kapat

06.12.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ABDURRAHMAN YILDIRIM(yildirim@sabah.com.tr )


Kanatlanıp uçmamız lazım

-Hükümet bir rüzgar yakalayabildi mi? 2000'e nasıl giriyoruz?
Bence hükümet geçen sene Temmuz, Ağustos'tan beri Meclis'i tatil etmeyip 90 günde 6-7 tane önemli kanunları çıkarmakla bir rüzgar yakaladı. Anayasa'yı değiştirerek bir rüzgar yakaladı. Türkiye'de hiçbir hükümetin cesaret edemediği son zamanlarda bir olayı gerçekleştirmekle yakaladı. Bunu kabul etmek lazım. IMF ile stand-by anlaşmasını son aşamasına getirerek bir rüzgar yakaladı. Rüzgarı sadece içerde değil dışarda da yakaladı. Önemli olan bu iki rüzgarın aynı istikamette esmiş olmasıdır. İçerde yakaladığı rüzgarla hükümet "devlete bir mali disiplin getirmek istiyorum ve bu enflasyonla mücadeleye kararlıyım" diyor. Devlet dışarda da itibarını ve Türkiye'nin global coğrafyadaki yerini kuvvetlendirecek bazı kartları açmakla sağladı. 11 Aralık'ta Helsinki'de Türkiye'nin adaylık statüsünün tanınabilecek olması, Türkiye yepyeni bir psikolojik ufuk açacak.

İkincisi, uluslararası yatırımcılar düzeyinde Türkiye'nin artık Avrupa Birliği'nin bir parçası olması yolunda düzgün bir kulvara girdiği inancı yerleştirecek. Bu da doğrudan yabancı sermayenin Türkiye'ye uzun vadeli olarak bakmaya başlamasına yol açacak.

Üçüncüsü, Türkiye'nin G-20 grubuna alınmış olması son Amerika seyahati sırasında hakikaten dünya jeo-politikasında Türkiye'nin bir ağırlığı olduğu mesajını verdi. Dendi ki, "Sen sıradan kalkınmakta olan bir ülke değilsin, o bölgede lider konumundasın. Biz sana bu statüyü vereceğiz ama sen de kendine çekidüzen ver. Bu da bir rüzgardır."

Amerika'nın ilgisi 3-4 sene önce başladı, çok yavaş seyretti, ama ne olduysa bu rüzgarlar 1999'da birkaç istikametten aynı yönde esmeye başladı. En sonunda bu Bakü-Ceyhan hattını nihayet Amerika desteğini vererek imzalattı. Şimdi bütün bunları yürürlüğe koydunuz zaman hakikaten bu hükümette bugüne kadar görmediğiniz şekilde dış rüzgarlarla da desteklendiğini görüyoruz. Şimdi bu rüzgarla kanatlanmamak bence çok büyük haksızlık olur. Bence bizim kanatlanıp uçmamız lazım.

-Nasıl uçacağız?
İşte bu üç yıllık programın içini biraz daha açarak ve işleyerek. Yani şu anda tabi niyet mektubunun içinde üç yılda neler var henüz kesin olarak bilmiyoruz. Ama klasik niyet mektubunun içinde neler olduğunu bildiğimiz için, çok da merak etmiyorum.

Ben bu rüzgarın yakalandığını, bu rüzgarın önünde durup da göğsümüzü açıp böyle serinlemenin yerine rüzgarın önüne geçip daha da hızlı gedebilir miyiz yaklaşımını benimsemek, bence şimdi bizim yelken açma zamanımız. Bu yelkeni topluma yaymak lazım. Hakikaten bu tür ekonomik programların hepsinin gerisinde bir liderlik yatar. İki, takım oyunu yatar. Üç, bu lider ve takım oyununun beğendiği, inandığı, prensipleri topluma yayması yatar. Bu kominikasyon yapılmadığı takdirde bir yerde boğulur. Ya sise girersiniz ya da dumanlı bir yere dalarsınız, önünüzü göremezsiniz. Şu anda yapmanız gereken bence, bu hareketi bir takım hareketi olarak Ankara'da bizim görmemiz gerekir. Bu işin sahibi kimdir? Merkez Bankası ile Hazine midir? Başbakan mıdır ya da ekomomi bakanları takımı mıdır? Biz görmek istiyoruz, dünya da görmek istiyor. Bize düşen görev, bu programı bütün yönleriyle dünyaya anlatmak, bir takım halinde tanıtmak. 1 Ocak 2000 tarihinden itibaren bunun adına ülke road show'u çıkmak. Takımın içinde Merkez Bankası, Hazine, TÜSİAD, Odalar Birliği'nden oluşan 7-8 kişinin siyasi sorumluluğunu da taşıyan bir kişinin liderliğinde bir takımın New York, San Francisco, Londra, Tokyo, Zürih, Bankhong gibi merkezlerde Türkiye'nin içinde bulunduğu yeni atılımın yatırımcılara bütün detayıyla anlatmak, sorulara cevap vermek, özgüveni onlara hissettirmek lazım.

