þimdi bu konularýn tamamý "out" oldu..

Magazinciler sadece "Kim kimin bostanýna girdi? Kim kime incir fidaný dikti? Bostandaki kabaðý kim çizdi?" mevzularýna takýlýyorlar..

Sonra bostan yaðmasýnýn içinden kendileri de çýkamadýðýndan grafikçilere baþvuruyorlar..

Sayfanýn orta yerine bir hatunun tasviri konuyor.. Oradan bir okla çýkýlýp son sevgilisinin tasvirine gidiliyor.. Tabii bu iþin evveliyatý da var.. Nereden geldiðini gösteren oklar da var..

Her okun ucunda yeni bir fotoðraf.. Her yeni fotoðraftan çýkan baþka baþka oklar.. Haydaaaa! Bir de bakýyorsunuz ki filanca hanýmýn seyir defteri, lise son sýnýflarýn mezuniyet hatýrasý albümüne dönmüþ..

Kýrk elli kelle birarada.. O onunla güreþ tutmuþ, öbürü onu pusulamýþ, beriki diðerinin ambalaj lastiðini patlatmýþ..

Haliyle onlar da artýk iþin içinden çýkamýyorlar.. O yüzden her mekanýn kapýsýna nöbetçi muhabir dikip, içeri girenin de dýþarý çýkanýn da resmini çektiriyorlar.. Tek baþýna girdinse ne âlâ?

Eðer yanýnda biri varsa yandýn.. Mutlaka aranýzda hissi bir iliþki olduðuna dair bir yazý çýkar..

ooo

Geçenlerde Sinan Çetin ile bir yerden çýkýyordum..

Paparazziler, çayýra yeni düþmüþ mayýs görmüþ at sinekleri gibi üzerimize üþüþtüler.. Haldýr haldýr deklanþöre basýyorlar.. Huylarýný bildiðimden içimi bir telaþ bastý..

Ya o fotoðraflarýn altýna aykýrý birþey yazarlarsa, diye..

Gerçi Sinan'ýn suratý jiletle barýþýk olmadýðýndan, her daim bir karýþ sakallýdýr.. Ensesinde de saç biriktirir..

Bu haliyle YÖK'le ihtilafa düþtüðü için üniversiteyi býrakýp daða çýkmýþ akademisyenlere benzer.. Bizim halimiz de malžm.. Üzerimize Donna Karan New York'tan pardesü giysek, Þerafettin yaylasýnda koyun otlatan çobanýn kepeneði gibi duruyor..

Mudo dükkanlarýnýn sahibi Mustafa Taviloðlu iki yýl benim þeklimle uðraþtý.. Elinin altýnda ne kadar tasarýmcýsý varsa bana bir þekil yapmak için debelendiler.. Olmadý..

Üstelik üzerimizdekilerin Mudo'dan olduðunu iki de bir ilan ettiðimizden firmanýn prestiji sarsýldý.. Cirosu düþtü.. Sonunda Mustafa Taviloðlu yýlýp "Selahattin Duman'ýn doðal görünüþü ile kuruluþumuzun hiçbir alakasý yoktur.." diye ilanlar vermeye bile kalkýþtý..

Parasý çýkýþmadý..

Sadece arkadaþýz..

Bunlarý anlatmamdaki maksat, iki þekil fukarasý adamýn bir mekandan çýkarken paparazilerin hücumuna uðramasýnýn manasýzlýðýn altýný çizmek..

Durum bu merkezdeyken hâlâ telaþlanýyorsam anlayýn magazin iþlerinin nerelere vardýðýný..

O telaþla "Çocuklar yanlýþ birþey yazmayýn, sadece arkadaþýz.." dediðimi, onlarýn da inanmadýklarýný gösteren bir ifadeyle yüzümüze baktýklarýný hatýrlýyorum..

ooo

Magazinciliði, alemin cinsel hayatýnýn çetelesi haline getirdikleri için Ramazan ayý geldi mi zorlanýyorlar..

Sair haftalarda bir "podyumsuz manken" bulup soymak yetiyordu..

Hatta o "podyumsuz manken" baþýný yere dayayýp, poposunu çanak anten gibi havaya dikerek poz verirken;

- "Piyasayý ne idiðü belirsiz mankenler sardý.. Onlarýn yüzünden kendime manken demeye utanýyorum.." diye konuþsa, onu da yazarlar.. Okuyanýn da aklýna "Peki sen ne zaman mankenlik yaptýn?" diye sormak gelmediðinden iþi kurtarýrlardý..

Þimdi bu da yok, daha doðrusu memnu..

O zaman gayret Ajda Haným'a, Muazzez Hanýmlar'a düþüyor.. Safiye Ayla rahmetli olmasaydý, bir Atatürklü hatýrasý ile o da kapaklardan birini kapardý..

Ondan sonra gelsin "Bir eþeðim vardý koca diþli, semeri nakýþ iþli.." muhabbetleri, açýlsýn antika deðerindeki albümleri..

1900'lü yýllarýn son Ramazan ayýnda geldiðimiz nokta budur.. Yoksa biz de bilirdik Burhan Felek gibi oturup "Eski ramazanlar.." muhabbeti yapmayý..

Gözümüz o katre yýldý ki gölge oyunlarýndan bile rahatça söz edemiyoruz..

Paparazzilerden biri keþfeder de Karagöz için "Zenne rolüne çýkmak için hormon tedavisi görüyor.." diye yazar korkusuyla "Salepçi güðümü gibi içten içe kaynýyoruz.." ama dumanýmýz tütmüyor..