-Aynı şeyi yurtiçinde yapmak gerekli mi?
Tabii, tanıtımın içeride başbakan ve bürokratlar tarafından aynı İcraatın İçinden programında olduğu gibi, 2000 yılı süresince ilk 3 ayda çok sıkı bir şekilde yapılması lazım. Bu yapılmazsa samimi olarak söylüyorum yazık olur. Çünkü toplum bir fedakarlık yapmaya hazır, daha fazlasını da yapabilir. Böyle bir kominikasyon içerisinde, dediğim gibi herkesin bir havaya girmesi lazım. O zaman enflasyon da, falan filan da aşağıya iner. Herkese de bir heyecan gelir. Bu heyecanı yaratmak zorundayız, rüzgarın ilerisinde de gerisinde de olan bu rüzgarı yakalayan 57. hükümetimizin bazı konulara el atması ve planlaması, programlaması lazım.

- Ekonomik program uygulanmasına başlarken geçmişteki uygulamalara göre işimiz daha mı kolay daha mı zor?

Bu üç yıllık program daha önceki dönemlerde yaşadığımız ekonomik istikrar programı yerine bir anti-enlasyonist program. Dolayısıyla istikrar programıyla enflasyonla mücadele programı arasında çok ciddi farklar var.

Burada işimiz hakikaten hem kolay hem zor. Kolay diyorum daha önceki istikrar programında olduğu gibi çok yapısal sorunlara müdahale etmek zorunda değilsiniz. Ekonomi serbest piyasa ekonomisine alışmış. Faiz serbestisi var, fiyat serbestisi var. Liberalleşmiş, kurumlar kurulmuş ama bir yerde kamu ile özel sektör arasında denge iyi sağlanamadığı, daha doğrusu kamu sektörü kendine bu çerçeve içerisinde disiplin uygulayamadığı için, kamu sektörü bütçe sistemi ve mali reformlar tam yerine getirilmediği için ekonomide enflasyonist süreç devam etmekte.

Faize vergi, ters enflasyon vergisi

-Hükümet son alarak aldığı vergi önlemiyle ne yapmaya çalışıyor?

Faiz dışı bütçe fazlasını artırarak mevcut iç borçlarımızın stoğunu biraz azaltmayı hedefliyor. Bizim hükümetimize gelir tarafını artırmak kolay geldi. Şu anda bulunan yöntem mükellefin yükünü arttırmak suretiyle bu ek geliri sağlamak. Hükümet de bunu yaptı.

Şimdi burada yapılan tek hata bence bu işin geçmişe yönelik olarak uygulamaya getirilmesi. Bu, geriye dönük bir uygulamaya gidilmeden sektöre bazı alternatif senaryolar içerisinde seçme hakları verilmek suretiyle belki 3 milyar değil 5 milyar toplama ihtimali vardı.

-Verginin geriye yönelik olması mı sizi rahatsız ediyor?
Elbette. Şimdi devlet aşağı yukarı 15 senedir enflasyonist bir ortamda dövlet özel sektörü, ücretliyi, memuru vergilendiriyor. Özellikle özel sektörden, şirketlerden enflasyon muhasebesine geçilmesi talebi geliyor. Her seferinde devlet dedi ki, gelecek sene enflasyon düşecek, merak etme, değmez böyle bir çalışmaya girmeye. 15 sene bu senaryo devam etti Şimdi bu sene devlet diyor ki, gelecek sene enflasyon düşecek. Oradan aşırı bir kazanç doğacak kardeşim, bunu ben kimseye yedirmem, hemen vergiyi koyuyorum. Bir çeşit, buna ben ters enflasyon vergisi diyorum, öteki enflasyon vergisiydi, bu negatif enflasyon vergisi. İşin mantığı yanlış geliyor bana, yani hakça değil gibi.

O zaman aynı anda deseydi ki, bugüne kadar ihmal ettim, enflasyon vergisinin muhasebesini getiriyorum, bu vergiyi de koyuyorum, iki tarafa da adil olsun. Ondan sonra enflasyonun düşmeyeceğine hala inanmayan varsa enflasyon muhabesi uygulasın. Bakın bu da bir alternatif. Böyle bir senaryo da piyasayı çok teskin ederdi, bu bir.

İkinci rahatsız olduğum konu, faiz vergisi konularak kayıt dışı para toplamanın teşvik edilmesi. Şimdi bu olay ister istemez bu sektörde yaratılan haksız rekabeti ve aksak dengeyi biraz daha bozacak. Çıkacaklar piyasaya şimdi, "Siz faizci çetelere gittiğiniz takdirde başınıza geleni görüyorsunuz, geriye dönük olarak da sizden vergi alıyor devlet. Oysa gelin bize, ne faiz veririz, ne bir şey" gibi bir propaganda aracını bu adamların eline verdik.

Şimdi böyle bir olayda hiçkimsenin aklına gelmiyor ama adına da faiz vergisi denmesi de büyük bir taktik hatası, keşke başka bir şey deselerdi. Yani prim vergisi deselerdi, aşırı gelir vergisi deselerdi. Ama faiz deyince adamların eline, "Bak Allah ne cezalar verdi. Allah değil şimdi devlet cezalandırıyor. Hadi bakalam şimdi faizciye gidinde görelim" diyecekler. Bu memleketin kültür seviyesi malesef böyle bir propagandaya masum tasarruf sahibinin açık olduğunu gösteriyor. Bu da beni üzen bir başka noktadır.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır